English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ B ] / Büyük baba

Büyük baba traduction Portugais

586 traduction parallèle
Hey, büyük baba!
Bom, avô! Como vai?
Paltonu alayım. Cary, bu büyük baba Adams.
Cary, te apresento ao avô de Adams.
- Buradaki herkesi tanıyorsun. - Gelsene, büyük baba.
- Já conhece todo mundo.
Aferin sana, büyük baba!
Boa, avozinho!
Büyük baba seni istiyor, hemen gelsin dedi.
O avô quer falar contigo, já.
- Bana ihtiyacın var mıydı, Büyük baba?
- Precisas de mim, avô?
Büyük baba.
Avô.
Büyük baba, onları vermeyelim.
Avô, vamos soltá-los.
- Büyük baba.
- Avô.
Günaydın, Büyük baba.
Bom dia, avô.
Hey, Büyük baba.
Olá, avô.
Neden Hud'la uğraşıyorsun, Büyük baba?
Porque implicas com o Hud, avô?
Büyük baba'ya şimdi ne yapmayı planlıyorsun?
Que queres fazer agora ao avô?
Büyük baba, ne oldu?
Avô, que aconteceu?
- Buradayım, Büyük baba. Merak etme.
- Descansa, avô, eu estou aqui.
Annemin babası, Büyük baba Lessep o yıl öldü. Doğduğu aynı yatakta ve aynı evde.
O pai da minha mãe, o avô Lessep, morrera nesse ano, em casa, no quarto e na cama em que nascera.
Merhaba büyük baba.
- Olá, avô!
Ve elli yıIdır evli olan ve birbirlerini hala ilk günkü gibi seven büyük anne ve büyük baba vardı.
Meu Deus, era repugnante. Depois o avô e a avó, casados há 50 anos, e ainda sentiam um pelo outro o mesmo que no primeiro dia.
Tüm bu altın bileziklerle bir büyük baba olarak bebek arabasını ittiğini.
Vejo-te como avô. A empurrar um carrinho de criança com os miúdos.
Bu yüzden Büyük Baba Amin Uganda'da darbe yaptığında oradaydım.
Foi por isso que estava lá quando o todo poderoso venceu no Uganda.
Büyük baba Beaujeux'un doğum günü kutlaması.
Festa de aniversário para o avô Beaujeux.
Büyük baba anneler doğum günü unutuyorlar?
Os avós esqueceram-se de um dia de anos?
- Bizi konuşturamazlar büyük baba.
- Nós não falaremos, avô.
Büyük babanın evinde olsaydık Noel Baba bacadan girebilecek miydi?
- O que foi? Se estivéssemos em casa do bisavô, o Pai Natal caberia na chaminé?
- Büyük baba Q'yu arıyor.
- Avô chama Q.
Wyatt, Büyük baba ve annen aşağıdalar.
Wyatt, tens os teus avós lá em baixo.
Büyük Baba "Kıçınızı kaldırıp çarpışmaya devam edin" diyor. Aynen böyle dedi.
O Papá Grande diz : "Levantem-se e voltem para a guerra." São palavras dele.
Bana her zaman dürüst oldu. Büyük baba, bayım.
Ela sempre foi honesta comigo, avô.
Baba, annem büyük bir kilise düğünü planlıyor.
A mãe planeia um grande casamento na igreja.
Kar beyazı şapkalarıyla anne ve baba dağlar... Ve yeğenlerle kuzenler. Onlar o kadar büyük değiller.
A montanha pai, e a montanha mãe, com os seus chapéus de neve, e os seus sobrinhos e sobrinhas, não tão grandes, com chapéus mais pequenos, até à colina mais pequenina, sem chapéu nenhum.
Şef, büyük beyaz baba.
Chefe de guerra, grande pai branco.
Büyük beyaz baba kardeşimin halkına söz verirse Uzun Saç ve onun uzun bıçakları Kara Tepeleri kirletmeye gelen beyazlara karşı koruyacak.
Se o grande pai branco der a sua palavra ao povo de meu irmão... ... então Cabelo Longo e as suas facas longas defenderão Black Hills... ... contra qualquer homem branco que o queira profanar.
Ona şarkı söyleyen telden konuşan Büyük Beyaz Baba'nın Kızılderili oğlunun yaralanmasından dolayı çok üzgün olduğunu söyle, ama bu ışıklı konuşma güçlü bir ilaçtır ve buradan geçmek zorundadır.
Pois, diga ao Grande Pai Branco, que o raio que fala pelo cabo que canta, sente que tenham ferido o seu filho. Mas, que o raio que fala é grande remédio e deve continuar.
Ona Büyük Beyaz Baba'nın şimşeğinin şimdiye kadar gördükleri en güçlü ilaç olduğunu... ve şarkı söyleyen telin onları barış ve huzur içinde tutacağını söyle.
Disse que o raio do Grande Pai Branco é o maior remédio que já viu e que o cabo que canta pode atravessar as suas terras em paz.
Umarım büyük servetim canını sıkmıyordur, Baba.
Espero que a minha sorte não o perturbe.
Baba, bugün bir büyük kova dolusu suyu dereden taşıdım.
Pa, um gamo velho, enorme foi beber ao riacho.
Büyük baba!
Avô! Avô!
Büyük baba!
A janela!
Baba, şu büyük kale ne kalesi?
Pai, o que é aquele grande castelo?
- Büyük baba.
- Avô!
Büyük dedektif St. John Lord Merridew, görkemli bir şekilde doğruldu. Noel Baba'ya benzeyen yüzü haylaz bir sevinç ifadesiyle parlıyordu.
Sinjin Lorde Merrydue, o grande detective, levantou majestosamente o seu rosto de Pai Natal com uma expressão de deleite.
Savaşın, ona iştirak edenler üzerindeki en büyük etkilerinden bir tanesi, onları hem kendilerinden yaşlı olanlardan hem de kendi çocuklarından ayırdığı gerçeğidir. Bu, aynı zamanda başka bir şekilde baba ile oğul arasındaki fark gibidir.
Penso que uma das grandes consequências da guerra, é isolar os que nela participaram, quer dos seus pais, quer dos seus filhos, e o mesmo se aplica, de um modo diferente, entre um pai e um filho.
Büyük bir kediydi, baba.
É um gatinho gigante, papá.
Dinle baba, büyük bir fırsat var.
Ouça, pai, surgiu-me uma oportunidade.
Büyük ev, degil mi baba?
Grande casa, näo é, pai?
Baba gelip sana büyük bir öpücük verecek.
Agora virá papai te dar um beijo.
Bak baba, eğer hemen uçağa atlayıp geri dönersen, bende büyük mutluluk duyacağım.
Papá, eu ficaria muito feliz se desses meia volta e apanhasses o avião.
Büyük süpriz, baba.
Grande surpresa, Papá.
Unutma büyük anne ve baba geliyorlar.
Não te esqueças de que os avós chegam à tarde.
- Ne oldu baba? - Baban büyük bir kahraman. Katili yakaladım.
Nem tratar da casa, arranjar emprego, fazer dinheiro...
eller yukarda, iri pençeli, büyük köpek dişli, salyalı.
Com as mãos para cima, grandes garras... grandes presas, muita baba.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]