English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ S ] / Sorun degil

Sorun degil traduction Portugais

31,054 traduction parallèle
Evet. Sorun degil çünkü o esek ölüsü gibi valizini tasirken omzum çikti.
Não faz mal, porque desloquei o ombro a carregar a tua mala pesadíssima.
- Hiç sorun degil.
- Não faz mal.
Sorun değil. Zaten çalışmam bitmişti.
Está tudo bem, o meu exercício já acabou.
Sorun değil.
Está tudo bem.
Sorun değil.
Não faz mal.
İyi para eder, ama sorun değil.
Vale dinheiro, mas tudo bem.
- Mike. - Sorun değil, zira ben de aynı hislerdeyim.
- Está tudo bem, eu também sei.
Sorun değil, sandalyemle mutluyum.
Tudo bem. Ficarei com minha, obrigado.
Sorun değil aslında.
Mas está tudo bem.
Sorun değil. Parasını veririm.
Não faz mal, eu pago o valor total.
- Sorun değil.
Não há problema.
Sorun kendisi değil.
Ele não é o problema.
- Sorun işin değil.
- O problema não é o teu trabalho.
Hayır, sorun değil.
Não faz mal.
- Sorun değil.
- Não faz mal.
Sorun değil.
Desculpa não te ter ligado ontem.
Her ne ise, sorun değil.
O que foi?
Sorun değil çocuklar.
- Não há problema, crianças.
Bu sorun değil. "
Na boa. "
Ne kusuru? Sorun değil.
- Não, não, não há problema.
- Sorun değil. - Kusura bakma.
- Desculpe lá.
Rap ile ilgili bir iş yapsan bile sorun değil.
- É ótimo.
Sorun değil.
Que uma missão de Marte, e que é ok.
Jessica sorun Jim'de değil.
- Jessica, a culpa não é do Jim.
- Düşününce fark ettim ki sorun tüm gün bana yardım etmek zorunda hissetmen değil asıl sorun sen bana yardım ettikçe burada kalma şansımın artıyor olması.
- Eis o que eu percebi. Ajudar-me não é só um trabalho a tempo inteiro que achas que tens de fazer. O verdadeiro problema é quanto mais me ajudas, maior a hipótese de eu ficar aqui.
Mahalledeki sorun bir taşta veya herhangi bir nesnede değil.
O problema no bairro não é uma pedra ou um objecto :
Polis şiddeti tek başına bir sorun değil.
A violência policial não é o problema central.
Tamam sorun değil, ama senden istediği şeyi anlaman gerek, çünkü Gallo'yu ötersen burada bir başıma kalırım.
Mas preciso que entendas o que te está a pedir para fazeres. Porque se denuncias o Gallo, vou ser abandonado aqui por minha conta.
Sorun değil, Sayın Hakim.
Tudo bem, Meritíssima.
Sorun değil.
- Não tem problema.
Gerçekten, sorun değil.
A sério, não faz mal.
Sorun değil.
Homem das Neves, desligo.
Ama sorun değil.
Não faz mal.
Bunu yapmak zorunda değilsin, sorun değil.
Não é preciso. Está tudo bem.
- Sorun değil, sen meşgulsün.
Andas ocupado. - Senta-te.
Sorun değil.
- Não faz mal.
- Sorun değil, neden biliyor musun?
Sabe porquê?
- Dinle, sorun değil. Tedavimi yaptırıyorum ve son zamanlarda işim başımdan aşkın.
Não faz mal, tenho recebido o tratamento no centro médico.
Sorun değil çünkü çoğu gün uyandığımda ben de bilmiyorum.
Não faz mal. Porque, muitas vezes, acordo e também não sei.
Benden sonra geldi ama sorun değil.
Veio para o meu lugar, mas tudo bem.
- Sizi eve götürmek için. Sorun değil.
- Para o levar para casa.
Sorun şu ki : Gözcüler benim düşmanın değil.
O único problema é... que os "Watchdogs" não são meus inimigos.
- Sorun değil.
- Está tudo bem.
Ben ölsem sorun değil de ama çocuk ölmesin.
Não me importo de morrer, mas o miúdo, não.
Sorun değil.
Está bem. Está bem.
Sorun değil.
Entendido.
Ülkelerin iklim değişikliğinin gerçek ve önemli bir sorun olduğuna inanması gerekiyor. Zihinlerinin onlara oynadığı bir oyun değil bu.
Os países têm de acreditar que as alterações climáticas existem e que são urgentes.
İstediğini yap, sorun değil.
O que decidir fazer, irei compreender.
Fazla gelecekse ; arkadaşını anmak istemiyorsan sorun değil. Evde de kalabiliriz.
Se for demais, se não quiseres ir ao memorial, tudo bem, ficamos em casa.
Hayır sorun değil, sen görüş onlarla benim tuvalete gitmem gerek.
Não está tudo bem vá vê-los eu tenho que ir urinar.
Hayır, sorun değil.
Não, tudo bem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]