Elbette benim traduction Portugais
407 traduction parallèle
- Elbette benim.
- Claro que é meu.
Elbette benim kızımsın.
Claro que és a minha miúda.
- Ve elbette benim kocam.
- E, claro, o meu marido.
Elbette benim.
Claro que é meu.
Aptalca bir düşünce olduğunu varsayalım,... elbette benim savaşım sizi ilgilendirmez,... Younger Miles'a karşı.
Acho que foi tolice de minha parte pensar que você estaria interessado na minha luta contra o Younger Miles.
Cochise'in sözleri, elbette benim değil efendim.
São palavras de Cochise, claro, senhor, não minnhas.
- Sen misin Tony? - Elbette benim.
Não, está tudo bem.
Elbette benim.
Claro que é o meu escravo.
Şey... elbette benim adım Bay Collier ama sizin beni ilk adımla çağıracağınızı umuyordum.
Bem... é claro que meu nome é Sr. Collier mas eu esperava que você me chamasse pelo meu primeiro nome.
- Elbette benim.
- Claro que sou eu.
Sanırım, benim inanmamı isteyeceğin bir sonraki şey şu hayali işbirlikçidir, elbette hiç kimseyi öldürmeyen bu hayali kişi, ertesi gece karımı öldürmek için geri döner. Doğru mu?
A próxima coisa que me vai pedir para acreditar, é que este possível cúmplice, que nunca matou ninguém, claro, voltou na noite a seguir para matar a minha mulher!
Durun bir dakika. Bu benim leoparım değil. Elbette değil.
- Esse leopardo não é o meu!
- Benim için yapabileceğiniz bir şey var. - Elbette...
- Jovem, faça uma coisa por mim.
Elbette başkaları da oldu ama kendi ayırt etme kabiliyeti sayesinde benim müdahale etmeme gerek kalmadan onları bizzat kendisi eliyordu.
Houveram outros, claro... mas a sua própria discriminação fê-los afastarem-se... antes que se tornasse necessária a minha intervenção.
Elbette, benim işim bu.
Claro, sou eu sem tirar nem pôr.
Elbette kötüye gitmen kaçınılmaz ama bu benim suçum değil.
Claro que, errará de alguma forma, mas isso não será minha culpa.
Bunu benim için bozar mısın, Jackson? Elbette.
- Trocas-me isto, Jackson?
Elbette öyle,... benimle evlendin çünkü,... benim, evde güzel elbiseler giyeceğimi,... modaya uygun kıyafetlerle,... kullanacağın insanları etkileyeceğimi düşündün.
Claro que não, casou-se comigo porque achava que eu era boa para cuidar desta casa, vestir roupas elegantes e impressionar pessoas, que lhe interessam.
İzlenimlerinizi geçip benim için getirdiğiniz mesaja geçebilir miyiz acaba? Elbette efendim.
Se me perdoa, podemos ir direto à mensagem que tem para mim?
- Elbette anne, benim için sakıncası yok.
Por mim, tudo bem, mãe.
Sizin için eski bir hikaye elbette ama benim için yepyeni. Güzel.
Óptimo.
- Elbette. Bir süre benim saklamamı istedi.
Quer que eu o guarde.
Benim de hatam elbette.
Claro que a culpa também é minha.
Benim onlardan ettiğim kadar değil elbette.
Não tanto como eu os odiava a eles.
Elbette şu anda benim için sadece akademik bir mesele ama geçmişe bakınca sabit bir şey aramamayı yerinde görüyorum.
Claro que comigo, agora, não passa de uma mera questão académica. Contudo, olhando em retrospectiva, é melhor não nos prendermos.
- Charlotte! - Elbette, benim.
- Charlotte!
Hem de elbette, benim...
Naturalmente, também tenho de...
Elbette, tüm haber kaynakları kesildi, ama benim kaynağım çok kesindi.
Claro, não saem notícias nenhumas, mas o meu informador foi muito claro.
Elbette, benim kafamı karıştıran şey, Harold, senin büyük annenle yatmak istemiş olman.
Sem dúvida, o que me deixa estarrecido, Harold, é que você queira dormir com a sua avó.
Size ne kadar üzgün olduğumu söyleyecektim. Önemli değil. Eğer bir akşam, arkadaşlarınızla birlikte elbette, benim evime yemeğe gelmeyi kabul ederseniz beni çok sevindirirsiniz Madam.
Só queria apresentar as minhas desculpas e seria um prazer, minha senhora, se a senhora, e os seus amigos, naturalmente, viessem jantar à minha casa.
Elbette, benim maaşımla, unut gitsin.
Mas, com o meu salário, esqueça.
Elbette, eğer benimle çalışmak istiyorsanız... benim hasta bakıcım olabilirsiniz.
Enquanto isso, pode trabalhar comigo aqui no consultório. Ajudar meus pacientes. - Não entendi.
Elbette, çocuk komitesi, çocuğun bizimle kalmasına karar verdi, ve onu çok seviyoruz ve onun annesi benim.
É claro, o Bem-Estar Social disse que a criança agora é nossa. Nós o amamos muito, e eu sou a mãe dele.
Elbette, benim için zevktir.
O Corton. Com certeza.
Benim dostlarım en iyi kişilerdir. En erdemlileri demek istemiyorum... ya da elbette ki en erdemsiz olanlar, ya da en zekiler... ya da en aptallar, en zengin ya da en asil olanlar değil.
Os meus amigos são o que há de melhor, não que sejam os mais... ou menos virtuosos, ou os mais inteligentes... ou mais estúpidos, mais ricos ou mais bem nascidos.
- Benim de ölme ihtimalimi düşündün mü? - Elbette.
- Acha que estarei em cima da terra?
Elbette, Mason da devamlı olarak, benim üşüttüğümü yazdığı için... sen de tamamen delirdiğimi düşündün.
O Mason sempre a escrever que estou com um esgotamento... e tu achaste que finalmente me passei de vez.
Elbette efendim. Benim için bir zevk.
Terei todo o prazer.
Elbette Beth ve benim için de bir eğlence değil.
Também não é para Beth nem para mim. E nem para Charles.
Elbette bu benim sonu olabilir.
Claro, que pode ser o meu fim, se isto for publicado.
Elbette, siz benim babamsınız.
Pois, mas tu és meu pai.
Yüce Tanrım, kuşları ve arıları sen yarattın, elbette ki salyangozları da, lütfen bana yardım et, benim gibi ümitsiz ve aciz bir hayvana.
Senhor, que criastes as aves e as abelhas, e, imagino, os caracóis também, ajudai-me por favor, que no meu desespero sou também um bichinho.
Benim yerime burada onun olmasını dilemiş olman çok doğal elbette.
É muito natural que o desejes aqui, em vez de mim.
Elbette. Brahms benim için çok fazla acıklı.
Sabe, é que... eu achei muito... melodramática para mim.
Benim takımım önde elbette.
Para mim, é claro.
Bunu başarılı bir sonuca bağlamalıyım. Elbette bu, benim kariyerimin zaferle taçlandığını gösterecek.
Se conseguir solucionar este caso, ele será, sem dúvida, o ponto alto da minha carreira.
Mac, benim adıma da mı başvurdun? Elbette.
Mac, tu inscreveste-me?
Elbette, benim için zevktir.
- Será um prazer.
İlgilendiğin benim kellem sanıyordum. Elbette, sizinki de.
Pensei que estava interessado em proteger o meu pescoço.
Elbette, benim erdemim bir tahta değer, değil mi?
Certamente, a minha virtude vale um trono?
Elbette anne, isteğin benim için emirdir.
Seu desejo é uma ordem.
benimle evlenir misin 227
benim 5594
benim için fark etmez 98
benimle 208
benimsin 41
benimle kal 183
benim de yok 54
benim için uygun 18
benim için üzülme 18
benimle gelir misin 93
benim 5594
benim için fark etmez 98
benimle 208
benimsin 41
benimle kal 183
benim de yok 54
benim için uygun 18
benim için üzülme 18
benimle gelir misin 93
benim için bir zevkti 58
benim için zevkti 116
benim için sorun değil 83
benim adım 192
benimle gel 1086
benim için farketmez 29
benim gibi 258
benim için öyle 32
benimdi 32
benimle dalga geçme 73
benim için zevkti 116
benim için sorun değil 83
benim adım 192
benimle gel 1086
benim için farketmez 29
benim gibi 258
benim için öyle 32
benimdi 32
benimle dalga geçme 73