Diyebilirim traduction Portugais
3,906 traduction parallèle
Evet, diyebilirim.
Sim, acho.
Evet, babamı en fazla kızdıracak olan şeyi arıyordum diyebilirim.
Sim, mas acho que foi mais o arranjar aquela coisa que chateasse mais o meu pai.
Sanırım ortalama diyebilirim.
Diria que era média.
Sanırım komisyonuma güle güle diyebilirim.
Posso dizer adeus à comissão...
Ama ihtiyacı olan her şeye şu an sahip diyebilirim. Sahip olmasını sağlıyorum.
Mas eu posso dizer... que ele tem tudo que precisa agora, eu trato disso.
Ne diyebilirim ki Tanrı elime kuvvet vermiş.
O que posso dizer, sou bom com as minhas mãos.
Ne diyebilirim ki?
Bem, que posso dizer?
Adım bu, ne diyebilirim bilmiyorum.
É o meu nome, não sei o que te dizer.
Beni buraya getirmekle hayatımı kurtardı diyebilirim.
Ele é um salva-vidas por me trazer aqui em baixo.
Ne diyebilirim ki?
O que posso dizer?
Linda, ne diyebilirim ki.
Oh, Linda, o que posso dizer.
- İyi bir seçim diyebilirim.
E eu digo, "boa escolha".
Oh, bir düşüneyim... 16 : 15 sıralarında diyebilirim.
Vamos ver. Diria que cerca das 16 : 15 horas.
Diyebilirim, evet.
Eu diria que sim. Sim.
Göçmenlik, bankacılık ya da eğitim de diyebilirim ama düzenli kaynaklarımın hiçbiri bunu teyit edemez.
O quê? Eu diria imigração, banca ou educação, mas nenhuma das minhas fontes habituais podem confirmar.
Ama ne diyebilirim ki?
Mas o que posso fazer? Recusar?
Hayatı oldukça hızlı yaşadım diyebilirim.
Eu agitava o cocktail da vida muito vigorosamente, se preferir.
Ne diyebilirim ki?
Que posso dizer?
Bu adam hayatımı kurtardı da diyebilirim.
Ou poderei dizer-lhe : este homem salvou-me vida.
İçeri girip de ne diyebilirim ki?
Não posso, simplesmente, entrar e dizer, o quê?
Size ne diyebilirim ki?
O que é que eu posso dizer?
Ne diyebilirim? Zaman ve uzayda işler zor.
É complicado lá fora no tempo e espaço.
- Ne diyebilirim ki, en kötü Disneyland babası!
O que posso dizer, os piores pais nunca leva a Disney!
- Ne diyebilirim.
Entre as pistas de iluminação?
- Rich, ne diyebilirim ki ona?
- Rich, o que iria-lhe dizer?
Ne diyebilirim ki?
O que posso eu dizer?
Ne diyebilirim ki?
Que quer que diga?
Rast gelmeler diyebilirim.
Encontros, acho eu.
Ben de sana "koyun beceren" diyebilirim, değil mi?
Não se importa que o trate por "monta-ovelhas", pois não?
Hatta bundan eminim diyebilirim.
E diria que isso é quase definitivo.
- Ne diyebilirim ki?
- O que posso dizer?
Ne diyebilirim ki ortak?
O que posso dizer, parceiro?
O buraya, Perth'e ulaştığında, eminim burada oturup, şöyle diyebilirim, " Hatalarım vardı ama...
Quando chegar até nós aqui, em Perth, tenho a certeza de que posso sentar aqui e refletir : " Tive as minhas falhas, mas...
- Ne diyebilirim ki?
O que posso dizer?
Çok sesli "kaç" diyebilirim.
Eu grito "corre!" muito alto.
Hayır diyebilirim diye.
Para o caso de eu recusar.
Bu istenmeyen üç cinayet araştırması gayet yeterliydi ve düzgün bir şekilde ilerliyorlar diyebilirim.
Não há dúvidas que a melhor maneira de avançar nas investigações desses três assassínios é relacioná-los e proceder de acordo.
- Evet. Diyebilirim ki siz ikiniz ona vurmadınız.
Pois, eu percebi que não se deram bem.
Dostum, ne diyebilirim?
- Meu, o que posso dizer?
Ne diyebilirim ki?
Que posso eu dizer?
Daha önce söylemediğim ne diyebilirim ki?
O que posso dizer que já não tenha dito?
Yakın doğuda bir yer diyebilirim.
Vou dizer... quase oriental.
Okulumdaki bir çocuk, haberi bile olmadığına eminim diyebilirim.
É um miúdo lá da escola, mas tenho a certeza de que ele nem sabe.
Vakit, geç oldu ama siz ille de başka insanların özel işlerine burnunuzu sokacaksanız, size ne diyebilirim ki.
É tarde, se quiserem bisbilhotar a vida das outras pessoas, força.
Çocuklarımın önünde istediğimi diyebilirim çünkü beni dinlemiyorlar.
Posso dizer o que quiser ao pé deles, porque eles não me ouvem.
O kadarını diyebilirim seksi memeli.
Vou dar-te uns, mamas boas.
İstersem böyle şeyler diyebilirim.
Posso dizer isto.
Ne diyebilirim? Hayat burada hızlı ilerliyor.
Aqui as coisas andam rápido.
Sadece ben "kesin" diyebilirim.
Apenas eu posso dizer "corta".
O aptal herifler sadece benim hayatımı değil sevgili karım Natasha ve altı yaşındaki küçük oğlumun hayatlarını da aldığınızda, Ne diyebilirim ki?
O que posso dizer?
Ne diyebilirim ki?
Gosto.