Insanlar mı traduction Portugais
14,351 traduction parallèle
İyi insanlar mı?
Boas pessoas? Nazis.
- Dans eden insanlar mı?
- Gente que dança?
Yanımda getirdiğim insanları neden geride bırakayım ki?
Por que deixaria para trás quem eu trouxe comigo?
Hapçıları da tanırım. Bu insanlar öyle tipler değil.
E conheço viciados, e eles não são.
İşimi kaybedebilirim. Zaten başımın belaya girmesini akbaba gibi bekleyen insanlar var.
Posso facilmente perder o meu emprego, e por não falar que ainda tenho muitas pessoas irritadas comigo que adorariam ver-me numa atrapalhada,
Saklamaya çalıştığım onca sır, diğer insanların anlamayacağı şeyler.
Todos os segredos que tenho tentado esconder, coisas que as outras pessoas não iriam compreender.
Herkese göre sıradan bir adli tıp yardımcısıyken gücümü gizlice S.T.A.R. Labs'daki arkadaşlarımın yardımıyla suçla savaşmak ve benim gibi meta-insanları bulmak için kullanıyorum.
Para o mundo exterior, sou um vulgar cientista forense mas, secretamente, com a ajuda dos meus amigos da STAR Labs, combato o crime e procuro outros metas como eu.
Oradaki insanlar inancımıza hasret.
As pessoas sentem a falta da Fé.
- Buraya geri döneceğiz. Goto'nun insanlarını tanımıyorum. - O yüzden itimat edilebilir mi bilmiyorum.
Não conheço as pessoas de Goto, por isso não há que confiar.
Bizim yaşımızdaki insanlar bu sıcakta uzaklara seyahat etmemeli.
Por favor. Na nossa idade... não deveríamos viajar tão longe com este calor.
Ancak dostlarımızı öldürünceye kadar işkence eden bu insanları sevemiyorum.
E a não temer os que torturam os nossos amigos até à morte.
İnsanlar başkasının ruhuna müdahale etmemeli Buda'nın yöntemiyle ve sizin yönteminizle diğerlerine yardım etmelidir.
Ajudar outros. É o modo de Buda. E será também o seu, quando se libertar da mesma maneira.
Ben, insanlarım beni sevdiği için buradayım.
Eu estou aqui porque os meus seguidores me adoram.
Şöyle... sen ve annem, tamam mı, her zaman bir şeyler yapıyorsunuz ya da şunu, bunu yapmıyorsunuz çünkü insanların sizi izlediğini düşünüyorsunuz.
É tipo... tu e a mãe, certo, fazem ou não coisas porque acham que as pessoas ligam.
Siyah insanlar ırkçı olamaz mı?
- Os negros não podem ser racistas?
Senin için insanlar ölüyor, sense onları satacak mısın?
Morrem pessoas por si, e simplesmente atraiçoa-as?
İnsanlar anılarımı geri almam için hayatları riske atıyor.
Há pessoas a arriscar a vida para me ajudar a recuperar a memória.
Kar amacı gütmeyen, özel bir kurumun daha önce açıkça gay olduğu tespit edilmiş, sürekli sindirilmiş, mali yardım alan genç adama komplo yapmadığına insanların inanmalarını umacağız.
Então, devemos apenas esperar que as pessoas acreditem que a escola privada, com fins lucrativos, não conspirou contra um jovem rapaz com uma bolsa de estudos, que foi uma vítima constante de "bullying", mesmo antes das pessoas saberem que ele era, aparentemente, "gay"?
Dansımı kullanıp insanların iyileşmesine yardımcı olabiliyorum.
Posso usar a dança e ajudar as pessoas a recuperar a saúde.
İnsanlarımın yarısını katlettikten sonra hoş bir karşılama beklemeyin ama.
Mas tu não és muito bem-vinda após esturricares meia dúzia dos meus.
İnsanlar bahçeme cesetler gömmeyi bıraktığında kendi işime bakacağım.
Eu meto-me na minha vida quando as pessoas pararem de enterrar corpos no meu jardim.
İnsanların hafızasını silen zımbırtılardan var mı sende?
Suponho que tenhas uma dessas coisas que apaga a memória das coisas ou algo assim?
Arada bir insanları kızdırabiliyorum sanırım.
Eu tenho tendência a enfurecer as pessoas.
Ama aynı zamanda yardımınıza ihtiyacı olan bu işe bulaşmış insanlar olduğunu da düşünüyorum.
Mas também acho que há outros envolvidos que precisam mesmo da sua ajuda.
Bu insanlar, çocuklarımı aldılar.
Aquelas pessoas tiraram-me os meus filhos.
Biliyorum. Yardım edeceğim Elektra. Ama şu anda oradaki insanlar...
E sei e ajudo, mas aquelas pessoas...
Yedek gemiyle kaçabilirdik. Fakat Dalgagüdücü'ye aldığımız insanları kurtarmak için bunları yapıyoruz.
Sabes, poderiamos ter escapado na Nave Salto, mas estamos a fazer isto para salvarmos todos os que trouxemos para a Waverider.
Sığınağıma ulaşmaları için yardım ettiğin insanları çağır.
Chama aqueles que tu, sem duvida ajudaste a ganhar accesso ao meu abrigo.
Kendi ailemi kurtarmak için aileleri ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini tehlikeye attığım insanlar onlar.
São as pessoas cujos relacionamentos com seus amigos e familia eu pus em risco para salvar a minha familia.
Takımının sevdikleri insanlar karşılığında genç halleri.
As vidas dos mais queridos da sua equipa pelas suas versões mais jovens.
Tayfamı ve tayfamın değer verdiği insanları bağışlarsan bizzat teslim olacağım.
Eu próprio me renderei se poupar as vidas da minha tripulação e dos seus amados.
İnsanların arasında düşündüğünden çok daha rahatım çünkü.
Porque estou mais confortável entre humanos do que tu julgas.
Hayır arama hakkımız olmadığı sürece hiç bir şeyi tekmelemeyeceğiz yoksa insanlar tehlikeye girer.
Não, não haverá nenhuns chutes, a não ser que tenhamos um mandato ou pessoas em perigo imediato.
Seni yiyip bitiren, insanların senden nefret etmesine, sana lakap takmasına hatta kavgaya bulaşmama sebep olan dava mı?
O caso que te tem consumido, que faz as pessoas odiarem-te, chamarem-te nomes... o que me fez uma vez brigar por causa dele?
İnsanlar bana gelip iyilik istiyorlar, ben de genelde seve seve yardım ediyorum.
Pessoas vem ter comigo a pedirem favores, e mais vezes do que não, - fico feliz por os conceder.
Benim hiçbir gizli saklım yok. Siz aşağılık insanlar içinse aynısını söylemek mümkün değil.
Não tenho esqueletos no armário, o que é mais que se possa dizer de vocês humanos desagradáveis.
İnsanlar beni tanıdığında gücümü kucakladım. Sonunda olmam gereken kişi olmama müsaade ettim. Yaptığım en iyi şekilde sonuçlanan şeydi.
Sabe... quando me revelei ao mundo e aceitei os meus poderes... aceitando finalmente ser aquilo que estava destinada a ser... isso foi a melhor coisa que alguma vez fiz.
İnsanların içinde kötülük olduğuna inanmadığımızı gösterir.
Mostra que estamos a escolher não acreditar no pior que existe nas pessoas.
Başka insanların seni tanımlamasına izin verme adamım.
Não podes deixar os outros definirem quem és.
İnsanların mı?
A sua gente?
İnsanların düşüncelerini duymak sorunlarımın en küçüğü.
Ouvir os pensamentos alheios é o menos dos meus problemas.
Şehirde insanları toplamaya başladılar ve ailem ve arkadaşlarım alabileceğimiz her şeyi yanımıza alıp kaçmaya başladık.
Eles começaram a juntar as pessoas na cidade e... a minha família e os meus amigos, pegamos em tudo aquilo que pudemos e começamos a fugir.
Çünkü insanlar seni tanımıyor.
Isso é por que as pessoas não te conhecem.
Kendi sırtımı sıvazlamıyorum insanları anlamak, onların ihtiyaçlarını sezmek benim kuvvetli yönlerim.
Agora, não me quero vanglorizar, mas uma das minha qualidades é entender as pessoas, adivinhar as suas necessidades.
Her şeyini kaybetmiş insanları mı?
Pessoas que perderam tudo?
- Yaşlı insanlar mı?
Pessoas mais velhas?
Desai, Stoneheart'ın kontrolünü ele geçirmeye çalışan, kötü niyetli birtakım insanlar için çalışıyor.
O Desai está metido com pessoas sem escrúpulos que querem assumir o controlo da Stoneheart.
İnsanların gecenin bir yarısında çekip gitmelerine alıştım da.
Estou habituada a que desapareçam a meio da noite.
İnsanlarımız arasındaki ittifak... Vaftiz ve evliliğin doğuşu geleceğimizi korumanın tek yoludur.
A aliança entre os nossos povos, nascida devido ao baptismo e ao casamento, é a única forma de salvaguardar o nosso futuro.
Alışkanlıklarımıza sadık insanlarız.
- Somos criaturas de hábito.
Herkese göre sıradan bir adli tıp yardımcısıyken gücümü gizlice S.T.A.R. Labs'daki arkadaşlarımın yardımıyla suçla savaşmak ve benim gibi meta-insanları bulmak için kullanıyorum.
Para o mundo exterior, sou um cientista forense normal, mas em segredo, com a ajuda dos meus amigos no Laboratório STAR, combato o crime e procuro outros metahumanos como eu.