Ufak traduction Portugais
18,067 traduction parallèle
Sahip horozlar ufak bir sıçrayışla diğer horozların kafasına saldırabilir.
"Massa", todas estas aves atacam de frente, talvez com um pequeno salto.
Bay Lea bir ya da iki horozla kendinize güvenmenizi anlıyorum ama bu kadar ufak bahislerle zengin olmadım ben.
Sr. Lea, embora eu compreenda a sua confiança numa ave ou duas, eu não enriqueci fazendo pequenas apostas.
Orada burada ufak miktarlarla bahse giren adam istediklerini elde etmek için yeterince risk almayan adamdır.
Um homem que aposta uns meros milhares aqui e ali, é um homem que não arrisca o suficiente para ter aquilo que deseja.
Sınırı korumak için üst üste mesai yapan adamlarım var, aileleri içeride olan adamlar, ve orada ne olduğuna dair en ufak bir fikirleri bile yok.
Tenho homens a trabalhar três turnos seguidos, a vigiar o perímetro, homens com famílias lá dentro, e eles não fazem ideia daquilo que se passa lá dentro.
Ufak çocuk Boots sokakta Darryl'i görüp vurmuş, sonra da ben onu vurdum.
Este miúdo, o Boots, viu o Darryl na rua, agride-o, então, eu reagi.
- Zavallı ufak Bobby, sadece işini yapıyor.
Pobre Bobby, estava apenas a fazer o seu trabalho.
Hayır ama Ryan Reynolds için teşekkür ederiz. Ufak bir şey var da. Ünlülerin el ve ayak izlerini görmeye gideceğiz fakat Rob'ın şort giymesi saygısızca mı kaçar bilemedim.
Só mais uma coisa, vamos ver as marcas das mãos no Passeio da Fama e temo que seja falta de respeito o Rob ir de calções.
- İtiraf etmeliyim ki ufak bir art niyet söz konusu.
Bem, devo admitir que tive segundas intenções...
Walter, şurada sana ufak bir şey sorabilir miyim?
Walter? Posso fazer-lhe uma pergunta?
Ufak bir sorum olacak.
Tenho uma pergunta rápida sobre...
Ufak bir ipucu ; şişme yatakları kızlara şişirtsen iyi edersin. Biraz bitkin düşerler.
Uma dica : podias pedir às meninas que encham os colchões, para as cansares um pouco.
Sayın Hâkim, işin aslı şu ki, kadını ufak bir suçtan içeride tutuyoruz.
Meritíssimo, na verdade, foi detida por um pequeno delito.
İstemsiz adam öldürmeden 2012'de ufak suç aldı.
Condenado por homicídio involuntário em 2012, como menor.
Virüsü durdurmak için agresif önlemler almazsak başımıza geleceklerin yanında 48 saatlik karantina çok ufak bir sıkıntı olarak kalır.
São só 48 horas, é um pequeno inconveniente comparado com o que podia acontecer se não tivéssemos tomado uma postura agressiva contra a contenção deste vírus.
Burada sıkışıp kaldığımızı oğluma söylemek zorunda kalan, ve ne zaman eve döneceğimiz hakkında en ufak fikri olmayan ben. Bunları ne daha katlanılabilir hale getirirdi biliyor musun?
Eu, quando disse às crianças que estão presas aqui que não faço ideia quando irão para casa e, sabes o que tornaria isso um bocadinho melhor?
Hayır, ufak bir sıyrık için zavallı adamı meşgul etme sakın.
Não incomodes aquele pobre homem por causa de um simples corte com uma folha de papel como este.
Joe, insanlar Flash'in ufak bir hırsız olduğunu düşünsün istemiyorum.
Não quero que as pessoas pensem que o Flash é um ladrão.
- Arkadaşlarımızdan ufak bir hediye.
Uma pequena prenda dos nossos amigos.
Birkaç ufak şey var.
Só uma ou duas coisinhas.
Sadece ufak bir aksaklık var.
Só houve uma pequena vicissitude.
Hafızanın bu kadar bulanık olması çok yazık. Özellikle mevzu müdürün ufak partileri olunca.
É uma pena a tua memória estar tão fraca, especialmente, no que diz respeito às pequenas festas dadas pelo Director.
- Ufak Boots'a.
- Ao pequeno Boots.
- Ufak Boots'a.
- Ao pequeno Boots!
Ufak Boots'un babasını görmesi lazım.
Sim. O bebé Boots precisa de ver o pai dele.
Marco hepsine sulanmazdı ama sanırım pastadan ufak bir ısırık almış.
O Marco não o confessou, mas, estou inclinado a acreditar que ele roubou 10 mil do monte.
- Anlıyorum da önce yapmamız gereken ufak bir iş var.
Compreendo. Mas primeiro temos de fazer um trabalhinho.
Geçen akşamki ufak gösterimi görse ne derdi acaba?
Pergunto-me o que ele pensaria daquele espectáculo que dei no outro dia.
Tamam anlıyorum da bunun doğruluğuna dair ufak bir olasılık olduğunu dahi düşünüyorsanız biriniz polise söylemeli!
Não quero, mas se... se há uma hipótese disso ser verdade... Alguém tem que contar à polícia!
Benim icat ettiğim ufak bir şey.
Uma coisinha que inventei.
Dost canlısıdır ama ufak bir numarası var.
Amistosa.
Ufak bir Nostalji.
Um toque de nostalgia.
Penny yaşayacak ve senin bu ufak et kuklan sabaha bir Salvador hapsini boylayacak.
O Penny vai sobreviver. E o teu fantoche de carne vai amanhã para uma prisão em El Salvador.
" Ufak bir çocuk bir bomba bulmuş
" Um rapaz encontrou uma bomba
Buradaki olayın bir daha yaşanmadığından emin olmak için gelecek durakta ufak bir keşif yapacağız.
Fazer reconhecimento na próxima paragem para garantir que o que aconteceu aqui não se repete.
Kredi kartınızla ilgili ufak bir sorun çıktı da.
Tivemos um problema com o vosso cartão de crédito.
Her zaman senin ufak ve önemsiz hissetmene sebep oldu.
Fez-te sempre sentir pequeno e invisível.
Ben sadece torunum hakkında en ufak detayları bile öğremek istiyorum.
Mas quero saber tudo sobre esse miúdo.
Bana verdiğiniz tavsiye için ufak bir teşekkür sadece.
É só um agradecimento pela sua amável recomendação.
Ne kadar yanıldığın konusunda en ufak fikrin yok.
E não tens ideia de como estás errada.
ufak tefek
- Detalhes?
Senin yaptığının, yaptığımla alakası yok yoksa bu konuşmayı yapıyor olmazdık. Ne yaptığım hakkında en ufak fikrin yok.
Tu não fizeste o mesmo, ou não tínhamos esta conversa.
Vermek zorunda olduğumuz kararlar hakkında en ufak fikrin yok.
Não tem ideia das escolhas que tivemos de fazer.
Dr. Morgan, en ufak detayına kadar dediklerinizi uyguladık.
Dr. Morgan, seguimos os seus protocolos até ao último detalhe.
Ufak bir elektronik dalga statik elektrik gibi.
É apenas uma pequena descarga electrónica, uma espécie de choque estático.
Uzun süredir evsizmiş, serserilikten tutuklanmış, ufak tefek suçlar.
Longo passado de mendigo, vadiagem e furtos de pequeno valor.
Ufak adımlarla dışarı çıkarız.
Reduzimos um pouco as medidas.
Neler oluduğuna dair en ufak bir fikrim yok.
Não faço a menor ideia do que se passa.
Benim büyükannem hiç böyle ufak tefek bir kadın değil.
A minha avó não é nada assim. Não é nenhuma velhota.
Bunun davana en ufak, bir gıdım, zerre kadar bile faydası olmadı.
Nada, nem um bocadinho!
Felix'in telefonuyla ufak bir sorun yaşadım.
Estou com problemas com o telemóvel do Felix.
Ufak olan çocuk kazanacak.
O mais pequeno é que vai ganhar.