Însan traduction Portugais
73,747 traduction parallèle
Onu insan yapamam.
Não consigo.
Benjamin onu insan yap demiyorum sadece ona biraz anlayış kat.
Não tem de ser como um humano. Só tem de mostrar compaixão.
- Ben de öyle sanıyordum. Sonra arayıp dedi ki ; kendim ve Harvey'le bir görüşme için randevu almışsam karşısına iki gereksiz insan yerine Harvey'le çıkmalıymışım.
Também achei, mas telefonou e disse que quando pede reunião é bom que o Harvey e eu estejamos lá e não duas Zé Ninguém.
Belki öyle ama insan olmanın bazen hata yapmak olduğunu söylerdin.
- Talvez. Sabes que ser-se humano é falhar às vezes.
Ben de öyle sanmıştım ama düşündüm de o kadar çok insanı kandırdın ki...
Achava isso, mas pus-me a pensar.
Milyonlarca insan öldürdün.
Mataste para aí milhões de pessoas.
İnsan olan bunu yemez.
É uma cena de ser humano.
"İnsan insanı yedi, yaşamak için." yazıyor.
Diz : "Homens comem homens para viver."
- İnsan yiyorsun. - Biliyorum.
- Comes pessoas.
İnsan yiyorsun.
Tu comes pessoas.
- Annem insan yiyor.
- A minha mãe come pessoas.
Bir sürü insan öldürmüş bir uyuşturucu satıcısı.
É um traficante de droga que matou uma série de gente.
İnsan öldürdüklerini bildiğimi sonsuza dek saklayacak mıyım?
Devo fingir para sempre que não sei que andam a matar gente?
Bu soruna odaklanacak daha çok insan lazım.
Precisamos de mais pessoas a pensar nisto.
Çok fazla insan var.
São pessoas demais.
İnsan ırkından bahsediyoruz Bellamy.
É a raça humana, Bellamy.
Tek başına Kuzey Carolina'da, devletin 150 bin tarım işçisinin % 39'u rapora göre yasadışı insan ticareti ya da farklı şekilde taciz altında.
Só na Carolina do Norte, 39 % dos 150 mil trabalhadores agrícolas do estado Vítimas de tráfico ilegal Ou abusados de outra forma.
Dişi bir insan. Bu kadını pek tanımıyorum ve kondom kullanmadık.
Fêmea humana, não a conheço bem e não usámos preservativo.
- İnsan zihni için çok ağır.
É demasiado para uma mente humana conseguir suportar.
Bir insanı geçebilecek bir şey.
É um que se consegue fazer passar por um ser humano.
Öncelikle, o şey bir insan değil.
Em primeiro lugar... aquela coisa não é uma "ela"...
S.H.I.E.L.D.'ın bilim insanı olmasaydı...
Se não fosse aquela cientista da S.H.I.E.L.D....
Senatörün kardeşinin o kabuktan çıkmasına yardım eden bilim insanını hatırladınız mı?
Lembra-se da cientista que ajudou o irmão da Senadora a sair daquela casca?
Bir insan telefonunu kaybederse, izini sürebilir.
Se uma pessoa perder o telemóvel, pode seguir-lhe o rasto.
Radcliffe üsse saldırmak üzere olan insanımsı bir robot yarattı.
O Radcliffe construiu um "robot" humanóide que está prestes a atacar a Base.
Bir kitabın bilgisini okuyucuya geçirmesini anlarım ama insan duygularını nasıl geçirecek?
- Bem... Compreendo como é que o livro pode passar conhecimento ao seu leitor, mas... Sentimentos humanos?
- Evet ama daha çok insanı aşabilecek bir android yaratmak istedim.
- Sim, mas... não apenas isso. Queria criar um andróide que se fizesse passar por um ser humano.
En çılgın düşlerimde bile sahiden insan olabileceğini hiç düşünmedim.
Nem nos meus sonhos mais ousados imaginei que ela se tornaria realmente humana.
Nasıl insan olmuyor şimdi bu?
Sendo assim, como é que ela não é um ser vivo?
Darkhold'un onu gerçek bir insan yaptığı konuşmama bağlı kalarak rolünü mükemmel bir şekilde oynadı.
Ela executou o seu papel na perfeição! Até ao meu pequeno discurso sobre como o "Darkhold"... estaria a transformá-la numa mulher de verdade.
Yeni direktör halkın güvenebileceği gelişmiş bir insan olmalı dedim.
Disse que o novo Director deveria ser alguém poderoso em quem o público pudesse confiar.
Onun programı insan duygularını ortaya koyuyor.
A programação dela apresentar-se-á como emoções humanas.
Ve kayıtlara geçsin diye söylüyorum Nadeer ben dâhil yedi insanı öldürmeye çalıştı.
E para que conste... a Nadeer tentou matar muitas pessoas, incluindo eu.
Biliyor musun, ukala bir insanı kimse sevmez.
Sabe, ninguém gosta de um espertalhão.
O kadar insanı nasıl patakladı?
Como é que ela conseguiu eliminar assim tantas pessoas?
Onları çok güveniyorsunuz. İnsan üstün makinedir.
O homem é superior à máquina.
Ve ben üstün bir insanım.
E eu... sou o Homem superior.
Bir şeyler duyuyor insan.
Mas... ouvimos algumas coisas.
Benimki daha bariz belki ama bir insan işlevsel programlamadan ibaret değil de nedir?
Poderá será mais óbvio no meu caso. Mas... o que é um humano senão uma função da programação?
Onun yerine tanıdığım en dürüst, sadık ve yardım sever insan hâline geldin.
Em vez disso, tornaste-te a pessoa mais... aberta, leal e carinhosa que alguma vez conheci.
Darkhold, onların öldürmek isteyen insanın elinde.
As pessoas que querem matá-los têm o "Darkhold".
Holden bütün bu üstün insan çalışmalarına vücut parçalarını değiştirerek başlamıştı, yani neden bütün bedeni değiştirmeye kalkmasın ki?
Bem, todo o trabalho... pós-humano do Holden começou por trocar partes do corpo, então... - Porquê não ir até ao fim?
Herhangi bir robotik insan türü, neredeyse insan olma görünümünden kaçınmalıdır.
Qualquer "robot" humanóide deverá evitar parecer... quase humano.
Amacın, gelmiş geçmiş en büyük insan zihnini parçalarına ayırmak değilse onu Framework'dan zorla çıkarmadan önce iki kez düşünmeni öneririm.
A menos que a sua intenção seja destruir a mais avançada mente humana deste ou de qualquer século, sugiro que pense duas vezes antes de retirá-lo à força do "Framework".
İnsan davranışlarını gözlemlemek için programlandım.
Fui programada para observar o comportamento humano.
Çoğu insan güzel bir şey getirirdi.
- Sabe... a maioria das pessoas teria trazido algo simpático.
İnsan zihni için, Framework ve fiziksel dünya algısı arasında fark yok.
Para a mente humana, não há qualquer diferença entre a percepção do "Framework"
Çok insan davranışı gözlemledim.
Já observei muito comportamento humano.
İki ana parametrem insan duyguları yüzünden çatışma hâlinde.
Os meus dois principais parâmetros estão em conflito devido às emoções humanas.
Buna karşılık gelen insan özelliği pişmanlık gibi görünüyor. Ya da ben öyle gözlemledim.
Uma característica determinante do ser humano parece ser o arrependimento, pelo que me foi dado a observar.
Framework'a giren her insanın bir pişmanlığını düzeltmemi bile istediniz. Evet.
Até me pediu para reparar um arrependimento para cada pessoa que entra no "Framework".
insan 293
insanları 60
insanın 25
insanlar 521
insanların 77
insanlık 30
insanlar var 17
insanlara 46
insanoğlu 51
insanlar bekliyor 18
insanları 60
insanın 25
insanlar 521
insanların 77
insanlık 30
insanlar var 17
insanlara 46
insanoğlu 51
insanlar bekliyor 18