A chance tradutor Turco
37,221 parallel translation
Sure, you can't be there all the time for the people you care about, but when you have a chance to help, you have a responsibility to do whatever it takes to ensure their safety, to get them home.
Elbette, her zaman kıymet verdiğin insanların yanında olamazsın, ama söz konusu onları güvenli bir şekilde evlerine ulaştırmak olduğunda, her türlü sorumluluğu alırsın.
We didn't have a chance to stop him.
Onu durdurma şansımız olmadı.
But now poor ivar has a chance to finally to prove himself for the gods.
Ama şimdi zavallı Ivar'ın nihayet kendini tanrılara kanıtlama şansı var.
You must have known there was a chance she'd discover Kirk was her father when you put him on your list.
Kirk'ü listene aldığında Elizabeth'in,.. ... Kirk'ün babası olduğunu öğrenme ihtimali olduğunu bilmen gerekiyordu.
I've had a chance to look over your résumé.
CV'nize bakma şansım oldu.
I'm looking for a chance.
Aradığım tek şey ufak bir şans.
I thought I'd take a chance.
Bir şansımı deneyeyim dedim.
You both said you would give this a chance.
İkiniz de buna bir şans vereceğinizi söylediniz.
I haven't had a chance to talk to you guys. What do you think?
Sizinle konuşacak fırsatım olmadı.
But she's still in my life and she's facing it, just like he did, because there's always a chance that things will get better.
ama o hala hayatımda ve bununla yüzleşiyor, babamın yaptığı gibi, Çünkü bazı şeylerin daha iyi olması için daima şans vardır.
So if I get a chance to do something good, I'm taking it.
Yani iyi bir şey yapma şansım olduğunda, yapıyorum.
And you gave the family a chance to say good-bye.
Ve ailesine veda etme şansı verdin.
- Not a chance.
- Mümkün değil.
If that woman can help us get Casey back because she's Chris MacNeil... so crazy... if there's even a chance, we're gonna take it.
O kadın Chris MacNeil olduğu için Casey'yi bize geri getirecekse, çılgınca olsa da, böyle bir şansımız varsa değerlendireceğiz.
I never got a chance to know Casey.
Casey'yi tanıma fırsatı bulamadım.
No, not a chance.
Olmaz, aklından bile geçirme.
You think the two of them ever had a chance?
Sence ikisinin hiç şansı var mıydı?
Sir, there's still a chance the FBI and DHS can give the all-clear before the elections.
FBI ve İç Güvenlik'in seçimlerden önce güvenliği sağlaması hâlâ mümkün.
I mean, at some point, we're just gonna have to take a chance.
Elimizi taşın altına koyacağız.
I didn't get a chance to thank you earlier for saving my job today.
Bugün işimi kurtardığın için sana teşekkür etme fırsatı bulamadım.
I know you're very busy, but if I wait until you have free time, we'll never get a chance to talk.
Biliyorum çok meşgulsün ama boş zamanını beklersem asla konuşamayacağız.
As long as you have a chance of passing, yes!
Geçme şansın olduğu sürece, evet!
Isabella, your youngest daughter, she still has a chance.
En küçük kızınız Isabella'nın hâlâ bir şansı var.
And I'm offering a chance for redemption.
Günahlarından arınman için sana bir fırsat sunuyorum.
Thank you for taking a chance on me.
Bana şans verdiğin için teşekkür ederim.
She gave me a chance to be the man that she knew that I could be.
Bana, bildiği ve benim olabileceğim adam olma şansını verdi.
We both heard a man today who was so thankful that his wife gave him a chance to change who he was.
Bugün, ikimiz de ona kendini bulması için değişme şansı veren karısına minnettar olan adamın hikâyesini dinledik.
This is a chance for us to unplug and have fun.
Bu, fişimizi çekip eğlenmemiz için bir fırsat.
Just give other people a chance to get to know the real you.
Sadece diğer insanlara gerçek seni tanıma fırsatı ver.
This is a war, and you just picked a side and a chance those two vatos are gonna kill the both of us!
Bu bir savaş ve sen tarafını seçtin ve bu iki aygırın ikimizi birden gebertmesi için bir şansın oldu.
There isn't a chance, pal, you're too well known
Mümkün değil, dostum Çok iyi tanınıyorsun
I mean, sure, it was tough - - Raising three kids and running a business. But when the chance to be she-e-o arose,
Üç çocuğu büyütürken bir işi yönetmek zor şeydi tabii ama She-E-O olma fırsatı ortaya çıkınca tek bir şey düşündüm.
But it's our last chance to take a vacation that's just the two of us.
Bu son baş başa tatile çıkma şansımız.
♪ Jeremiah, Jeremiah ♪ Look, I'm 100 % sure that Pat's not coming back, but on the one percent chance he does, this is a good safeguard, you know?
Pat'in geri gelmeyeceğinden yüzde yüz eminim ama yüzde bir ihtimalle bile gelecek olursa bu baya güzel bir önlem olurdu, öyle değil mi?
Well, she did the work to prove me wrong, and Foster's Residency Director said she excelled there, and I think she deserved a second chance.
Çünkü yanıldığını kanıtladı. Foster'ın ihtisas müdürü mükemmel bir asistan olduğunu söyledi. İkinci bir şansı hak ediyor bence.
Just give her a freaking chance.
Ona bu şansı ver.
If this is the only chance that my baby has to survive, I am not looking for a guarantee.
Bu bebeğimin yaşaması için tek şans ise garanti vermenize gerek yok.
I gave him his best chance at a good life.
Ona güzel bir hayat yaşayabilmesi için en iyi şansı verdim.
But the nice thing about a small town is folks are also willing to give you a second chance.
Ama küçük kasabaların güzel bir yanı da insanlar daima size ikinci bir şans verir.
Walter, you had a split second to decide whether you could get out of the capsule before it launched or if your best chance of survival was to shut the hatch and ride it out.
Walter, fırlatılmadan önce kapsülden çıkmak ya da en çok yaşama ihtimalin olan kapağı kapatıp onunla birlikte gitmeye karar vermek için çok az bir vaktin vardı.
You had the chance to upload its complete specs to Patterson, and what did you receive?
Tüm bilgileri Patterson'a yollama şansı yakalamıştın. - Bir şey alabildin mi?
You say we're a team, this is your chance to make it more than talk, so tell us what's really going on.
Bir ekip olduğumuzu söylüyorsun, bildiklerini söyleme şansı yakaladın. Bize gerçekten neler döndüğünü söyle.
A 33 % chance of living is better than a 0 % chance if we do nothing.
33 % yaşama şansı var, hiç yoktan iyidir.
By any chance, do you remember a Meghan while you were there?
Orada olduğunuz zamanlardan Meghan diye birini hatırlıyor musunuz?
Now, sir, in the off chance that the Russians don't know that Weston is working for us, we can't say anything to Ambassador Petrov that might compromise him.
Rusların, Weston'ın bize çalıştığını bilmeme ihtimalleri az da olsa var Büyükelçi Petrov'a onu açık edecek bir şey söyleyemeyiz.
C.O.D. was likely exsanguination due to multiple penetrating wounds, probably from a pair of scissors or shears. Any chance of IDing her through DNA?
Ölüm sebebi birden fazla yaraya bağlı kan kaybı, muhtemelen makas ya da bahçe makası kaynaklı.
Whoever is with the Cause and believes that they're a savior... this is your chance to do something useful for society and save someone's life.
Kim Dava'dansa ve kendini kurtarıcı sanıyorsa, işte size birinin hayatını kurtarma fırsatı.
- We are grateful for the chance... for a better life. - What's the street number?
Sokak numarası ne?
You have the chance for a better life on the Offshore.
Açıklar'da daha iyi bir hayat sürme fırsatın var.
- The twins might be okay, but there's a good chance you won't be if you go out into that.
- İkizler iyi durumda olabilirler, ancak, böyle çıkarsan büyük bir ihtimalle senin durumun sıkıntıya düşebilir.
I interrogate people for a living, so there's a pretty good chance
İnsanları işim gereği sorguluyorum.
chance 308
chances 21
chancellor 172
chances are 105
a chair 44
a chat 16
a change 20
a challenge 39
a champion 17
chances 21
chancellor 172
chances are 105
a chair 44
a chat 16
a change 20
a challenge 39
a champion 17