English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ G ] / Gerekıyor

Gerekıyor traduction Portugais

694 traduction parallèle
Zil çalıyor. İçeri dönmemiz gerek.
A campaínha tocou, precisamos de entrar.
Bay Wittol, kafanızın karışmasına gerek yok... çünkü şoförünüz sizin gibi hikaye anlatamıyor.
Bem, Sr. Wittol, pode deixar de estar confuso, pois o seu motorista parece não ter tanta imaginação como o senhor.
Bir şeyler yapıyor gibi görünüp hiçbir şey yapmamamız gerek.
Temos que agir como se fizéssemos algo, mas não fazer nada.
İşinizi size söylememe gerek yok. Bu kolorduya destek vermemiz hayati önem taşıyor, biliyorsunuz.
Não é preciso que lhes explique a sua missão, nem que a coluna necessitará abastecer-se urgentemente.
- Yanılıyor olabilirim ama- - Saat sekizde olması gerek, yedi değil.
- Posso estar enganado, mas... - Eram 8 da tarde e não 7.
Görüyorsun, onu işletmek için iki kişi gerek ve uçtaki bir şey algılamıyor.
Repare, são precisos dois homens para o utilizar e o que estiver nesta lado não sente nada.
Bu parayı bulursak vergi ödemeye gerek kalmaz çünkü parayı bulmuş olacağız. - İşte bunu anlatmaya çalışıyor.
Bem, se acharmos o dinheiro... pode não haver impostos a pagar, só porque achamos.
Şimdi çıkıyor musun, yoksa yalvarmam mı gerek?
Sai imediatamente ou teremos de implorar?
Ne yazık ki gitmem gerek, hoşça kal Millie. Ah, acıyor!
Parece que tenho que ir, adeus, Millie.
Vatandaşlarım. Sizlere olmayı sürdürmek isterdim ama gitmem gerek, görev çağırıyor.
Ainda que gostasse de continuar, a discursar para vós... tenho que ir, porque o dever chama-me.
Ancak bu insanların yaşıyor olmaması gerek.
Mas esta gente não devia estar viva.
- Yarası kanıyor ve bakıma gerek var.
Veja, está a sangrar. - Os seus documentos.
Yüzlerce parçayı her gün çıkarıp geri koymaya gerek kalmıyor böylece.
Assim, não precisam mudar de sítio as centenas de peças todos os dias.
Kış yaklaşıyor ahbap... ve bu sürüyü Belle Fourche'a götürmemiz gerek.
O inverno está aí, amigo, e temos de levar este gado até Belle Fourche.
Beni cesaretlendirmenize gerek yok. Bence cennet beyaz bir gece kulübü. Assolist olarak da ebediyen bendeniz ve herkes bana bayılıyor.
O meu conceito de Céu é uma discoteca branca, onde pudesse passar toda a eternidade.
Beni tanıyor olman gerek.
Conheces-me melhor que isso.
Özür dilemene gerek yok, çocuklarımız bu hayvanlara bayılıyor.
Por favor, compreenda : as nossas crianças adoram esses animais.
Ve bakalım köpekler ne yapıyor... Köpekler hokey oynuyor olsa gerek değil mi?
E os cães, deixa-me ver... os cães devem jogar hóquei, certo?
Biz onun filmini yaparken o da kitabının çalışmalarını yapıyor olsa gerek. - Hadi bakalım.
Ele deve ter planeado isto enquanto o estávamos a filmar.
Bu aşağı sınıf yaşama alışman gerek... çünkü burada güzelllikler yatıyor.
Deve se acostumar com essa vida humilde. Aqui reside a beleza.
Son maddeye gerek yoktu, ama bir hava katıyor.
O último artigo não era necessário, mas dá-lhe um toque especial.
Söylediğim her şeyi onaylaman gerek, anlıyor musun?
Tens de apoiar-me em tudo o que digo, estás a perceber?
Bay Baldi üst katta yaşıyor, etraftan dolanmanız gerek.
Está lá em cima, mas é necessário dar a volta, pela rua.
Fazla detaya gerek yok. Gerçekten alıcı mı, değil mi bir araştırın. Kragen'da zaten şu anda bunu yapıyor.
Os pormenores são contigo, eu só quero saber se o comprador é de confianca.
İşkence yapmak için kazığa falan gerek kalmıyor.
Muito bem. Que comece a chacina!
Gitmemiz gerek, film on dakika sonra başlıyor.
Temos de ir, o filme começa daqui a 1 0 minutos.
Çıkıyor. Girmemize gerek olmayacak.
Sim, está a sair e acho que nem será preciso usar fórceps!
Gerek yok. Burada yaşıyor, değil mi?
Não é necessário.
Bence bir uzmanın görmesi gerek. Numara yapıyor olamaz mı?
Julgo... que devia ser visto por um especialista.
Kız için endişelenmene gerek yok. Çünkü kafası pek çalışmıyor.
Não tens de te preocupar com a gaja... ela não passa de uma idiota.
Türünün tek örneği, muhteşem bir gelinlik buna bakmak bile yeterli, daha başka bir yorum yapmaya gerek bırakmıyor.
Senhorita, posso ajudar?
- Birbirlerini tanıyor olsalar gerek.
- Deviam conhecer-se.
L.A. İçin 7 puan gerek. Direkt atışlar kurtarmıyor.
L. A. Precisa de 7 pontos.
Ve bağırırdım, "Birbirimizi anlıyor muyuz yoksa popondan nefes alıp alamadığını mı görmek istersin?" Ama sana bunu yapmama gerek yok Kane, çünkü biz dostuz, değil mi?
E depois, se ele não o fizesse suficientemente rápido, eu tirava minha arma fora do seu coldre assim mesmo e gritaria, "Nós temos um entendimento ou quer ver se consegue respirar pela parte de trás da sua testa?"
Çirkin kızlarla çıkıyor olmamız gerek.
Devíamos ter miúdas feias.
Kazanları yine tamir etmek gerek. Her yerden su sızıyor.
o escoramento tende a ceder, a água entra por todos os lados.
Tabaktan atlıyor olmaları gerek.
Têm de estar a saltar do prato.
Bununla karanlık odaya gerek kalmadan film boşaltılıyor.
Assim posso tirar o filme sem a câmara escura.
Hayatı dolu dolu yaşamak gerek, anlıyor musunuz?
Há que viver a vida até ao máximo, percebem?
Buradaki tek yetişkin olduğundan eğlenmemek için çabalıyor olsa gerek.
Nem o vi entrar. Mas ele encontrou o único adulto presente. Parece que não se diverte de propósito.
Malik, bunu akıcı hale getirmen gerek, şu anda akmıyor.
Malik, tens de fazer o texto fluir e, agora, ele não está a fluir.
- İnatçı ve küstah olabildiğini biliyorum. Onur kırıcı, adi ve kaba olduğundan bahsetmeye gerek bile yok ama aslında o kadar da kötü biri değil. Çok çalışıyor.
- Sei que ele pode ser teimoso, já para não falar em mau, insultuoso, mal-educado, mas não é só mau.
Kabul etmem gerek, bu köyden güçlü kızlar çıkıyor cidden.
Tenho que admitir que nesta vila há mulheres fortes.
Yani artık Avrupa'ya gitmene gerek bile kalmıyor.
Já nem precisávamos de ir à Europa.
Kalması gerek. Anlıyor musunuz Bayan Rooker? Kalması gerek!
Ela tem de ficar, percebe Sra. Rooker?
Artık ödemen gerek. Junior iyice sabırsızlanıyor.
O Junior está nervoso, querem roubar-Ihe o negócio.
O çocuğun sirkte olması gerek. Hamburger fırlatıyor olması değil.
O lugar do puto é num circo, não fritando hambúrgueres.
- Charlie anlıyor ve onun da... -.. arazisine bir kuyu kazılması gerek.
O Charlie percebe e precisa de um poço no terreno dele.
Beni iyi tanıdığını sanıyor. Cesaret almaması gerek.
Já me estima em demasia, não o devias encorajar.
Nefes almıyor, entubasyon gerek. 7,5, hemen.
Não está a respirar, temos de intubar. Tubo de 7.5 já.
Havada o kadar tatlı bir nem var ki, pulu yalamana bile gerek kalmıyor.
O ar é tão docemente húmido que nem é preciso lamber os selos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]