Durum şu traduction Portugais
985 traduction parallèle
Durum şu ki küçük hanım, ne pahasına olursa olsun bulmam gereken biri için İsveç'i tamamen kapsayan bir seyahatteyim.
Sabes, Irmã, estou a fazer uma viagem pela Suécia à procura de uma pessoa que tenho de encontrar a todo o custo.
Dinle, Kid, durum şu.
Ouve, Kid, é o seguinte :
Bak Brown, durum şu.
É o seguinte, Brown.
- Durum şu.
- É assim...
Alo Gil? Durum şu.
Ouve Tim... isto foi o que se passou, escuta.
Ama şimdi durum şu...
Mas, assim estão as coisas agora...
- Durum şu...
Sabe, a verdade é que...
Pekala, durum şu.
A questão é a seguinte :
Öyle adlandırmak istiyorsan savaşla ilgili durum şu öldürülen diğer kadının kocası.
A questão sobre guerras é, se lhe quiser chamar isso, - que apenas os maridos de outras é que morrem.
- Oldukça hızlı defansa geçtiler... - Sizi havuzun yanında bekliyorlar. Şimdi durum şu ;
Estão à sua espera na piscina.
Durum şu elimizdeki uçak ve gemileri 747'nin... kaybolduğu yere doğru yönlendiriyoruz.
Phil, daqui Herb Corrigan. Temos aviões e navios a caminho do local onde o 747 desapareceu.
Pekâlâ durum şu.
Bem, aqui vai.
Ancak evren genişliyorsa dördüncü bir boyut olsun olmasın galaksilerden görülen kesin durum şu : Galaksiler korkunç bir galaksiler arası sosyal kaos içerisinde birbirinden uzaklaşıyor.
Mas se o universo está em expansão, quer esteja ou não curvado dentro de uma quarta dimensão, os observadores em cada galáxia irão ver precisamente o mesmo, todas as galáxias fugindo apressadamente deles como se tivessem feito alguma tremenda asneira social intergaláctica.
Durum şu ki kızınız evliliğin sanıldığından daha ciddi bir şey olduğunu, işin ucunda hayat boyu mutlu ya da mutsuz olmak bulunduğunu, ölene kadar sürecek bir evliliğe temkinli yaklaşmak gerektiğini söylüyor olabilir.
É verdade que a vossa filha pode argumentar que o casamento é uma coisa muito importante, que implica ser-se feliz ou infeliz toda a vida, e que um compromisso que vai durar até á morte nunca deve ser feito sem se tomar grandes precauções.
Ama bu durum benim için daha uygun şu anda.
Neste momento dá-me jeito!
- Şu anda kasabadaki durum...
- Com a forma como pensam...
Şimdi, bu durum Bay Brentano'nun menfaatlerine ters ama şu an sizin tabiri caizse edebi itirafçınız olduğumdan size karşı dürüst olmalıyım.
Além do que, é contra os interesses do Sr. Brentano... mas como eu sou, como foi dito, o seu consultor literário... Devo ser honesto consigo.
Şu an için oldukça nahoş bir iş. Durum bu efendim.
Posição desagradável agora.
Oraya bir acil durum su tankı bile yaptılar efendim.
Construíram um tanque de água de emergência.
Hayır, şu aralar durum pek iç açıcı değil, Al.
Não, os tempos não são os melhores agora Al.
- Şu anki durum?
- Na situação actual?
Evet, şu an siyasî durum pek hoş değil.
Tens trabalhado muito? Sim, a situação política não é muito boa de momento.
Şu anda sanırım durum biraz dezavantajlı.
Só que agora está levando uma pequena desvantagem.
Çok karmaşık bir durum ama şu yeni avukat Bay Brossard vasiyetnameyi onaylatmaya çalışıyor.
É muito complicado, mas Mr. Brossard, o novo advogado... -... està a tentar que seja ratificado.
Şu anda durum... bu yüce kurulun ellerinde.
A situação está nas mãos... deste augusto órgão.
Şu ana kadar o durum sarhoş olmanın bir parçasıydı.
Até agora, foi só uma parte de estares bêbado.
Bence şu anda durum biraz daha zorlaştı.
Nesta situação agora, penso... Há mais em risco.
Benim düşündüğüm şu Paul ; Kabul edebilirsin yada sana müdahele ettiğimi söyleyebilirsin, ama Kate ile olan durum göz önüne alındığında, bence biz...
É isto o que eu penso, Paul, podes aceitar isto ou dizer-me que estou a interferir outra vez, mas... dada a situação da Kate,
Yıllardır hizmetteyim ve şu anda gördüklerim çok acı bir durum.
De todos os meus anos de serviço, é o momento mais doloroso de todos.
Bu da şu anlama gelir, bir durum ya da sorunun... Sorun!
Ao aspecto quantitativo de uma situação ou de um problema.
Bayan Judd, şu durum hakkında bir şeyler yapabilir misiniz?
Sra. Judd! Temos que fazer algo.
Şu anda sadece acil durum ışıkları yanıyor.
Só as luzes de emergência estão acesas...
Durum tam şu anda tehlikeli değil.
A situação não é imediatamente perigosa.
Bobby Charlton, Manchester United'ın beraberlik golünü attı, ve şu anda durum bir bir.
E Bobby Charlton deixa tudo igual para o Manchester United, e o marcador é de um golo para cada lado.
Şu an içinde olduğum durum bu işte. Geriye püsküller bile kalmamış.
Pra mim, hoje, neste negócio, nem as borlas sobraram.
Şu ana dek İngiltere beş saat boyunca sopadaydı ve şimdiden durum 0-0.
Até agora, tivemos cinco horas de batting pela Inglaterra e, neste momento, eles estão zero a zero.
Şu anki durum, son derece naziktir.
A situação, no momento, é extremamente delicada.
Babanın gidişi de, şu an içinde bulunduğun durum kadar yıkıcıydı ama ben yapmam gerekeni yapıp, her şeyin üstesinden geldim.
A morte do teu pai foi igualmente devastadora. Mas fiz o que devia fazer, segui em frente.
Şu anda da durum burayı alacağını gösteriyor.
Agora está a parecer que ele vai ficar com o sitío.
Teresa, özür, öyle demek istemedim, şu anda zor bir durum var.
Teresa, desculpa, foi sem intenção, mas agora temos um problema.
Şu anda durum kötü.
Bem, este é um dia mau.
Frank, durum şu.
Bem, Frank, os factos são estes :
Şu an bombalama görevinde değiliz, acil bir durum içindeyiz.
Foi um erro. Não te foi dado pelo posto de comando, estamos numa situação de emergência.
Şu an telaş edecek bir durum yok.
Não temos nada com que nos preocupar agora.
Pekala, bu asansörlerin acil durum için programlandığına emin misin? - Şu ikisi evet.
Os elevadores estão criados para emergências?
Şu anda acil durum sistemlerindeyiz.
perdemos toda a energia. Estamos a funcionar com o sistema de emergência.
Şu anda durum kontrol altında, ama ne kadar dayanacağını bilmiyorum.
No momento está controlada, mas não sei quanto tempo mais vai aguentar.
Hala acil durum gücümüz var... ve şu an için en azından saldırı devam etmiyor.
Ainda temos a energia de recurso e pelo menos no momento o ataque foi suspenso.
Görüyorum ki, bu akşam içki su gibi akıyor ki bu iyi bir şey çünkü bu durum evimiz için iyi, ev için iyi olan da size iyi gelir.
Vejo que, hoje, o pessoal está a beber muito... Isso é bom. É bom para a casa e isso é bom para mim.
Şu an Tel-Aviv'de durum nedir acaba?
Pode imaginar como devem estar em Tel-Aviv?
Şu anda acil durum içindeyiz.
Agora temos uma emergência.