Şı traduction Portugais
1,495,018 traduction parallèle
En karanlık canlıların iç kısımlarında bile güzel bir ışık var.
Mesmo nas entranhas da mais escura das criaturas, há uma luz bonita.
Sen onun için çalışıyorsun.
Trabalha para...
4 yaşındaki bir kızın babasını öldürdüğü bir yangının anısını...
Um incêndio em que uma menina de 4 anos mata o pai.
Caddenin karşısı karanlıktı.
Estava escuro, era do outro lado da estrada.
Dolayısıyla, istasyonun dışındaki sokağın güvenlik kameralarını inceledim.
Peguei nos dados de vigilância da rua da estação.
- FBI'ın adli tıp uzmanları kalıntıları tespit etmeye çalışıyorlar.
Os peritos do FBI estão a tentar identificar os restos.
Ajan Ressler, sanırım kalp kalbe karşıymış.
Agente Ressler, é altura para uma conversa franca.
Uluslararası silah satıcısı, kaçakçı, birinin hayal edebileceği neredeyse her yasadışı ticaretin adamı.
Traficante de armas internacional, um contrabandista. O homem de qualquer ofício ilícito que se possa imaginar.
Ve hepsi ulaşım dışı mı?
Tudo inacessível.
O Krilov'la birlikte çalışıyor. Tanığın da öyle.
Trabalha com o Krilov, tal como a tua testemunha.
İşte o sırada Krilov anıları aşılamak için üzerinde çalışmaya başladı.
Foi aí que Krilov começou a implantar memórias em ti.
Ressler'ı saf dışı bıraktı.
Pôs o Ressler de lado.
Aynısını sana da yapmaya çalışıyor.
Está a tentar fazer o mesmo contigo.
Neyi ispatlamaya çalışıyorsun?
O que estás a tentar provar?
- Her klanın en güçlü savaşçısıyla karşılaşmana gerek yok.
Queres que me esconda? Não precisas de lutar contra o guerreiro mais forte de cada clã.
Diğer klanlar ittifaklar kuruyor, Birlikte çalışıyor.
Outros clãs estão a fazer alianças, a trabalhar em conjunto.
Siz insanlar bunun cevabını biliyor olmalısınız.
Devias saber a resposta, mais do que ninguém.
Ve soramıyor da çünkü Kaplan bu fotoğrafı çeken adamını yakalamış.
E não pôde perguntar porque Kaplan escapou ao fotógrafo.
Bu bir fatura ve varış güzergahı.
É um recibo e um itinerário de chegada.
Ona büyük bir miras bırakmış sevgili bir teyzenin mülkünü temsil ediyorum
Venho em nome de uma tia querida que lhe deixou uma herança considerável.
Bugün üçüncü arayışı.
- É a terceira, hoje.
Sen Raymond olmalısın.
Deve ser o Raymond.
Şimdiye dek tanımlanmış olanların bir listesine ihtiyacım var.
Preciso da lista dos que já foram identificados.
Bay Kaplan adamlarım fısıldıyor.
Kaplan de quem se fala.
Hans'ın kaçırılmış gibi görünmesini sağlamak...
Fazer parecer que o Hans tinha sido raptado.
On yıllardır bozulmamış bir ittifak.
Uma aliança que permaneceu intacta ao longo de décadas.
Rockville, Maryland'de bir klinik. Yaklaşık on yıl önce kapanmış.
Uma clínica em Maryland.
İç savaşa katılmak istemiyorsan arkadan ormana çıkmalısın.
Se não quer juntar-se à guerra civil, o melhor é sair em direção ao bosque.
Krilov'un, Ressler'ı, Hitchin'ın onu Reven Wright'ın cinayetine bağlayabilecek bir tanık kaçırdığına programlamış olduğunu düşünüyoruz.
Achamos que Krilov programou Ressler para pensar que Hitchin raptou uma testemunha que a ligaria à morte de Reven Wright.
O zaman buradan başka bir çıkış yolu bulmamız gerekecek.
Temos de arranjar outra maneira para sair daqui.
Haklısın.
Tens razão.
Bu sefer seni besleyen eli ısırmış olabilirsin tatlım.
Desta vez mordeste a mão que te dá de comer, querido.
Krilov'dan silmesini istediğin sır neydi?
Que segredo precisavas que Krilov removesse?
Onlardan bilgi istedim, onlara koruma sözü verdim ve başarısız oldum.
Pedi-lhes informações. Prometi-lhes proteção. Falhei e aqui estão eles.
Sen Ajan Gale olmalısın.
- É o agente Gale.
Büro'nun var olduğunu bilmediği isimler varmış.
Nomes que o FBI nem conhecia.
Kim kazanırsa sığınağı alır.
E quem ganhar fica com o bunker.
Ben sana savaşmayı öğrettim, kimin için savaşacağın sana kalmış.
Ensinei-te a lutar. Mas és tu que decides por quem lutas.
Geri kalanlar, atanmış güvenli alanlarınıza çekilin.
Os restantes, para a vossa zona de segurança.
Yanlış.
Enganas-te.
Gerisi ona kalmış.
O resto cabe-lhe a ela.
Kim kazanırsa kazansın, onlar için sığınağın hazırlanmasında Anneme yardım etmeliyim.
Tenho de ajudar a minha mãe a preparar o bunker para o vencedor.
Orada olmaman Yanlış bişi söylemenden daha kötü.
O facto de não estares lá é pior do que dizeres o que não deves.
Bu kanla ilgili, kader buysa Bugün benim kanım akacaktır ve halkım için tüm umutlar bitecek sonra sığınağın kime kaldığı veya kimseye kalıp kalmadığı hiç umrumda değil.
Se o destino entender que o meu sangue seja derramado aqui, hoje, e que toda a esperança para o meu povo está perdida, então não me interessa quem ficará com o bunker, ou se alguém ficará.
Mavi uçurum savaşçısı, iki tane kıvrık kılıç kullanıyor.
A guerreira de Blue Cliff, tem duas espadas Corvo.
İnsanların kurtarılmayı hak ettiğine inanırdın. Yanlışmış.
Dantes acreditavas que valia a pena salvar as pessoas.
O zaman yanlış yerdesin.
Então vieste ao sítio errado.
Aynısını yapmalıyız.
Devíamos fazer o mesmo.
Mavi uçurum savaşçısı onu yayıyla öldürdü. Şimdi gördüm.
A guerreira de Blue Cliff matou-o com um arco.
Savaş alanından bir yay kapmış olabilir.
Podia ter pegado num arco do campo de batalha.
Taa sokağın aşağısından duyabilir sizi.
Ouvi-vos lá de baixo da rua.