Olmazsa traduction Portugais
5,283 traduction parallèle
Catherine, bu Joey Giordano. Olmazsa olmaz yardımcım.
Catherine, este é o Joey Giordano, o meu braço direito indispensável.
Hiç olmazsa artık boşandığına göre başka kadınlarla seks yapabilirsin.
Agora que está divorciado, pode fazer sexo com outras mulheres.
Bak, sana güvenmiyorum, o çatlak herif Linder'a hiç güvenmiyorum. Hiç olmazsa sizi başıboş bırakacak kadar.
Não confio em ti nem naquele maluco do Linder.
Gün doğana değin, ruhunuz bedeninize dönmüş olmazsa öleceksiniz.
Se a alma não voltar ao corpo antes do sol nascer, morrem.
Zahmet olmazsa eski dostuna kralın neyi uygun gördüğünü söyler misin?
Faria a gentileza de dar ao seu amigo o veredicto do Rei?
Sorun olmazsa giderken biraz yiyecek almak isterim.
Adoraria levar comida para casa, se puder ser.
O da olmazsa onayını alsınlar.
Quero a bênção dele para o investigar.
Sonuncuyu da tükettik ve cerrahlarıma kalırsa, bir işlemi gerçekleştirmeden önce üzerinde pratik yapmak, hiç olmazsa hastalar için menfaat sağlıyor.
Estamos a analisar o último e os meus cirurgiões sentem que ensaiar procedimentos antes de os praticarem, tem alguma vantagem, pelo menos para o paciente.
Her kim ise Rebecca'dan geri dönüş olmazsa, iş için başka birini bulacaktır.
Quem quer que seja, se não obtiver resposta da Rebecca Lowe, vai contratar outro.
Çünkü o olmazsa içimde çok büyük bir karanlık olur.
Porque sem isso... há imensa escuridão. - Isso é imensa pressão, Damon.
Ve onlara asıl bedenlerine dönme şansını tanımak istesem de bu planım için olmazsa olmaz bir şey değil.
E, embora gostasse que regressassem aos seus corpos... Tal não é essencial para o meu plano.
- Sorun olmazsa biraz benzin alabilir misin?
- Importas-te de meter gasolina?
Hiç olmazsa hayatınızda olmayacak.
Pelo menos vai estar longe da sua vida.
Değişen bir şeyler olmazsa üssün kontrolünü kaybedebiliriz.
Se algo não mudar, podemos perder o controlo da Base.
Bahçecilik sanırım küçük rahat bir hayatın olmazsa olmazı.
A jardinagem parece-me uma ocupaçãozinha agradável.
Çünkü yardımın olmazsa ölebilir.
Ela morrerá sem a tua ajuda.
Peki ya bu ameliyat da başarılı olmazsa bana ne olacak?
E o que acontecerá se esta operação também fracassar?
Şefim, zahmet olmazsa işaret verdiğimde antene konuşmanızı rica edeceğim.
Capitão, se me permite. Ao meu sinal, fale para corneta, por favor.
Zahmet olmazsa biraz daha klemp alayım.
Mais grampos, por favor.
Ama olmazsa... Bunlarla doğrusu neyse onu yapacağına güveniyorum.
Caso contrário confio que lhes dê o melhor destino.
Gelen kişi Woodall olmazsa tabii.
Só que não será o Woodall a vir.
Eğer Mellie senin yanında olmazsa, kaybedersin.
Se a Mellie não te apoiar, perdes.
- Tim, zahmet olmazsa, burada kalıp... -... Boyd'a arkadaşlık eder misin?
Tim, importas-te de ficar aqui a fazer companhia ao Boyd?
Peki ya benimle hiç de bile alakalı olmazsa?
E se não for eu?
İşin olmazsa yaşayacak bir yer de bulamazsın. Yaşayacak bir yerin yoksa da bir işe giremezsin bu sefer.
Então não posso arranjar um sítio para morar sem ter um emprego, não posso arranjar um emprego sem ter onde morar.
Dolaşımı sağlayan plates bantları olmazsa bütün o insanlar ölebilir.
Sabes, sem as ligaduras de Pilatus para manter a circulação, podem morrer todos.
Onun tokmağı Depo'nun bir yerden başka bir yere taşınmasında kullanılan olmazsa olmaz parçası.
E o martelo dele é uma peça chave de recolocação do Depósito de um país para outro.
Çünkü o olmazsa, diğerlerinin önemi kalmaz.
Porque sem isso não há nada.
Sorun olmazsa arabam hazır olduğunda kalan eşyalarımı almaya gelirim.
Venho buscar o resto das coisas quando o carro estiver pronto.
Son Durak'a vardığımızda Tyreese orada olmazsa öldüğü anlamına gelmez bu.
Se chegarmos a Terminus e o Tyreese não estiver lá, não significa que esteja morto.
Bence onlara söylemeyelim. Test sonuçlarını alıncaya kadar hiç olmazsa.
Acho que não devemos contar-lhes, pelo menos, até termos os resultados do teste.
Elimi korum ki ortaya olmazsa olmaz isimlerden olacaksın.
Apostava a minha mão que se tornará um nome conhecido.
- Hiç olmazsa ben kim olduğumu biliyorum. - Hadi oradan kızım.
por favor.
Şu yaşında hiç sırrı olmazsa üzücü olurdu.
Bem, seria um pouco triste se ela não tivesse segredos nesta idade.
İlginç yatak arkadaşların olmazsa New Orleans bir hiçtir.
Bem, em Nova Orleans, há muitos casais incomuns.
Eğer ikimiz arasında barış olmazsa bunu nasıl diğerlerinden bekleriz?
Se não houver paz entre nós, como podes esperar que os outros nos sigam?
Bugün olmazsa yarın.
Só que amanhã e não hoje.
O olmazsa ses gidemez kulaklarından beynine.
Sem ele, o som não é levado... do teu ouvido para o teu cérebro.
- Lou, bu olmazsa ölürüm.
- Lou, sem isso eu morro.
Hiç olmazsa yalnız kalabileceğimiz bir yere gitsek?
Podemos ir para algures mais privado?
Hiç olmazsa artık sana aşık değiller.
Mas já não estão apaixonados por ti.
- Evet ama hamile değilim hiç olmazsa.
Pois tenho, e não estou grávida.
Hiç olmazsa Şeytan'ın bir işi var.
Ao menos, tem um emprego.
Mumford Sons'tan iyidir hiç olmazsa.
Eu tomo conta disto, Mumford and Sons.
Salonu mahvetmen karşılığında hiç olmazsa bunu yap.
É o mínimo, depois de dares cabo da sala.
Hiç olmazsa bedavaya bunları aldın.
Ao menos, recebeste coisas grátis.
Eğer bir saat içinde Hendrik yanımda olmazsa ölümcül yedi mili amper verilecek.
Levará um choque fatal de 7 miliamperes daqui a uma hora, se o Hendrik não estiver aqui ao meu lado.
Ya olmazsa?
E se eles nao o fazem?
Ya yeterli olmazsa?
Se não for o suficiente?
Zahmet olmazsa eğer.
Se não se importa.
Onu savun zahmet olmazsa.
Nosso ponto mais fraco da viúva.