Ödünç aldım traduction Portugais
579 traduction parallèle
Halandan broşunu ödünç aldım. Bilirsin adettir.
Foram as tuas tias que mo emprestaram.
- Hayır, bir arkadaşımınkini ödünç aldım.
- Não, estou a amaciá-lo para um amigo.
Ben de bayanı eve bırakmak için arabasını ödünç aldım.
Por isso, levei a carruagem para conduzir a senhora a casa.
Evet. Katırlarımla biraz para ödünç aldım.
- Sim, utilizamos algum das minhas mulas.
Sanırım kendine at arıyordu, Ben onunkini ödünç aldım.
Ele procura um cavalo. Agarrei o dele.
Sizin için ödünç aldım.
Tenho-o escondido.
Jiroskoplu denkleyicinizden de birkaç sarmal bobin ödünç aldım.
E retirei solenóides dos giro estabilizadores também.
Senin için polis akademisinden ödünç aldım.
Pedi-o emprestado à Academia de Polícia.
Ödünç aldım. - Neden?
- Por quê?
Eskiden çıktığım bir cadıdan ödünç aldım.
Pedi-a emprestada a uma bruxa com quem namorei.
Gömleğe ihtiyacım vardı ben de ödünç aldım.
É uma camisa para lavar, mas não é minha.
Atı Kızılderili bir kızdan ödünç aldım.
Tirei esse cavalo a uma rapariga índia.
- Sadece ödünç aldım.
- Só a trouxe emprestada,
Ödünç aldım.
É emprestado.
- Sadece ödünç aldım.
- Só a levei emprestada.
Gemi kütüphanesinden ödünç aldım.
Trouxe-o da biblioteca do navio.
Bunu Bay Summers'dan ödünç aldım.
Tomei a liberdade de pedir isto emprestado ao Sr. Summers.
Diyelim ki Estelle'in kristal küresini ödünç aldım.
Pedi a bola de cristal emprestada à Estelle.
Ev sahibimin bahçıvanından arabasını ödünç aldım.
O jardineiro do meu senhorio emprestou-me o carro dele.
Onları tavernadaki bir kadından ödünç aldım.
Isso está correto. Sim. Pedi emprestado a uma senhora na taberna.
Doktor'un iletişimcisini ödünç aldım.
Pedi o comunicador ao doutor.
Ama bu tam olarak benim uçağım sayılmaz. Anladın mı, onu bir şekilde ödünç aldım. Ve uçağı geri götürmezsem,
Mas este avião não é exatamente meu... eu pedi-o emprestado e se não o devolver...
- Ödünç aldım. Daha doğrusu, çaldın.
Roubaste mas é.
"Arabanı ödünç aldım."
"Levei o teu carro."
Bu kamerayı ondan ödünç aldım.
Pedi-lhe esta máquina emprestada.
Bir çiftçi onu onarıyor, bu nedenle bunu onun çocuğundan ödünç aldım ve arka yoldan geldim.
Um agricultor ficou a mudá-lo. Pedi-lhe esta bicicleta emprestada e entrei pelas traseiras.
- O yüzüğü nerden buldun? - Ödünç aldım.
- Onde arranjou esse anel?
Ah... Usturanı ödünç aldım...
Ah, eu pedi emprestada a sua navalha, e...
Bunlar gerçek. Ödünç aldım ama gerçek.
Uh, são verdadeiros Emprestados, mas verdadeiros.
Mekanı ödünç aldım.
Tomei este lugar emprestado...
Evet ondan ödünç aldım. Sakıncası olmadığını söyledi.
Sim, fui ao armário dele, ele disse que não fazia mal.
- Pek sayılmaz. Ödünç aldım.
Trouxe-o emprestado.
- Hayır. Bugünlük ödünç aldım.
- Trouxe-o emprestado por esta tarde.
Cristal'den bigudi makinesi ödünç aldım...
- Pedir á Cristal a máquina de frisar.
Ayakkabım yoktu, bu yüzden babamdan ödünç aldım.
Tive de levar os sapatos do meu pai. A minha mãe não gosta disso.
Sanırım... Nell'den ödünç aldım.
Está bem, tirei-o à Nell.
Arabanı ödünç aldım. Ve sebebini söylemedim.
Pedi-te o carro emprestado e não te disse para quê.
Ben de ödünç aldım...
E ele disse, quando regressares ao Egipto, que faças todas as maravilhas que Eu pus em tuas mãos.
Geçen yıl biri çiftlik almam için beni ikna etti, ben de ödünç para aldım.
No ano passado, convenceram-me a comprar um rancho e eu pedi um empréstimo ao banco.
Telefon edecektim ama ödünç aldığım tabakları getirmek istedim.
Deveria ter ligado, mas queria te devolver a baixela que me emprestou.
- Ödünç aldığımı söyledim ya.
- Deu-me o dinheiro de avanço.
Film yapım şirketi onu bitişik ses odasında kullanmak üzere ödünç aldı.
Uma empresa cinematográfica pediu-a emprestada para usar como efeito sonoro.
Ve buradaki bütün plastik patlayıcılarımı ve ödünç aldığım bu küçük parçayı ateşleyecek.
O contacto fará rebentar os meus explosivos e mais isto que descobri aqui.
Botlarımı Johnny ödünç aldı.
Preciso das minhas botas. Emprestei-as ao Johnny.
- Nakil aracı ödünç aldım.
- Roubou uma nave.
- Ödünç aldı sanmıştım. - Hayır.
- Julguei que fosse só emprestada.
Ödünç aldıklarımın listesi.
A lista do que levo emprestado.
Sadece göz kalemimi ödünç alıp aldığın yere bırakmadığın zaman kızardım.
Só não gostava quando pegava no meu lápis dos olhos e não devolvia.
Universal'ın Sheraton Oteli'ndeki galasından ödünç aldığım Waterford Kristalleri ne hale gelmiş.
Todos aqueles copos de cristal que pedi emprestado na estreia da Universal no Hotel Sheraton.
Onunkini ödünç aldım.
Pede-lhe a ele.
Peki, ne diyelim? Kanun kaçağını yakalamak için ödünç aldığımız para.
- Como lhe chamarias então?