English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ S ] / Sen o

Sen o traduction Portugais

134,979 traduction parallèle
Sen o işi bana bırak.
Eu preocupo-me com isso.
Sen o paranın bir kısmıyla yatırım falan yaptıktan sonra belki biraz ödünç alıp bir yerlere giderim, diyorum.
Talvez depois de investires uma parte desse dinheiro ou assim, poderias emprestar-me algum para ir a algum lado.
Böyle bir şey asla olmayacaktı, asla olmayacaktı eğer sen o işi yapmamış olsaydın.
Isto nunca teria acontecido, meu, se não tivesses feito o que fizeste.
Böyle bir şey asla olmayacaktı asla olmayacaktı, eğer sen o işi yapmamış olsaydın.
Isto nunca teria acontecido, meu, se não tivesses feito o que fizeste.
Sonra bir bakmışsın, paranın hepsi uçup gitmiş sen de gövdene bağlanmış çıpayla gölün dibinde çırpınıyorsun.
E quando terminar, quando já não houver mais nada a dizer, descobrirá que o seu dinheiro desapareceu e que está no fundo com uma âncora atada à sua cintura.
Sen kim oluyorsun, ey, ulu dağ?
E o que és tu, montanha poderosa?
- Sen de öyle yapsan.
- Podias fazer o mesmo.
Jonah, o hayvanları sen mi öldürdün?
Jonah, mataste aqueles animais?
Sen ne sikime geldin lan?
O que faz aqui?
Peki ya sen bugün ailemiz için ne yaptın?
O que fizeste hoje pela nossa família?
Sen ne yaptın?
O que fez?
Ne dedin sen?
O que é que disseste?
Bobby Dean ölünce birden sen mi başa geçiyorsun?
O Bobby Dean aparece morto e agora és tu a patroa?
Sen ne dedin?
O que disseste?
Benim parçalarımı sen gebermeden önce bulacakları ne malum?
Porque acha que encontrariam o suficiente para me enterrarem antes de você morrer?
Sen de o kadar masum musun?
Você é assim tão inocente?
Sen de o imkânlardan kaçıyorsun.
São as merdas de que fugimos.
Sen kalbimi kırdın Wendy.
Despedaçaste o meu coração, Wendy.
Yani şöyle mi diyorsun, imalatı sen yapmadığın sürece ahlak çatışmasını görmezden gelebilir misin?
Então, como não é o fabricante, pode contornar os conflitos éticos?
Federaller etrafta dolanıyorlardı, sen de bu yüzden izini beceriksizce örtmeye çalıştın.
O FBI tem andado a meter o nariz por aqui, o que fez com que tu tentasses encobrir os teus atos mal e porcamente.
Sen konuştun, o da dinledi.
De facto, tu falaste e ela ouviu.
- Ne dedin sen?
- O que me disseste?
Sen yürümene bak.
Aproveite o passeio.
O zaman sen bizim yanımıza gel.
Então, vem tu ter connosco.
- Ne dedin sen?
Podes o quê?
Sen de 911'i arayıp haber verdin.
E tu ligaste para o 112 e fizeste queixa.
- Eric O'Bannon seni vurdu. Sen bağırışmaları duyduktan sonra, aniden ortaya çıkıp Dedektif Diaz'ı öldürdüğünü gördükten sonra vurdu seni.
- Foi o Eric O'Bannon que te alvejou quando ouviste uma discussão, surpreendeste-o e viste que ele matou o detetive Diaz.
Neden bahsediyorsun sen, kardeşim mi?
Como assim, o meu irmão?
- Neden bahsediyorsun sen?
- O que estás a dizer?
John Rayburn'ü darağacına çekeceğim, sen de göreceksin.
Eu vou foder o John Rayburn e vou mostrar-te.
- Gilbert'la konuşsana sen John.
E se falasses com o Gilbert, John, sim?
Sen minik yavrunu göresin diye.
Para que possas ver o pequeno.
Robert öldükten sonra limanı satın alıyorsun John'un kampanyasına en büyük bağışı sen yapıyorsun... -... Meg'e hukuk işlerini yaptırıyorsun.
O Robert morre, tu compras o estaleiro, és o maior financiador da campanha do John e deste trabalho à Meg?
O öldürdüğün polise doktor çağırmış mıydın sen?
Chamaste um médico para o polícia que mataste?
- Sen plana sadık kal yeter.
Cumpre o plano.
Eric'in cenazeye gitmesi için tavsiyede mi bulundun sen?
Recomendaste que o Eric fosse ao funeral?
Ben de sana yardım ettim ama sen bana onun öldüğünü hiç söylemedin.
Foi por isso que o ajudei, mas nunca me disse que ele foi assassinado.
Hayır, sen elçi değilsin sana zeval vereyim.
Não estou a matar o mensageiro.
- Ne yaptığının farkında mısın sen? - Farkındayım tabii.
- Sabes o que estás a fazer?
Senin seçim kampanyanı finanse etti ki sen de o zaman bundan hiç şikâyetçi değildin.
Financiou a tua campanha e não te importavas nada com isso até há uns meses.
Gerisini sen kafanda kuruyorsun.
O resto é só imaginação tua.
Sen elinden geleni yaptın.
Deste o teu melhor.
Rayburn sen misin?
És o Rayburn?
Of be anne, sen niye hâlâ ayaktasın?
Porra, mãe, o que fazes acordada?
- Ne yapıyorsun sen Kevin?
- O que estás a fazer, Kevin?
Sen Danny'yi öldüren adamı affedebildin mi?
Conseguiste perdoar o homem que matou o Danny?
Ne yaptın lan sen?
O que fizeste?
Kimsin sen, ne yaptın?
Quem és, o que fizeste.
Ne yapıyorsun sen?
O que está a fazer?
Onu çağırıyorum, sen de gelmedin.
Invoquei o Niffin e não apareceste.
Ah, ne, ve sen dünyanın her şeyden önce gelen uzmanım mısın?
És o perito mundial em mim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]