A lot tradutor Turco
149,440 parallel translation
It looks like our boy wonder has been processing a lot with that beautiful brain of his, all having to do with alternative medicinal procedures for fighting Alzheimer's.
Dahi çocuğumuz güzel beyninin gücünü Alzheimer'la mücadelede kullanılan alternatif tedavilere harcıyormuş.
Because it takes years to pass the FDA guidelines, a lot of holistic medicine is practiced outside the United States.
FDA kriterlerini geçmek yıllar aldığından pek çok holistik tedavi ABD dışında deneniyor.
Ok, this definitely reads chicken scratch, but it's... oh, there are a lot of Rosa Medinas in Mexico.
Karınca duası okumak gibi, ama Meksika'da bir sürü Rosa Medina var.
- Aah! There's a knife and there's a lot of blood.
Bir bıçak ve bir sürü kan var.
What's weird is she crosses the border like a lot.
Sınırı defalarca geçmiş olması garip.
We have a lot of these meetings set up.
Bunun gibi bir sürü görüşme ayarladık.
Hey, you know, they say that after Alan Turing was chemically castrated, he got a lot less annoying.
Alan Turing'e kimyasal hadım * yapılınca sinir bozucu tarafının gittiği söylenir.
Got a lot of work to do.
Yapacak bir sürü iş var.
Yeah, a lot of those classes were at 11 : 00 a.m., so...
Evet, o derslerin çoğu sabah onbirdeydi. O yüzden...
I mean, a lot of really smart people have gotten stuck on it.
Bir sürü zeki insan bu konuda tıkandı.
Well, we weren't really doing a lot of thinking.
Pek düşünecek zamanımız olmadı açıkçası.
Rich, mean, knows a lot about watches.
Zengin, kaba. Saatlerden iyi anlıyor.
I have a lot to take care of nowadays.
Bu aralar ilgilenmem gereken çok şey var.
She loved Seon Ho a lot.
Sun Ho'yu çok seviyordu.
After losing my brother like that, I went through a lot.
Kardeşimi böyle kaybettikten sonra çok zorluk çektim.
I have lost quite a lot of memories, but I've been consistently getting treatment.
Birçok anımı kaybettim. Yine de düzenli olarak tedavi gördüğümden git gide iyileşiyorum.
I do a lot of favors.
Çok fazla iyilik yaparım.
But we have a lot of other great vocational programs.
Ama başka harika meslek programlarımız var.
I make that sound a lot'cause no one will high-five me.
O sesi çok çıkarıyorum, kimse beşlik çakmıyor.
In a lot of ways, it makes our case stronger.
Birçok yönden, davamızı güçlendirir.
Things will go a lot better for you if you help us out here.
Eğer bize yardımcı olursan işler senin için daha iyi gelişebilir.
But you've been through a lot too, you know.
Ama sen de çok şey yaşadın, bilirsin.
I have been bored for the past few hours of my life, so we both got a lot riding on this.
Ben de hayatımın geçmiş bir kaç saati sıkıntıdan patladım yani ikimiz de bu iş için çok çaba sarf ettik.
A lot of water.
- Evet. Bir sürü su.
He runs a stolen car ring, and years ago, when I still drank a lot, before you were back in my life, I used to blast VIN numbers off of vehicles he brought to me for a few bucks.
Bir çalıntı araba çetesinin başındaydı ve yıllar önce, ben hala çok içerken sen hayatıma tekrar girmemişken, bir kaç papel karşılığında getirdikleri araçların şasi numaralarını siliyordum.
Dubin's guys can get to him in a lockup a hell of a lot easier than they can if he's on the street.
Dubin'in adamları nezarette ona, sokakta olduğundan çok daha...
They look a lot like prison specs.
Bana daha çok hapishane planları gibi geldi.
Yeah, well, you look a lot like a jerk.
Evet, sen de bana daha çok bir ahmak gibi geliyorsun.
Have a lot of personal effects on you so the clerk will take a while to enter all of them into the system.
Üstünde fazlaca kişisel eşya bulundur ki kâtibin hepsini sisteme girmesi uzun sürsün.
We get that a lot.
Bunu bize sık sık söylerler.
That means a lot.
Bu çok anlamlı.
I spend a lot of time with her- - you know, dinners and Matthew and...
Onunla çok zaman geçirdim. Akşam yemeklerinde, Matthew'layken falan.
He did the right thing, not for money or because I twisted his arm, but because he wanted to prevent a lot of innocent people from getting hurt.
Doğru olanı yaptı. Para için ya da zorladığım için değil bir sürü masum insanın canının yanmasını önlemek istediği için.
We travel a lot.
- Çok seyahat ediyoruz.
If we stop this, then a lot of people won't have to suffer.
Bunu durdurursak birçok insanın zarar görmesini engelleyeceğiz.
Not as bad as you, but... we went hungry a lot.
O ölmeden önce yeterli yiyeceğimiz yoktu. Seninki kadar kötü değildi ama çok aç kaldık.
Looks like she's, uh, rethinking a lot of things.
Birçok şeyi yeniden gözden geçiriyor gibi.
It would save you a lot of time.
Bir hayli zaman kazandırabilir.
It's not like I've seen you doing a lot of studying.
Seni sürekli ders çalışırken gördüğümden değil ya.
They've been seeing a lot of each other.
Sık sık görüşmeye başladılar.
We've been giving the Centre a lot of detailed reports about Stan.
Merkez'e Stan'le ilgili bir sürü ayrıntıdan bahsettik.
Well, not a lot anymore. - There are still a few vineyards along the Nile Delta near Alexandria. The climate's too hot.
- Artık pek yok, iklimi çok sıcak.
You know a lot about a lot of things.
Birçok konuda bir çok şey biliyorsun.
He had a lot of hair and played guitar.
Saçları uzundu, gitar çalıyordu.
I like you. A lot.
Senden hoşlanıyorum, hem de çok.
And we're- - we're making a lot of progress, and we're close to developing the strongest strain of wheat the world's ever known.
Bir hayli gelişme de kaydettik şu anda dünyanın en güçlü buğday türünü elde etmek üzereyiz.
Might be a lot of opportunities for him in America one day.
Bir gün Amerika'da onun için açılan bir sürü fırsat olabilir.
A lot of people think that when something bad happens, the best thing to do is just keep going, keep it to yourself.
Çoğu insan, kötü bir şey olduğunda yapılacak en iyi şeyin yoluna devam etmek, her şeyi kendine saklamak olduğunu düşünür.
Ok, so I dug around his desk, I found a whole lot of articles in medical journals, no big surprise.
Reid'in masasını taradım ve bir sürü tıbbi makale buldum.
Oh. A whole lot of nothing.
Koca bir hiç.
I was in a parking lot at night, and there were these two men.
Gece otoparktaydım iki adam geldi.