Inanmıyorsun traduction Russe
964 traduction parallèle
- Bana inanmıyorsun.
- Не веришь мне?
- O halde buna inanmıyorsun?
- Ты ведь в это не веришь?
Kızdığımı düşünüyorsun, bana inanmıyorsun. Sana kanıtlayacağım.
Я не сержусь и докажу это.
Bana inanmıyorsun değil mi?
Ты мне не веришь, да?
Mucizelere inanmıyorsun.
Ты просто не веришь в чудеса.
Kadınların istikrarlı olabileceklerine inanmıyorsun.
Ты совсем не веришь в постоянство женщин, Джонни? Именно.
Oh, buna inanmıyorsun, değil mi?
Пoнимaю, ты мнe нe вepишь, дa?
Söylediğine inanmıyorsun.
Ты ведь не собираешься так сделать?
- Sanırım bana inanmıyorsun.
Я полагаю, вы мне не верите?
Doktorun iri, beyaz bir tavşanla oturup konuştuğuna inanmıyorsun değil mi?
Вы же не верите тому, что доктор разговаривал с большим белым кроликом, а? Почему?
Associated Press'e mi inanmıyorsun?
Не веришь Ассошиэйтед Пресс?
Buna inanmıyorsun, nedeni bu değil.
Ты же сам в это не веришь, и это не причина.
- Sen kimseye inanmıyorsun, değil mi?
- Ты никому не веришь?
- Sen de inanmıyorsun!
- Ты тоже мне не веришь!
Hiç bir şeye, kendine bile inanmıyorsun.
Вы не верите ни во что, даже в себя.
Kadın olduğuna bile inanmıyorsun.
Вы даже не верите, что вы женщина.
Mucizelere inanmıyorsun. Bir gün Tanrı benimle konuştu ve bir yıldız beni Beytüllahim denen bir köye götürdü. Bir yemlikte yeni doğmuş bir çocuk buldum.
Ты не веришь в чудеса, но однажды Бог воззвал ко мне из тьмы, и, следуя за звездой, я пришел в Вифлеем, где увидел новорожденного младенца в яслях.
Sen de inanmıyorsun.
Впрочем, ты тоже.
Buna gerçekten inanmıyorsun, değil mi?
Ты сам в это не веришь.
Bu doğru, ama sen bana inanmıyorsun.
Вы мне не верите, да?
Sen de inanmıyorsun.
Ты не веришь мне.
Demek ki benim aşkıma inanmıyorsun.
Значит, ты не веришь в мою любовь.
Şüphesiz sen buna inanmıyorsun...
Ты же не веришь, что на самом деле...
- Bana inanmıyorsun.
- Вы мне не верите.
Bana inanmıyorsun, değil mi?
Ты мне не веришь, да?
- Ama samimiyetime inanmıyorsun, değil mi?
- Но ты думаешь, я неискренна? - Не знаю.
Bana inanmıyorsun, gidip bakabilirsin.
Хорошо, если вы мне не верите, можете сходить посмотреть.
Seni sırtımda taşıyacağıma gerçekten inanmıyorsun değil mi?
А мне - нет. Я ведь не могу вас на своем горбу тащить всю дорогу.
Belki Happolati diye birinin var olduğuna inanmıyorsun?
Может вы вообще не верите, что существует человек по имени Хапполати?
Ona inanmıyorsun ve açıklayamıyorsun.
Не могу объяснить, но по мере обследования пациента... Вы ему не верите, но объяснить не можете.
Anne, ben sana inanıyorum, sen bana neden inanmıyorsun?
Мама, почему ты мне не веришь?
Şansın olduğuna inanmıyorsun değil mi, yoksa gerçekten inanıyor musun?
Вы ведь не думаете, что вам повезет, так?
O zaman davacının dediği gibi Dr Zira'nın yarattığı biri olduğuma inanmıyorsun?
Знaчит... Bы нe вepитe oбвинeниям пpoкуpopa - чтo я мoнcтp, coздaнный дoктopoм Зиpoй?
Hans ona inanmıyorsun, değil mi?
Ханс, надеюсь ты не веришь ему?
- Belki de yapabileceğine inanmıyorsun.
А ты не думал о том, что не сможешь пожать руку Кеннеди.
Çünkü sana budala dediğimde bana inanmıyorsun.
Потому что когда тебе говорят, что ты тупой, ты не веришь.
Buna gerçekten inanmıyorsun, değil mi?
Ты ведь сама в это не веришь?
Buna inanmıyorsun.
- Ты же не веришь в это.
Bilime inanmıyorsun...
Я поняла. Ты не веришь в науку.
Siyasete inanmıyorsun...
И ты также не веришь, что политическая система работает.
Ve Tanrı'ya da inanmıyorsun, öyle mi?
И ты не веришь в Бога?
- Neden inanmıyorsun?
- Почему?
Sana yanlış bir şey yapmadığını söylüyor. Sen de inanmış gibi davranıyorsun.
Она убеждает тебя, что все в порядке.
Hiçbir şeye inanmıyorsun.
Вы ни во что не верите.
Bana inanmıyorsan... Öyleyse neden bu evi satıp başka bir yere taşınmayı planlıyorsun?
Если Вы мне не верите, зачем продаёте дом и собираетесь уеxать?
Bana inanmıyorsun değil mi?
Просто стояло смотрело на меня! ты что не веришь мне?
Neye inanmıyorsun?
Я не верю.
Niye inanmıyorsun? İnanmak istemiyor musun?
- Вы подумаете об этом?
İnanmıyorsun.
- Джордж. Не веришь?
- Bana inanmıyor gibi bakıyorsun.
Леонард, ты так смотришь, будто не веришь.
ruhsal bunalımlarının ve yaşadığı yönelim bozukluğunun... onun kadim bir kadın olarak, şimdiye dek inanmış olduğu şeylerin... yok sayıldığı bir dünyada olmasından kaynaklandığını anlıyorsun.
И понимаешь ее духовный крах. Ее смятение. Женщины, попавшей из античного мира в мир новый, который не признает ее ценности.
inanmıyorum 653
inanmam 64
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanmalısın 26
inanmıyor musun 67
inanması zor 44
inanmıyor musunuz 18
inanması güç 18
inanmam 64
inanmayacaksın 31
inanma 22
inanmalısın 26
inanmıyor musun 67
inanması zor 44
inanmıyor musunuz 18
inanması güç 18