Mantıklı traduction Portugais
12,937 traduction parallèle
Çocuğu kaçıran tutuklandı ve henüz elimizde ipucu yok bu mantıklı mı?
Ele sequestrou a criança e foi apanhado mesmo assim não temos nenhuma pista isso faz sentido?
Hiç mantıklı konuşmuyorsun.
Não estás a fazer sentido.
Böyle olunca daha mantıklı hâle geliyor, öyle değil mi Jess?
Não faz sentido nenhum. Não achas, Jess?
Diğerlerine gücünü göstermek için beni öldürmesi mantıklı.
E faz sentido. Matar-me é uma mostra de poder para os outros.
Bunun mantıklı olduğuna emin misin?
E tem a certeza de que isto é legal?
Yapabileceğim en mantıklı şeyi yaptım.
Fiz a única coisa razoável que podia fazer.
Finansal açıdan çok mantıklı, anlıyor musun?
Isto faz mais sentido, em termos financeiros, entendes?
Mantıklı değil mi?
Isso faz sentido, certo?
Mantıklı olmaya sözleşmeyle bağlı değiliz ya.
Não estamos propriamente ligados contratualmente à racionalidade.
Ne? Bu hiç mantıklı değil.
Isso não faz sentido algum.
- Buraya mantıklı gelirse.
- Se fizer sentido aqui.
Hiç mantıklı değil.
Não faz sentido!
Milyon dolarlık bir boşanma davasıyla uğraşmaktansa fidyecilere istediğini vermek daha mantıklı tabii.
É melhor pagar pelo silêncio do que encarar um divórcio milionário.
Savunmanız için ortaya sürebileceğimiz gayet mantıklı bir seçenek. Hâkimin inanabileceği cinsten.
É uma opção verosímil para fortalecer a sua defesa, algo que poderia convencer um juiz.
Mantıklı gelmediğini biliyorum, kulağa nasıl geldiğinin farkındayım ama içini açmak zorundayız.
Sei que isto não faz sentido, sei como é que isto soa, mas tens que o abrir.
Beslenmek için değil, intikam için değil. Bulduğu hayata son vermeğe meyilli olmasından başka herhangi bir mantıklı sebebi yok.
Não por sustento, não por vingança, não por nenhum impulso racional, a não ser o de acabar com a vida onde quer que a achasse.
Oldukça mantıklı bir varsayım ama çalmadım.
Embora essa seja uma suposição razoável, eu não as roubei.
Her ne kadar Marie-Jeanne'nın mızrağının bir baston kadar zararsız görünebilecek bir şeye dönüştürülmesi çok mantıklı olsa da.
Embora, fazias sentido a lança da Marie-Jeanne ser reforjada em algo que parecesse tão insuspeito como uma bengala.
Tek mantıklı açıklaması bu.
É a única explicação lógica. Sim?
Klaus hiç mantıklı konuşmuyorsun.
Klaus, não estás a fazer sentido.
Sessizliğinden oldukça mantıklı planımda anlaşmaya vardığımız sonucunu çıkarıyorum.
Vou encarar o teu silêncio como um claro acordo com o meu plano razoável.
Bu hiç mantıklı değil.
Nem sequer faz sentido.
Doğru, bu hiç mantıklı gelmiyor ama içeri girdiği zaman tekrar 19 yaşıma dönüyorum.
É verdade. Não tem lógica nenhuma, mas... quando ele entra na sala, é como se eu voltasse a ter 19 anos.
Bu hiç mantıklı değil.
Isso não faz sentido nenhum.
Nihayet mantıklı davrandığını görmek güzel.
Estou contente por finalmente teres visto a razão.
- Bu hiç mantıklı değil.
Isso não faz qualquer sentido.
Darhk putunu yanında taşıyor. Mantıklı olan da bu ama bu onun izini sürmeyi çok daha zorlaştırıyor.
O Darhk move sempre o ídolo, faz sentido, mas...
Şimdi mantıklı geliyor.
Agora faz sentido.
Böyle açıkta durman mantıklı mı?
Devias estar aqui fora?
Hadi ama. Onun bakış açısından baktığında mantıklı gelebiliyor.
Faz sentido se olhares pelo lado dela.
Bu mu mantıklı gelen?
- E isso faz sentido?
- Ona mantıklı geliyor işte.
- Faz sentido para ela.
Bana işkence etmeleri pek de mantıklı değildi.
A tortura pareceu má ideia.
Bakın, bu size mantıklı gelmeyecek, biliyorum ama bunların hepsi o şey yüzünden.
Sei que isto não fará grande sentido, mas isto tem tudo a ver com aquilo.
Mantıklı bir adammışım gibi mi tanıttım kendimi sana?
Deixei a impressão de que era racional?
Kendi kişisel nedenleri yüzünden yeminini bozan zaman gemisi çalan ve tarihi değiştirmeye karar veren birinden yardım istemem ben. - Bana mantıklı gelmiyor.
Não quero ajuda de um homem que quebrou o seu juramento, que roubou uma nave do Tempo e decidiu mudar a História pelas suas próprias razões egoístas.
Nihayet mantıklı konuşmaya başladığımıza sevindim.
Fico contente por, finalmente, começarmos a falar sensatamente.
Mantıklı olan tek açıklaması Barry'nin Flash olması.
A única coisa que faz sentido é o Barry ser o Flash.
Caitlin, bunun mantıklı bir açıklaması var.
Caitlin, existe uma boa explicação.
Ardından bana mantıklı bir cevap verebilirsiniz.
Então poderão dar-me uma resposta razoável. Vão.
Çok mantıklı ama bir odaya girersen ve orada zorlanırsan, oradan ayrıl.
Mas sabes que podes sair, se entrares numa sala difícil.
Mantıklı. Lucien bu gücü kendisinde isterdi.
- Faz sentido que queira esse poder.
O... mantıklı konuşuyor.
Ele está a ser sensato, meu.
- Evet ama hiç mantıklı değiller.
- Sim, mas não fazem sentido.
- Deliliğin bazen mantıklı bir sebebi olur.
Os loucos raramente fazem sentido.
Mantıklı olan bu.
Faz sentido.
Bir şey isteyeceksen bana hakaret etmeden konuya girmen daha mantıklı olabilir.
Se queres algo, devias começar por não me insultares.
Sonunda birisi mantıklı bir şey söyledi.
Finalmente alguém diz algo com sentido.
Mantıklı, değil mi?
Tinha de ser, certo?
- En mantıklı olanı buydu.
Pareceu fazer sentido.
Belki mantıklı olmalarını sağlarım.
- Podia chamá-los à razão.