Hali traduction Portugais
2,826 traduction parallèle
Düşünsene bir, Garcia buraya gelmiş, herkesten uzakta muhtemelen ruh hali de pek iyi değildir o sıra.
Quero dizer, o Garcia está aqui isolado, se calhar, nada bem da cabeça.
Ryan'ın hali nasıl?
Como está o Ryan?
Fırça gibi, orman gibi, erkeksi. Tom Selleck'in minyatür hali.
Cheio, grosso e macho.
Yani şu an Pete'in Bay Rogers'ın fermuar gibi yara suratlı hali gibi mi davrandığını söylüyorsun?
O Pete está como o Fred Rogers, mas com uma cicatriz?
Tabi, çakala dönüştükten sonraki hali.
Claro, após ter passado por um coiote.
Kaybettiği oğlunun yetişkin hali karşısına dikildi.
Ver a versão adulta do filho que perdeu?
- Herhalde ölmeden önceki hali bu değildir.
Assumo que ele não tinha este aspecto quando saiu à noite?
Kadının ruh hali nasıl?
Como está ela a digerir isto?
Tamam. Geçen seneki hali.
- Aqui está ele no ano passado.
Nikita'nın da hali pek iç açıcı değildi doğrusu. Yani kısacası birbirilerine çok benziyorlar.
A Nikita também não tinha tido uma transição fácil, então como que... gravitaram ao encontro uma da outra.
Kemiklerin bütün hali daha önce bulunan hiçbir şeye benzemediğini gösterdi. Sekiz metre uzunluğunda ve 1,5 ton ağırlığında.
O tamanho colossal dos seus ossos revela que era como algo nunca visto anteriormente... 8 metros de comprimento e pesando cerca de 1.5 toneladas.
Hali hazırda ayarlı.
Mas já tenho isto pronto.
Bunlar ölüm anında ve sonrasındaki yaralanmaların yeniden şekillendirilmiş hali.
Existem lesões remodeladas perimortem e postmortem.
Cinsel yan etkiler, ishal, kusma ve uyku hali.
- Aumento de glóbulos brancos, o que pode ser sério. - Efeitos sexuais desagradáveis, náusea, diarréia e sonolência.
Son derece önemli... bu yeni küresel devletlere sahiplik hali, özellikle, Atlantik'in iki tarafında, aynı kurallar, aynı şekilde uygulanıyor.
É extremamente importante que nós, nessa nova configuração de governos globais, aplicar-mos a ambos os lados do Atlântico, a implementação das mesmas regras, da mesma forma.
Kadının kafası elektrik süpürgesi torbasının boşaltırkenki hali gibi. Hiç şirin değil.
O cabelo dela parece aquilo que sai do saco do aspirador.
FBI'daki ruh hali endişe ile tarif edilemez.
Não posso dizer que o Hoover está preocupado.
- Sana zarar verecek hali yok, Vivien.
- Não te vai magoar, Vivien.
"Ama dansların hali içler acısı."
"Mas a dança foi uma confusão lamentável"
İğrenç suratımın hali yüzünden!
Mas pela monstruosidade do meu rosto!
Genç kadın hali işte kardeşim.
Apenas o temperamento de uma jovem mulher, irmão.
Önceki hali de iyiydi.
- Achava que estava bem.
Hali hazırdaki teori. Max Langford hapiste bir istihbarat şebekesi kurmuş.
Max Langford estabeleceu e está a manter um círculo de inteligência na prisão.
Onun bu ruh hali hala bizi çevreliyor.
Esse espírito dele ainda está vivo.
Deşifrelerin son hali. Zawas ile ilgili bilgilerde var.
A versão final da transcrição das informações sobre o Yousuf Zawas.
Çoğul hali.
Bem, é o plural.
Yaprakların gidişi, insan hali gibi ya, yasına o gonca.
" Nas folhas, como no que pertença
Henüz bitmiş hali değil.
Isto não é a versão final.
Neyse, iyi ki yazılı hali elimde. Bak?
Bem, ainda bem que a escrevi.
Barizlik ve abartı, Klaus'un her zamanki hali.
Obviamente exagerada, como é hábito do Klaus.
Kimsenin seni görecek hali yok.
Ninguém te vai ver nada!
Katı hali sıvı halinin içinde yüzer ki bu da onu standardın dışında tutar.
A sua forma sólida, flutua na forma líquida. O que faz com que seja fora do normal.
Şuna baksana, kaba bir hali var mı?
Olha para lá, não tem nada de básico.
- Daha az yoğunlaştırılmış hali.
- Com uma concentração bem leve.
Evet. 20 sene daha yaşlı hali.
Sim, apenas 20 anos depois.
Ne bu suratının hali, Pazartesi?
Que te aconteceu à cara, Monday?
Bu diz hali hazırda iki ameliyat geçirdi. Üçüncü bir ameliyat da fena olmazdı gerçekten.
Este joelho já foi operado duas vezes e bem precisa de uma terceira operação.
Suratının hali ne?
Que cara é essa?
Bu yapılmış ama yapılmamış süsü verilmiş hali.
Agora estou penteado com efeito "não penteado".
İnsanlık hali işte.
É apenas humano.
Ülkenin hali ortada!
Estamos no campo!
Baş dönmesi, uyku hali falan var mı?
Sem tonturas, desorientação, falta de sono?
- Bunun hali Mike'tan beter.
- És pior do que o Mike.
Çekmecenin içinde olacak hali yok.
O cachorro não está nessa gaveta.
Jesse, hali hazırda elimde ipini kopartmış bir ajan, pistte yanmakta olan bir uçak ve hava trafiğini açmak için tepeme binmiş olan Havacılık Kurumu var.
Jesse, tenho um agente infiltrado à solta, um avião em chamas na pista, e a FAA nas minhas costas para libertar o tráfego aéreo.
DEA tarafından hali hazırda kandırılmış bir fedaisin.
Que já foi enganado pela DEA.
Neden hali hazırdakine odaklanmıyoruz?
Porque não seguimos em frente e nos focamos no presente, está bem?
O yüzden hali hazırda nasıl bir hınzırlık peşindeysen onu bırakıp bu işle ilgilenmeni istiyorum.
Preciso que abandones qualquer "Jogos de Traições" em que estás envolvido actualmente e fique com este.
- Baba, yüzünün hali ne iş?
Pai, o que tens na cara? O quê?
Evet, hali hazırda soruşturma sürüyor. Ki sen de mani oluyorsun.
Está a ser investigado.
Jack'in memeli hali o.
É o Jack com mamas.
halı 22
halil 34
halifax 19
haline bak 115
halimize bak 25
haliyle 69
haline bir bak 16
halime bak 36
halife 18
halis mosab 17
halil 34
halifax 19
haline bak 115
halimize bak 25
haliyle 69
haline bir bak 16
halime bak 36
halife 18
halis mosab 17