English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ Y ] / Yapmak zorundayım

Yapmak zorundayım traduction Portugais

1,123 traduction parallèle
Bu süre içinde kendimi sınamaya karar verdim! Bunu yapmak zorundayım!
Prometi que cumpria um objectivo, ou não seria suficientemente boa.
Yapmak zorundayım.
Devo fazê-lo.
- Ameliyatlarımdan birini yapmak zorundayım. - Hayır!
Vou ter de fazer uma das minhas operações.
Neden her şeyi kendim yapmak zorundayım? !
Por quê eu tenho que fazer tudo sozinho?
İlk iki dansı Bay Collins ile yapmak zorundayım.
Tenho de dançar as duas primeiras músicas com o Sr. Collins.
Yapmak zorundayım.
Desculpa ter de fazer isto.
Ama yapmak zorundayım. Aralıkta olmaz.
Mas eu tenho que fazer!
Sanırım yeniden yapmak zorundayım.
Acho que tenho de repetir.
Bunu neden ben yapmak zorundayım?
Por que eu tenho de fazer isso?
Ama neden ben yapmak zorundayım?
Mas porque faria isso?
Her neyse genede yapmak zorundayım.
Tenho mesmo que fazer isto.
Görünüşe göre senin yerine ben yapmak zorundayım.
Sou eu que tenho que a acabar.
- Kaçıp yetkililerle konuşmaman için bunu yapmak zorundayım.
Não posso correr o risco de fugires, e ires falar com a polícia.
- Annie, yurtdışı bir görüşme yapmak zorundayım. - Ne?
Eu tenho de fazer um interurbano.
Ama şu anda bunu yapmak zorundayım.
Mas agora tenho de fazer isto.
Bir şeyler yapmak zorundayım yoksa çıldıracağım.
Bem, eu tenho que fazer alguma coisa ou vou dar em maluco.
- Daha iyi mi yapmak zorundayım?
- Tenho de fazer melhor?
Şimdi de ben, işimi yapmak zorundayım.
Agora, tenho de fazer o meu.
Pratik yapmak zorundayım.
Tenho que praticar.
ama bunu yapmak zorundayım, dostum.
Mas vais ter de servir, parceiro.
Bir şeyler yapmak zorundayım.
Estou sendo pressionado para agir.
Yapmak zorundayım.
Precisa de ser feito.
O çok tehlikeli. Bunu yapmak zorundayım.
É muito perigoso ficar aí em cima, é melhor afastarem-se.
Bunu yapmayı istemiyorum ama yapmak zorundayım, Kenshin.
Não quero, mas eu tomo conta disto, Kenshin.
Ayrıca, sonuçlarla ilgilenen ve bir haber programını yürütmesi gereken olan biri olarak, halkın saçma arzuları doğrultusunda fedakârlık yapmak zorundayım.
Como pessoa pragmática, que tem de manter um negócio, por vezes, tenho um compromisso com os caprichos do público. - Tem um grande compromisso.
- Yapmak zorundayım.
- Tenho de o fazer.
Şimdi yapmak zorundayım yoksa benim için de... -... bizim için de her şey biter.
Tenho de o fazer agora ou será o fim para mim e para nós.
- Onun için yapmak zorundayım.
- Tenho de fazer isto por ele.
Oh, Tanrım, herşeyi kendim mi yapmak zorundayım
Céus, tenho de fazer tudo sozinha?
Bunu yapmak zorundayım.
- É algo que tenho de fazer.
İşimi yapmak zorundayım Sayın Yargıç.
- Tenho trabalho para fazer.
Bu işi tek başıma yapmak zorundayım.
O que tenho de fazer tenho de o fazer sozinho.
Ben yapmak zorundayım Çünkü burada olanlardan ben sorumluyum.
Tenho de decidir porque sou responsável pelo que aconteceu.
Yapmak zorundayım, Jett.
Tenho que o fazer, Jet.
Onu geri götürmek istemiyorum, ama yapmak zorundayım!
Não o quero levar de volta, mas tenho que o fazer!
Analiz yapmak zorundayım.
Tenho que analisá-lo.
Burada herşeyi ben mi yapmak zorundayım?
Tenho de fazer tudo, cá em casa?
Kendi kendime prova yapmak zorundayım.
Nao era suposto eu ensaiar sozinha.
Hayatım sürüp giderdi, ama şimdi iki şekilde de istemediğim bir şey yapmak zorundayım.
O meu mundo continuava na perfeição mas agora dum modo ou doutro tenho de fazer o que não quero. E não quero fazer isto!
Ama iş paraya gelince. Bunu yapmak zorundayım.
Mas quanto a dinheiro, tenho de fazer isto.
Üzücü bir duyuru yapmak zorundayım.
Tenho uma notícia triste a dar-vos.
Bunu yapmak zorundayım.
Só acho que preciso fazer isso.
Sayın Başkan, sanırım yapmak zorundayız.
Penso que temos de o fazer.
- Bez reklamı yapmak zorundayım.
- Vou fazer anúncios de fraldas.
Ne yazık ki, Bay Henessey, 4,000 insanı öldürmeye ne kılıf bulacağımız konusunda hiçbir fikrim yok, o yüzden bunu sahiden yapmak zorundayız.
Infelizmente, Sr. Henessey, eu não sei fingir a morte de | 4000 pessoas, assim vamos fazê-lo a sério.
- bunu Yunan ordusunun önünde yapmak mı zorundayız? - Sesini alçalt, Gabrielle.
Fala baixo, Gabrielle.
- Şimdi, alabileceğimi almak için yapabileceğimi yapmak zorundayım. Dur. Bekle!
Espere.
Bunu yapmak zorundayım.
- Vamos...
Bir şeyler yapmak zorundayım.
Tenho de ganhar dinheiro.
Dinleyin bayım, biri sizi ihbar etmiş, bunu yapmak zorundayız.
Ouça, senhor. Alguém denunciou o caso, nós temos que fazer isso.
Şimdi bunu yapmak zorundayım.
Preciso de fazer isso.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]