A disgrace tradutor Turco
1,250 parallel translation
You're a disgrace.
Sen bir yüz karasısın.
- You're a disgrace to chivalry.
Sen soyluların yüz karasısın.
Soon we're going to clean up this room because it's a disgrace.
Sonra da bu odayı temizleyeceğiz çünkü berbat durumda.
- We like it like a disgrace.
Biz böyle seviyoruz.
You are a disgrace to the uniform!
Polisliğin yüz karasısın!
It's a disgrace.
Rezalet!
- What? -... are a disgrace!
- Sen bir yüzkarasısın!
- I'm a disgrace?
- Ben mi?
It is not a disgrace to request our assistance.
Yardımımızı talep etmeniz utanılacak bir şey değil.
- You're a disgrace.
- Sen yüz karasısın.
- Who's a disgrace? Look at you!
- Sen kendine bak!
You're a disgrace!
Sen hepimizin yüzkarasısın!
You are a disgrace!
Yüz karasısın!
I've dreamt of settleing this with you! Evil band! You're a disgrace!
Prens Braunschweig izin vermez.
And you say that it isn't a disgrace to your position to make speeches that belittle that nation?
istismara uğrar. bu iç savaş iyi bir fırsat olacaktır.
You're a disgrace.
Utan! Utan!
You're a disgrace to the hat.
Sanırım sadece seninle birlikte takılım. ve gıcıklara güleriz.
This is a disgrace.
Resmen rezalet bu.
A disgrace to the army.
Siz bir asker değilsiniz.
And you, you're a disgrace to your people.
Ve sende halkın için bir yüz karasısın.
What a disgrace!
Ne kadar utanç verici.
A disgrace!
Rezalet!
- It's a disgrace!
- Bu ne rezillik!
Witches of England you're a disgrace!
İngiltere cadıları sizler, yüz karasısınız!
We're a disgrace to them
Biz onlara utanç değiliz.
You're a disgrace to the Saiyans!
Sen Saiyanların yüz karasısın!
This is a disgrace, even for you.
Bu kadarı sizin için bile utanç verici.
And what went out of here yesterday on my airwaves was a disgrace.
Dün burada yapılan program utanç vericiydi.
A disgrace.
Yüzkarasısın.
You're a disgrace, Ben.
Sen bir, yüz karasısın, Ben.
Zasa runs it like a disgrace!
Zasa utanç verici bir şekilde yönetiyor!
- No! No! - You're a disgrace!
İtalyanların yüz karasısın sen!
You're a disgrace to the Italians!
Sen italyan'sın! Yüz karasısın!
You're a disgrace!
Tam bir rezilsin!
A disgrace.
Rezillik.
He was a disgrace.
Onuru lekeleniyor.
- A disgrace happened!
- Korkunç bir şey oldu!
She's a disgrace. What?
- Yüz karası.
Personally, I think you're a disgrace to the profession of medicine, and a detriment to the running of this hospital.
Sen tüm tıp camiasının yüz karasısın. Ve tabii bu hastanenin de öyle.
You are a disgrace.
Sen bir utanç kaynağısın.
I am not a disgrace.
Utanç kaynağı değilim.
This is a disgrace. They all lived in a kind of hieroglyphic world.
Hepsi hiyerogliflere benzeyen bir dünyada yaşıyordu.
This whole operation is a fucking disgrace, Your Worship!
- Asıl bütün bu harekat baştan sona yüzkarası Majesteleri.
Al, you are a total disgrace.
Baba lütfen, ona karşı nazik ol. Sana kemerini getireyim.
You're a bloody disgrace.
Tam bir yüz karasısın.
A loathsome hideous disgrace!
İğrenç ve çirkin bir yüzkarası!
I raised you to be a good Catholic girl. You're a disgrace!
Seni Katolik bir kız olarak yetiştirdim.
You're a disgrace!
Bir Musevi ya da İrlandalı'yla evlenebilirdin ama bula bula...
You're a fuckin'disgrace.
- Ne derler, bilirsin Paulie. - Saçmalıyorsun, Paulie.
If he had had his way, nobody who did not know how to catch a fish would be allowed to disgrace a fish by catching it.
Eğer ona kalsa, balık tutmayı bilmeyen hiç kimsenin, balık tutarak balık tutarak balığa hakaret etmesine izin vermezdi.
A Klingon would gladly face the most horrible punishment rather than bring shame or disgrace to his family name.
Bir Klingon aile adına leke getirmektense, en korkunç cezayla bile seve seve yüzleşir.