A disaster tradutor Turco
3,613 parallel translation
My hair is a disaster.
Saçım felaket durumda.
Would you call the Hindenburg a disaster?
Hindenburg'e felaket der miydin?
Is a disaster area.
Tam bir felaket alanı.
And you also called our apartment a disaster in front of two ladies whose apartments washed away.
Ayrıca evimize, evleri felaketten yıkılan iki kadının önünde felaket dedin.
This is a disaster.
Bu bir felaket.
Oh, please. Blaming it on a disaster from years ago.
Lütfen, 2 yıl önce olmuş bir felaketi suçluyorsunuz.
I'm just a first responder in a disaster.
Sadece felakette ilk karşı koyanım.
That aneurysm is a disaster area.
O anevrizma bir afet bölgesi.
I can see what a disaster you guys were in when I was absent, alright?
Ben olmasam ne hallerde olursunuz biliyor musunuz?
If I say this joke, it'll be a disaster.
Eğer bu şakayı söylersen felaketle sonuçlanır.
A disaster.
- Felaket.
This is a disaster.
Bu felaket.
The samples just came in and they are a disaster.
Örnekler geldi ve gerçekten felaketler.
David, your parents have not been in the same room since hurricane Katrina, which was arguably less of a disaster.
David, annenle baban Katrina kasırgasından beri aynı odada bulunmamışlardı ki kasırganın felaketi küçük kalmıştı.
My God, this is a disaster.
Tanrım, bu bir felâket.
It's a disaster. It's just... he's really not far.
Tam bir felaket.
This is a disaster!
Bu bir felaket!
( Lowered voice ) It's a disaster in the making.
- Felaketin eyleme dökülmüş hali.
It's my romantic life that has been a disaster.
Felaket olan duygusal hayatım...
It turns out Mom did have us all prepared to deal with a disaster.
Annem hepimizi bir faciaya hazırlamıştı.
This is gonna be a disaster.
Felaket olacak.
"We both know this house thing is a disaster."
"Ev olayının facia olduğunu ikimiz de biliyoruz!"
He tripped, and it's a disaster.
O tökezliyor ve bu bir felaket.
Our party is a disaster.
Bizim parti felaket durumda.
This whole party is a disaster!
Bu parti tam bir felaket! Hayır, Sue.
Hyung, if you're feeling tired, take some vitamins or something. A demure woman without an's'line is a disaster. Disaster...
Hyung, yorgunsan vitamin falan al. 90-60-90 olmayan bir kadın felakettir, felaket.
If it were discovered, Minister of Finance, your life would surely turn into a disaster.
Ortaya çıksaydı, Ekonomi Bakanı, hayatınız berbat olurdu.
It's a disaster!
Bu bir felaket!
Hemingway is right, your voice is too hammy, it's a disaster!
Hemingway haklı, sesin çok yapmacık. Felaket!
A disaster. This is a disaster.
Bu bir felaket.
I dragged you out here and this thing was a disaster from the word "Go."
Sizi buraya ben sürükledim, bu iş başından beri felaketti.
Their hands, clothes, their lungs... it was a disaster.
Elleri, elbiseleri, akciğerleri. Bu bir felaketti.
Without the podium, the comeback, it's not just a wash, but it's a disaster for him.
Dereceye giremezse dönüşü sadece fiyasko değil, ayrıca onun için felaket olacaktı.
- I'm gonna be a disaster.
- Felaket olacağım.
I'm a disaster, I can't give you advice.
Ben bir felaketim, sana tavsiye veremem.
It's a disaster.
Bu bir felaket.
It was a disaster.
Tam bir felaketti.
This parenthood thing well, it's a disaster.
Ebeveynleri içeren bir şey... Pekala, bu bir hastalık.
But the experiment wasn't a total disaster.
Dahası ; ışık hızının her yöne doğru sabit olması anlamına geliyordu.
It's a total disaster!
Performansı sürekli aşağıda.
Apparently it was a complete disaster.
Belli ki tam bir felaket olmuş.
The problem is, the adrenal system can't tell what's a regular case of nerves and what's a real impending disaster.
Sorun şu ki adrenal sistem hangisinin sinirlerle ilgili olağan bir durum hangisinin yaklaşan gerçek bir felaket olduğunu anlayamaz.
It's a recipe for disaster.
Felaketin reçetesi gibi.
It's a disaster.
Tam bir felaket.
Soon, disaster swung like a compass needle, aimlessly, all over the city.
Felaket kısa sürede pusula iğnesi gibi hedefsiz bütün kenti vurdu.
According to this, Rick is a total disaster.
Buna göre, Rick tam bir felaketmiş.
That's why we feel so comfortable in letting you know... that South Africa is a human rights disaster.
Bu yüzden, Güney Afrika'daki insan hakları ihlallerinin.. .. farkında olmanız bizi çok memnun ediyor.
That, I think... really, that really backfired, and I think that was a PR disaster.
Bence gerçekten... Gerçekten geri tepti ve bu bir halkla ilişkiler felaketiydi.
It was a PR disaster largely of CERN's own making.
CERN'in kendisinin yol açtığı bir felaketti.
Last weekend was a complete disaster.
Geçen hafta tam bir felaketti.
But that's a fucking disaster for us, right?
Bu bizim için felaket, değil mi?