English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Y ] / Yanına

Yanına traduction Portugais

24,118 traduction parallèle
Danny Rayburn, Red Reef'ten ayrılıp ailesinin yanına dönüyor.
O Danny Rayburn sai do Red Reef, volta para casa, para junto da família.
Aldatan bir adamdan daha beteri bu yanına kalan adamdır.
Mas, sabes, a única coisa pior que um homem que engana é um que se safe com isso.
Ama onun yanına yaklaştığımda bilemiyorum bir şeyler oluyor.
Mas quando estou perto dela... Não sei... Alguma coisa acontece.
Sen bizimkilerin yanına git.
Porque não vais ter com os rapazes?
Yanına uğramamdan hoşIanır.
Ela adora quando faço visitas.
Bu gece burada kalmayacağım, babamın yanına taşınıyorum.
Eu não vou dormir cá. Vou ficar com o pai.
Lütfen, beni de yanına al!
Por favor, leva-me contigo!
Guiseppe İtalya'ya ailesinin yanına dönmüş, Chazz de suç imparatorluğu yaratmaya koyulmuş.
Depois o Giuseppe foi morar com a família dele em Itália e o Chazz construiu um império do crime.
Karının yanına git.
Vai até à tua esposa.
- Ben yanına...
Eu posso... Claro.
Bunun yanına kalacağını ve bunun onu bir kahraman yapacağını düşünüyor.
Ele acha que pode sair impune, tornar-se um herói.
Al benimkini de imzala. Donald Trump liberalken çektirdiğin fotoğrafın yanına koyarım.
Vou por ao lado da foto que tenho de ti e do Donald Trump quando ele era liberal.
Tedaviyi yaymak için ülkenin dört bir yanına yayıldılar ama kızıl gribe bulaşmışsa tedavi yerine onu yaydılar.
Espalharão por todo o país a cura contagiosa, e se foram expostos à Gripe Vermelha... espalhariam isso.
Teresa'yla gitmeni istiyorum, onu yanına al.
Quero que vás com a Teresa. Leva-a contigo.
Bunun yanına kalmasına müsaade etmeyeceğim Roman.
E isso eu não aceito, Roman.
- Bir ağacın yanına park etmiştim.
Eu estacionei-o junto a uma árvore.
Sakın bebeğin yanına yaklaşma.
Não chegue perto da bebé.
Karımın yanına gitmem gerek, rica ediyorum.
A minha mulher vai naquele voo. Só preciso de ir com a minha esposa. Então, se pudesse...
Beni yanına çekmeye çalıştı.
Tentou recrutar-me.
Nerede yatacağını göstermek için birazdan yanına gelirim.
Já vou ter contigo para te mostrar onde vais dormir.
Eve döndüğüm zaman, bu bittiğinde hep seni bulup yanına uzanacağımı düşünmüştüm.
Quando eu for para casa, quando isto acabar, sempre pensei que iria encontrar-te e deitar-me ao teu lado.
Diğerlerinin yanına dönmeliyiz.
Temos de voltar para junto dos outros.
Bu, yanına kalmayacak.
Ela não vai safar-se.
Yanına sorunlarımla gitmek istemiyorum.
Não vou voltar para ele com mais problemas.
Dün gece yanına gelmem hataydı.
Foi errado eu ter ido a noite passada.
eminim Bunun için babam seninle bile yanına gelir.
Tenho a certeza de que o meu pai se entenderá contigo por isso.
Hayır, kamyonetteki cephanelere bakacağım..... veya buzdolabının yanındaki cephaneye, veya banyodaki cephaneye o da olmadı, banyodaki ikinci cephaneliğe bakarım.
Não, vou à estante de armas na carrinha ou à que está ao lado do frigorífico ou à da casa de banho ou à segunda estante de armas na casa de banho.
Kullanmak zorunda değilsin ama en azından yanında bulunsun.
Na boa. - Certo. Não és obrigado a usar, mas pelo menos tens.
Memleketimdeki tiyatroda Robin Hood'u sahnelerken kadın başrol oyuncusu eksikti. Ben de Keşiş rolünün yanında Hizmetçi Marian rolünü de oynadım.
Quando na produção de Robin dos Bosques, do teatro da minha terra, faltava uma protagonista, assumi o papel de Lady Marion além do Frade Tuck.
Los Angeles'tan yeni geldim ve kolum yanımdakine vurmaktan çok yoruldu.
Acabei de fazer um voo desde L.A., e meu, os meus braços estão cansados de bater na pessoa que vinha ao meu lado.
Her iki listeyi de yapıp onları yan yana koyduğunda mağduriyeti saldırganların karşısına koymuş oluyorsun. En tuhafı da her iki listede de aynı isimlerin olması.
Se pegarmos em ambas as listas e as pusermos lado a lado, irá pôr os ofendidos contra os agressores, o estranho de tudo é que, os mesmos nomes estão em ambas as listas.
Kraliyet alayımda yanımda bulunma şerefini bana yaşatmanı istiyorum.
Quero que assumais uma posição de honra na minha procissão Real.
Çok naziksin, Charles ama önceki kralın dulunun senin yanında olması geleneği bozar.
Isso é muito generoso da vossa parte, Carlos, mas estaríeis a quebrar a tradição tendo a viúva do falecido rei na vossa procissão.
Taç giyme töreni şöleni Charles'ı güçlü bir kral ve yanında güçlü bir naip olduğu anlamına geliyordu.
Esta coroação está destinada a celebrar Carlos, um rei forte com uma regente poderosa a seu lado.
Hayatta şu yanı başımda duran beş milyon dolarlık kutudan başka bir şeyim olmadı.
Não tenho nada na vida além desta lata de cinco milhões.
Onu son gördüğümde, orada çöp tenekelerinin yanındaydı.
Na última vez que o vi, estava perto das lixeiras.
Yanıma taşınmasının zamanı geldi artık.
Está na altura de ele ir comigo, sabes?
Jamaika'da babasının yanında büyüdüm ben. - Öyle mi?
Cresci na Jamaica com o pai dele.
Tam olarak değil, ama sağlığınızdaki yan etkilerini izlemek için 24 saat sabit kalmalısınız, sonra evinize gidebileceğinizi düşünüyoruz.
- Na verdade, não. Mas a saúde dele parece não ter sofrido efeitos adversos. E está estável há 24h, por isso pensamos que pode sair.
Tim, herkesin içindeki iyiliği görmeye çalışır ama ne yaptığınızı biliyorum ben dünyanın dört bir yanında adamlarınız olduğunu da.
O Tim queria acreditar na melhor parte das pessoas, mas eu sei o que vocês fazem, e sei que vocês têm pessoas no mundo inteiro.
Üzgünüm, yan odada tutmaya çalıştım.
Desculpem, tentei mantê-lo na outra sala.
Jakuzi kapağının yan durduğunu görünce onarmaya gitmiş.
Reparou na tampa do jacuzzi aberta - e foi arranja-la. - Alguma testemunha?
Beni hayatımda tek tanıyan insan her şeyimi ; kusurlarımı, hırslarımı, yaralarımı bilen ve bunlara rağmen, belki o berbat yeteneklerime rağmen bile tek seven kişi sendin.
Que a única pessoa na minha vida que me viu como sou... As imperfeições, ambições, cicatrizes... E que ainda me amou, apesar disso tudo, talvez mesmo apesar dos meus terríveis talentos foste tu.
Nancy'yi de yanına al ve geri bildirim yap.
Leva a Nancy e diz-me como foi.
Bireysel olarak homoseksüel deneyim rakamlarına dayanan bir hesaplama yapmamızın yanı sıra aynı cinsten seks partnerlerinin arzu duymalarının ya da hayal kurmalarının bireysel devamlılıklarının sıklıkları da hesaplanıyor.
Ele fez um calculo baseado no número de experiências homossexuais que cada individuo tinha tido, como também com a frequência com que cada individuo continuava a desejar ou fantasiar sobre parceiros do mesmo sexo.
Onun yanında olmadığına inanmakta güçlük çekiyorum.
Custa-me muito a acreditar que não esteja ao lado dela nisto.
Onu daima seveceğine, onurlandıracağına hastalıkta ve sağlıkta yanında duracağına bir ömür boyunca birlikte yaşayacağınıza söz veriyor musun?
Promete amá-la e respeitá-la, tanto na saúde como na doença, todos os dias da vossa vida?
Onu daima seveceğine, onurlandıracağına hastalıkta ve sağlıkta yanında duracağına bir ömür boyunca birlikte yaşayacağınıza söz veriyor musun?
Promete amá-lo e respeitá-lo, tanto na saúde como na doença, todos os dias da vossa vida?
Sanki yanında değilmişim gibi yalnız ve korkmuş halde tek başına kalmazsın.
Não fiques por aí com medo e sozinha, não quando podes contar comigo.
Çok seksi bir fantezi dünyası arkamızı toplayan insanlarla ve seni liseden tanıyan bir temizlikçiyle beraber.
Na verdade, um mundo sexy de fantasia, com pessoas que limpam quando nós saímos, e uma empregada que conheceste no ensino secundário.
Yan tarafına çevirelim.
Certo, coloquem-na de lado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]