Olay şu traduction Portugais
3,378 traduction parallèle
Olay şu, bir pozisyon açıldı eğer istersen koltuk büyük.
A questão é que temos uma vaga, se quiseres.
Olay şu ki...
Mas o que interessa...
Olay şu ki...
O que interessa...
Ama olay şu ki abi ineksin işte.
É um palerma.
- Hayır, hayır. Olay şu ki...
Não, não, a questão é que...
İşte olay şu.
A história é esta...
Olay şu O yaptığınız ne?
Com as coisas do modo que estão consigo... o que é que faz?
Olay şu ki...
A questão é que...
Evet ama olay şu hepimiz orada olmazsak onun kabul etmeyeceğinden emin.
Pois é, a questão é que ela está convencida que ele não concordará se nós não estivermos lá.
Tamam, olay şu. İçeride iki güvenlik panosu var.
Ora bem, é assim : há duas caixas de segurança lá dentro.
- Olay şu ki, bunu yapmana gerek yok.
O que eu quero dizer é : Não tens que fazer isso.
Olay şu bu durumdan bir anlam çıkaramazsın.
O que quero dizer é que, é impossível dar um sentido a este tipo de coisas.
Olay şu.
A questão é esta.
Ama olay şu ki ben bir adama girdim mi sonuna kadar girerim.
A questão é, quando eu me envolvo com alguém, envolvo-me completamente.
Olay şu ki, senin anlayacağın, kocan bizden ve başka birçok iyi insandan bir şeyler çaldı.
O que se passa, é que o seu marido roubou uma coisa de nós e de um monte de outras pessoas boas.
Olay şu ki, birçok insan penisleri korkunç sanıyor.
Olhem uma coisa. Muitas pessoas pensam que os pénis metem medo.
Olay şu, çocuk.
- É assim, criança.
Bak, olay şu. Hayatım daha çok iş, aile ve fantezi beyzboldan oluşuyor.
A minha vida é constituída por trabalho, família e basebol de fantasia.
Olay şu : Benimkilere somut bir şeyler vermem lazım.
A questão é que preciso de algo sólido que possa levar à minha gente.
- Kenny, buna inanabiliyor musun? - Bütün olay şu, değil mi?
não é?
Olay şu : Artık piyasada değiliz.
Acontece que não estamos interessados.
Olay şu ki, önceden de söylediğim gibi, seçildim diye bir masaya yapışıp kalmam veya Başkan olarak hitap edilmem.
O acordo, se bem me lembro, era que, se fosse eleito, não ficaria atrás duma mesa - nem seria chamado de Presidente.
Olay şu Jack.
Estás a ver, Jack, às vezes eu vejo coisas.
Neyse, olay şu.
Bem, então é assim.
İşte olay şu, q, doğrudan ihtiyarın kendisinden.
Bom, ouve o que saiu da boca do Velho :
Şu pencere olayı çözülene kadar gözetim altında tutuyor beni.
Colocaram-me de castigo até o lance da janela ser investigado.
Şu büyükanne olayını çözmek istersin diye düşündüm... Bunun senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum.
Meio que imaginámos que querias tratar dos assuntos da tua avô.
O yüzden yeni fikirler arıyoruz ve o internette şu parmak olayını okumuş...
Andámos a procurar ideias novas e ela leu na Internet sobre pôr o dedo...
Şu "sende kalsın" olayına ne oldu?
Que aconteceu ao "guarda isso para ti"?
Bu hani şu "son kullanma tarihi" olayından önceydi.
É anterior à invenção do "consumir antes de".
Şey şu olay...
Sabes o que o Andy disse...
Papazla yaptıkları şu Katolik olayı mı?
Queres dizer, aquela coisa Católica com o padre?
Ne, şu Carrie olayı mı?
O quê, aquela cena da Carrie?
- Şu olayı bir çözebilsem...
Se eu conseguisse descobrir essa merda...
Polis şu anda olay yerini inceliyor.
A equipa de investigação acorreu ao local
Anne, düşünme artık şu olayı.
Mãe, tens que parar com isso.
Şu Kadın-Nazi'lerin olayı nedir?
Então o que se passa com as femi-nazis?
Destek ekibi, olay mahalline şu anda vardı.
Reforços a chegarem ao local neste momento.
Şu hamilelik olayını konuşalım mı?
Queres falar sobre a gravidez?
Demiştim ki... "Şu ıslak çamaşırını çıkarmana yardımcı olayım."
O que eu disse foi : "Vá, deixa-me tirar-te a roupa húmida."
Canlı yayına girdiğimiz şu sıralarda Londra'nın merkezinde kaos havası hakim. Olayın üzerinden 40 dakika geçti ama durum hâlâ karışıklığını koruyor. Bunun bir terör saldırısı olması şimdilik en güçlü olasılık.
À medida que vamos para o ar, o centro de Londres está um absoluto caos hoje à noite 40 minutos depois, havia uma grande confusão ele sabem, agora, que o terrorismo deve ser a opção número um as nossas prioridades alteraram-se.
Ve boynundaki şu Twilight olayı da ne öyle?
E que merda de marca é essa no teu pescoço?
Konuşmanın olayına gelirsek şu anda tartışmaya açık seçimler yapıyorsun.
- Pois não. O importante é que estás a tomar opções muito questionáveis.
Evet, şu eşcinsellik olayı mı?
- Não, agora sou heterossexual, não sabes? - Uma cena gay?
Şu cadı olayına dönelim ben de geri gelebilir miyim?
Volta à parte sobre a bruxa... Também posso voltar?
Şu gerçek ki, Wan Raava ile birleştiğinde olayın gidişatını onun tarafına doğru değiştirmiş oldu.
É verdade que a fusão de Wan com Raava tornou o equilíbrio a favor dela.
Evet. Sanırım şu akşamdan kalma olayı beni mahvetti.
Pois, parece que continuo de ressaca.
Kendini toparlasa iyi olur zira bu olay kötüleşirse tanığımız o ve şu an Ejderha Dövmeli Kız gibi gözüküyor.
Bem, se isto passar para o nível seguinte, será melhor que ela recupere rapidamente, porque ela é uma das principais testemunhas e ela parece a "A Rapariga Com a Tatuagem de Dragão".
Sanırım katili bulduk. Olay odası hattında şu anda.
- Acho que o assassino ligou para o número das denúncias.
Şu CNN olayıyla ilgiliydi.
Foi sobre aquela coisa da CNN.
Şu alkol olayını biraz azaltsak olur mu?
Podemos diminuir a bebida?