Kesin değil traduction Portugais
937 traduction parallèle
- Fiyat kesin değil ama mağaza sahibi Hastings kardeşler.
- O negócio não está fechado, mas são os Hastings, os donos da grande loja.
Sonuçta kazanç kesin değil, ama o kadar kana bulandım ki çaresiz artık günah günahı çekecek.
Modo incerto de ganhar! Mas estou de tal modo imerso em sangue que pecado causará novo pecado?
- Kesin değil, haydi...
Mas, não é seguro.
Sessizliğe bürünmüş bu evrimde elbette hiçbir şey kesin değil.
Nada é certo,... naturalmente, ... neste deslizamento surdo
Beyazlığın boğulduğu ve çoğaldığı bu evrimde hiçbir şey kesin değil.
Nada é certo,... neste processo em que a brancura sufoca-se,... e multiplica-se,
Sessizliğe gömülmüş bu evrimde hiçbir şey kesin değil.
Nada é certo,... neste processo silencioso,
- Kesin değil, Yazıcı.
- Não é conclusivo, assistente.
Pek kesin değil.
É muito vago...
Joanna geleceğimizin belirlendiğini düşünüyor ama hiçbir şey kesin değil.
A Joanna pensa que o nosso futuro está traçado... mas não há um verdadeiro compromisso.
- Kesin değil.
- Não.
Teşekkür ederim. Ama henüz kesin değil.
Mas ainda não está decidido.
O kesin değil.
Nem ele é.
Bu bir olasılık, kesin değil.
É só uma possibilidade, nada de definitivo.
Konu hakkındaki kayıtlarınız kesin değil, Ekselansları.
O seu registo sobre a questão não é exacto, Excelência.
- Kesin değil - Oh, gerçekten?
- Não necessariamente.
- Yok yok. Henüz hiçbir şey kesin değil.
Não, ainda não temos certezas de nada.
Beyler, bu dünyada hiçbir şey kesin değil.
Cavalheiros, nada neste mundo é certo. Absolutamente nada.
Hiçbir şey kesin değil, ltzhak.
Nada é certo ainda, Itzak.
- Konuşabilir miyiz? - Kararınız kesin değil mi?
- Não têm certeza?
Starbuck, filoda bu testlerin sonucu seninkine benzeyebilecek en az 100 adam var, bu kesin değil.
Agora Starbuck, há pelo menos cem homens na frota que poderiam ser compatíveis com ambos, estes testes, não são cientificamente conclusivos.
Tabii dört ay sonra da, kalp krizi bu Çalışıp çalışamayacağı kesin değil.
E, claro, mesmo após quatro meses, um ataque cardíaco... Não há garantias que ele consiga trabalhar.
- Teklifimiz kesin. Değil mi, Rick?
Mas a nossa oferta é definitiva, não é Rick?
Ama Banquo kesin değil mi?
- Mas Banquo está seguro?
Dunkirk zaferinden sonra savunmasız kalmış İngiltere'ye çıkarma... yapma fikrini kesin bir şekilde reddettiğini elbette unutmamışsındır, değil mi?
Já chega. Esqueceu-se com que brilhantismo ele se recusou a invadir uma Inglaterra indefesa após Dunquerque?
Meteor değil. Bu kesin.
Não há dúvida que não é um meteoro.
Tarihe göre hayat gül bahçesi değil Orası kesin işte
A vida não são rosas Isso é certinho
Trafik kazası olmadığı kesin, değil mi?
Isto não foi nenhum acidente de condução, pois não?
Kesin olan bir şey var, orası bir kadına uygun değil.
Uma coisa é certa : não é lugar para uma mulher!
Bunun kesin bir şey olduğunu söyleyemezsin, değil mi?
Tens a certeza de que não a cancelam? Eu...
Kesin kilo alıyorsun. Biliyorsun, değil mi? Evet.
Sabes que estás a engordar?
O halde kesin bir sonuçta yok, öyle değil mi, Woodruff?
Então os factos não são conclusivos.
Ama bu kesin bir şey değil ki.
Mas não há garantias.
Ama lobotominin kesin bir anlamı var, değil mi?
Mas "Iobotomia" tem um significado preciso, näo tem?
Güzel olduğu kesin, değil mi?
- Ele desenha bem, não?
Hem kesin değil ki.
E tampouco é nada seguro!
- Kesin şunu dedim, değil mi?
- Disse que já chega.
Bu da kesin aklanma olmaz değil mi?
Que não seria definitiva.
- 1980 yılına kadar yapılmaz ve kesin de değil.
- Mas não antes de 1980, nem é definitivo.
Ölürse, o zaman kesin olarak.. bileceğiz, değil mi, çünkü bunun aksi yazılı.
Se ele morrer, vamos ter a certeza de que não era ele, porque assim está escrito.
Karidian gerçekten Kodos mu değil mi? Bunu kesin tespit etmem lazım.
Tenho de determinar se o Karidian é ou não o Kodos.
Karakol bölgesini tarıyoruz, sensör göstergesi kesin değil.
Leitura indefinida.
Kesin otomobillerle ilgili bir sürü sey biliyorsundur, degil mi?
E percebes muito de automóveis, não é?
Sanırım bacağını diz altından değil de diz üstünden kesersek daha az damarla karşılaşacağız. Nereden keserseniz kesin çok kanama olacaktır.
Suponho que, se fizermos o corte acima do poplíteo e não abaixo, teremos de lidar com menos artérias.
Kesin yalnız değil.
Deve haver outros.
Sollozzo ne derse desin, umurumda değil, babamı öldürecek, bu kesin...
Não importa o que Sollozzo diga, ele vai matar pai.
Bu silahlar cephanelikten sadece Caesar'ın kesin emirleri altında çıkarılabilir, kendi çıkarları için savaş isteyen kalın kafalı astlarının tehditleri altında değil.
A lei diz que as armas serão dadas... por ordem directa de César, e não por ameaças de um bronco subordinado, para quem a guerra significa apenas glória pessoal.
Gelecek hafta kesin, değil mi?
Então fica para a semana?
Bir belge, kesin bir kanıt olsun, gizli kapaklı dedikodular değil.
Preto no branco, como dizem. Verso e reverso. Mas nada de rumores maldosos.
Bu şey ne kadar da kesin sonuç veriyor, olağanüstü, değil mi?
É extraordinário o quão precisas estas coisas são.
- Kararları kesin değil.
- Eles não têm certeza.
Çöpte de sevebileceğiniz şeyler var... patates kabukları, soğuk sütlaç gibi şeyler... tam "haute cuisine" değil ama doymanıza yardımcı olacağı kesin.
Há ali uns restos no caixote do lixo. Cascas de batata, arroz doce frio... Não é alta cozinha mas dá para encher o bucho.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil misin 154
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil mi ya 25
değil mi çocuklar 56
değil mi efendim 66