Çok sık değil traduction Portugais
449 traduction parallèle
- Çok sık değil.
- Não, sempre não.
Merak etme, çok sık değil.
Não te preocupes, não o farei muitas vezes.
Çok sık değil anne.
Quase nunca, mãe.
Hayır. Çok sık değil.
Não... não muito.
Çok sık değil. Sadece yemeklerde bir bardak.
Não muito, só uma taça no jantar.
Yani, çok sık değil.
Quero dizer, não frequentemente.
Vay canına, çok şık değil mi?
Ouça, isto é elegante, verdade?
Alabama'da fildişleri çok sıkı değil, fakat bu pek önemli değil.
Em Alabama, os dentes não estão tão presos, mas é irr-elefante.
Çok sık değil.
Não muitas vezes.
Onu çok sık izliyorsun, değil mi?
Ultimamente, tem-na visto muito.
Çok şık değil ama sizi sıcak tutacaktır.
Não é muito elegante, mas assim não fica doente.
- Çok alışılmadık bir durum değil mi evlat?
- Mas isto não é invulgar, meu rapaz?
Kış çok uzun değil mi?
O Inverno é mesmo longo, não é? Parece longo,
Çok değil. Sadece sık.
Muito não, mas frequentemente.
- Çok sıkıcı değil mi?
- está enfadonho?
Bence bu çok şık, değil mi?
É bonito, não acha?
Şu marul işinde çok sıkı çalışıyorsun, değil mi Cal?
Estás mesmo a trabalhar no negócio da alface, não estás, Cal?
Onlara sıkıcı sarılmak, çok geç olmadan onları yaşamak zorundasın, değil mi?
É preciso concretizá-los enquanto há tempo, não acha?
Bu yıl, kış hiç bitmeyecek. Çok hoş, değil mi?
Este Inverno nunca mais acaba!
O top taşıyıcısına çok uygun tam da muhtaç olduğumuzda ortaya çıkıvermesi, değil mi, Laura, tatlım?
Esse "caddy" foi muito gentil em ter aparecido quando era preciso. Não foi, Laura?
Bunda yanlış bir şey yok ki. Çok hoş bir kız, öyle değil mi?
Isso não tem nada de mal.
Ekmek yapmak zorundasın. Burada sen de benim gibi çok sıkılıyorsun, değil mi?
Ainda não és meu amigo, pois não?
- İki haftalığına bizim. - Çok şık, değil mi?
- É nossa nas próximas duas semanas.
İnanır mısınız bilmem ama, o far, daha bu sabah garajdan çıkarken kırıldı. - Evet. Çok kolay kırılıyorlar, değil mi?
Sabe, pode ou não acreditar, mas parti o farol da frente hoje de manhã ao sair do celeiro.
Çok güzel değil mi? Tipik bir İngiliz kır yeri sevgi dolu bir el tarafından yapılmış.
Tipica paisagem campestre inglesa, recriada com amor e dedicaçao.
Çok sıkıcı, değil mi Bay Munceford?
É bastante entediante, não é, Sr. Munceford?
Kışın ısıtmak mümkün değil. Kullanışlı değil. Çok rüzgâr alıyor...
É impossível aquecê-lo de Inverno, não é prático e faz corrente de ar.
- Bence askerlik çok sıkıcı, değil mi?
- Acho a tropa um frete! Näo acha?
Şu adamı düşünüyorum da... 65 yıl sonra kış uykusundan uyanan adam. Çok şaşırtıcı, değil mi?
Estou a pensar nesse homem, nesse hibernado... encontrado após 65 anos adormecido, é estonteante, não é?
"Çok yağlı, değil mi?" Sonra Luton'lu sarhoş bir manav seni köşeye sıkıştırır.
"É tão gordurosa, não é?" Ficamos entalados por um merceeiro bêbedo de Luton com uma câmara, sandálias Dr. Scholl e o Daily Express.
Evet, çok sıkıcı olmaya başlamıştı, değil mi?
Tem sido cá um tédio, não é?
Çok güzel bir kızmış, değil mi?
Era uma rapariga muito bonita, não acha?
Çok sıkıcı, değil mi?
são aborrecidas, Não são?
- Çok şık değil, ama biz seviyoruz.
- Não é luxuoso, mas gostamos.
Çok ışık vağ, değil mi?
Não há aqui luz a mais?
Aslında "saksocu" kelimesi polis merkezinde çok sık kullanılır değil mi?
Na realidade, a palavra "brochista" é frequentemente ouvida numa esquadra da polícia, não é?
"Aslında" saksocu "kelimesi polis merkezinde çok sık kullanılır değil mi?"
"Na realidade, a palavra'brochista'é frequentemente ouvida numa esquadra da polícia, não é?"
Çok sıkı çalışıyorsun, değil mi?
Tens trabalhado muito, hein?
Çok şıkım, değil mi?
Está bonito.
Çok karışık değil mi?
Não há cartas de valor variável?
Artık aşağısı çok kalabalık değil.
Já não há demasiados, pois não?
Çok can sıkıcı, değil mi?
- Por quê? Ele é bem chato, não é?
Çok sıkı, değil mi?
É muito giro, não é?
Tüm dünya sizin çok ağzı sıkı ve beyefendi biri olduğunuzu... biliyor. Sadece kralların ve başbakanların sırlarını saklayan biri değil... aynı zamanda başı dertte bir kadın görüp de yardım etmeden... durmayı aklına getiremeyecek birisiniz.
Toda a gente conhece o seu estilo discreto, que teve o privilégio de conhecer reis e ministros, sempre conhecido por salvar uma mulher em perigo.
Hatta hepsi paraya çok ihtiyacımız olduğunu duymaktan sıkıldılar, değil mi?
Todos eles estão fartos e cansados de ouvir como precisamos de dinheiro, eh?
Çok karışık bir işlem değil.
Não é um procedimento complicado.
Çok sıkıcı, değil mi?
É chato não é?
Tanışmak için çok can sıkıcı bir yöntem öyle değil mi?
Que forma tão desagradável de nos conhecer-mos.
Çok sıkı değil.
Não muito apertado.
Gördüğünüz gibi, Bayan Cubitt'in adı Elsie olduğu için çok şanslıydık ve ikinci mesajda rol oynayarak, sadece "E" yi değil, ayrıca "L", "S" ve "I" yı verdi.
Por isso, como vê, tivemos muita sorte no facto do primeiro nome de Mrs. Cubitt ser Elsie e de constar na segunda mensagem. Com isto ficámos a saber, não só o "E", como também o "L", o "S" e o "I".
Yatak odalarının zemin katta olması çok alışılmadık bir durum değil mi?
Não é muito comum, pois não? Quartos no rés-do-chão?
çok şık 66
çok sık 16
çok şıksın 21
çok sıkıldım 24
çok sıkıcı 86
çok sıkıcısın 19
çok sıkı 31
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
çok sık 16
çok şıksın 21
çok sıkıldım 24
çok sıkıcı 86
çok sıkıcısın 19
çok sıkı 31
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28