Olmaz mı traduction Portugais
12,509 traduction parallèle
Bazen böyle olmaz mı?
Não é assim algumas vezes?
Bu konuşmayı başka zaman yapsak olmaz mı?
Será possível termos esta conversa noutra altura?
Biz de normal aileler gibi kıyametten korksak olmaz mı?
Porque é que não podemos temer o apocalipse como uma família normal?
Olmaz mı?
Não?
Daha sonra gelseniz olmaz mı?
- Talvez possas voltar mais tarde?
Olur, ama bu kandırmaca olmaz mı?
Claro, mas assim não é batota?
Kafayı mı yedin? - Olmaz mı?
- Estás maluco?
Sizce de Deniz Piyadeleri için bu harika olmaz mı?
Não acha que isso seria fantástico para os Marines, senhor?
- Dokuz peni az versem olmaz mı?
- Não esqueces nove pence?
Bilmiyorum yani, ama sencede onu Holy Cross'a göndermek biraz canice olmaz mı?
Não sei, não achas que mandá-lo para a Holy Cross seja demais?
Hedefini tanımlasan olmaz mı?
- Descreve o teu alvo, por favor?
Biraz eğlenelim olmaz mı?
- Vamo-nos divertir, huh?
Tartışmasak olmaz mı?
Podemos não discutir?
Sizce de bu biraz aceleci davranmak olmaz mı? Yani şu an sızmayı başardık. Neden?
Não acha que é um pouco imprudente de certa forma, visto que estamos aqui infiltrados agora?
Sen de ön tarafta olur musun, olmaz mısın bilemem.
Se estás à porta ou não, eu não sei.
Önce birbirimizi tanısak daha iyi olmaz mı?
Não quer chegar a conhecer um ao outro primeiro?
Tedavi olmaz mısın?
- Não quer fazer o tratamento?
Biraz daha etik bir çözüm bulsanız iyi olmaz mıydı?
Não achas que há uma solução mais ética?
Bak, en azından hayır demeden önce işi denesen olmaz mı?
Ouve não devias, pelo menos, experimentar o emprego, antes de recusares?
Hey, her gece böyle yapsak şahane olmaz mıydı?
Não seria ótimo, se pudéssemos fazer isto todas as noites?
- Sence bu gereksiz olmaz mı?
Não achas um pouco exagerado?
Fahişeleri öylece dövebileceğini mi sanıyorsun? Hiç sonucu olmaz mı sanıyorsun?
Acha que pode espancar numa prostituta daquela maneira, sem que hajam consequências?
Müziği evlerinin içinde duymaları sence insanlar için sorun olmaz mı?
Quer dizer... Achas que as pessoas não terão problemas quando a música aparecer nas casas delas?
Sonra konuşsak olmaz mı?
Podemos falar mais tarde?
İlk demokratik Müslüman ulus olabilsek harika olmaz mıydı?
Não seria maravilhoso Se ficarmos a primeira Nação muçulmana democrata?
Seninle olmaz mı?
Não para vós?
Hiçbirimiz aslında var olmamış olsak korkunç olmaz mıydı komutanım?
Não seria terrível, Capitão, se nenhum de nós realmente existisse?
- İmzalayarak olmaz mısın?
E ao assinar, não te submetes?
- Önce duşa girsem olmaz mı?
- Posso tomar duche primeiro?
Benim duymayacağım bir sır olmaz.
Não há segredos que eu não saiba.
Bugün olmaz canım, bugün olmaz.
- Hoje não, querida.
Yarım gramla bu iş olmaz, gerisi nerede?
Meio grama só isso?
Yoo, olmaz tatlım, burnum kırıldı ama, ayaklarım hâlâ sağlam.
Não, não, querida, eu já sangrei do meu nariz, mas as minhas pernas estão muito bem.
Seni uyarayım, benden iyi bir partner olmaz.
Só te aviso, acho que eu não sou uma boa parceira.
- Sorun olur mu? - Umarım olmaz.
Isso será um problema?
- Umarım sorun olmaz B0b'a Noel için küçük bir şey aldım.
- Espero que não se importe. Comprei uma coisa para o Bob para o Natal.
Hep istemişimdir ama hiç sahip olamadım ama herkes "Hayır, olmaz Emmett dövmen olursa asla düzgün bir işin olmaz." dedi.
Mas nunca fiz. Porque todos diziam... "Emmett, nunca terás um emprego decente se fizeres".
Bu gece olmaz. - Tamam mı?
É realmente a noite errada para isso, certo?
- Olmaz mı?
- A sério?
Olmaz yani. Bize şu an parti lazım.
Agora são horas de farra.
Olmaz. Bize bir plan lazım.
Preciso dum plano de acção.
- İşlerde suç olmaz mı sence?
Um trabalho não pode ser criminoso?
Bunun yararı olmaz. - Al bakalım.
- Não te vai ajudar.
Umarım hiçbir şey için seninle savaşmama gerek olmaz.
Espero nunca ter de batalhar contigo por nada.
Bunun bana maliyeti ucuz takım elbisen kadar bile olmaz.
E isso nem sequer me custaria o preço de um dos seus fatos baratos.
Şimdi teslim olursak kendi çocuklarımızı öldürmekten farkı olmaz.
Se nos rendermos agora, é o mesmo que matar os nossos filhos.
- Yumruklayayım istersen? - Olmaz, buldum tamam.
- Queres que lhe bata por ti?
- Olmaz tatlım, sağ ol.
- Não, obrigada, querido.
Olmaz Manny, yemek bulmamız lâzım.
Não, Manny. Temos que encontrar comida.
Olmaz, oğlumu almalıyım.
Não, preciso de ir buscar o meu filho.
Hiç şansımız olmaz.
Não temos qualquer hipótese.