A million years ago tradutor Turco
394 parallel translation
- That was a million years ago.
- Bir milyon yıl önceydi.
... a half a million years ago.
Yarım milyon yıl önce.
I was remembering the police car sitting over there about a million years ago.
Orada duran polis arabasını anımsadım, sanki binlerce yıl önceydi.
No, that passed me by a million years ago.
Hayır, ondan kurtulalı çok oluyor.
It's believed amongst paleontologists that man evolved a million years ago.
Paleontologlara göre insan türü bir milyon yıI önce ortaya çıktı.
Only a million years ago.
Sadece 1 milyon yıl önce.
A million years ago, there was no Big Dipper.
Bir milyon yıl önce, Big Dipper takımyıldızı yoktu.
A million years ago, it may have been called something else.
Atalarımızın verdiği ismi çok farklı olabilir.
That recording was made by Krell musicians a half a million years ago.
Bu kayıt Krel müzisyenleri tarafından yapılmıştır hem de beş yüz bin yıl önce.
For all we know, that star could have disappeared a million years ago, and it's taken the light from it a million years to reach us.
O yıldız hakkında tek bildiğim, bir milyon yıl önce doğduğu. Yani ışığın bize yansıması bir milyon yıl alıyor.
Our ancestor Homo erectus lived a million years ago, and let's imagine that a particular female Homo erectus was trying to solve the problem how to get her family across a gorge like that.
Atamız Homo Erectus bir milyon yıl evvel yaşadı ve dişi bir Homo Erectus'un ailesini böyle bir boğazdan nasıl geçirebileceği üzerine bir problemle uğraştığını hayal edelim.
A meteor that crashed here a quarter of a million years ago may have carried such life to Earth.
Çeyrek milyon yıl önce dünyaya düşen meteor böyle bir yaşam formunu dünyaya getirmiş olabilir.
Doesn't it seem like a million years ago?
Sanki milyonlarca yıl önceymiş gibi gelmiyor mu?
It says we were created half a million years ago bred to be living records of all those we have seen and touched.
Yarım milyon yıl kadar önce görülen, dokunulan her şeyi kaydetmek üzere yaratıldıklarını söylüyor.
You see, John, back a million years ago there were forces prowling around the galaxy beyond anything that we could understand.
Bir milyon yıl kadar önce, John galaksiye hükmeden büyük güçler vardı. İdrak edebileceğimizden çok daha güçlüydüler.
The other race splitting from the main line a million years ago like the Neanderthal and Cro-Magnon on Earth.
Aynı türden gelişen iki tane alt tür... Dünya'daki Neandertaller ve Kro-Mangonlar gibi.
For me, it seems like a million years ago.
Bana milyonlarca yıl önceymiş gibi geliyor.
Monica, your sweet 16 was like a million years ago.
Monica, onaltıncı yaş gününün üzerinden asırlar geçti.
And it was a million years ago, honey, back when me and Rose here was two consenting'adults.
Bu milyonlarca yıl önceydi hayatım. Rose ve ben yetişkinliğe adım atmıştık.
We should have thought of it a million years ago, when the world is young.
Bir milyon yıl önce düşünmeliydik bunu, dünya henüz gençken.
And this sort of rock, which geologists call a conglomerate, were formed at a beach or a shoreline and the erosion by water has rounded these pebbles and it shows without any doubt that water existed at the surface of the Earth 3,800 million years ago, which at that time came as a complete surprise.
Bu jeologların, konglomera dedikleri kaya türü bir kumsalda ya da sahil şeridinde oluşur ve suyun aşındırması bu çakıl taşlarını yuvarlar ve bu şüpheye yer bırakmaksızın gösteriyor ki 3.800 milyon yıl önce Dünya'nın yüzeyinde su vardı ki bu bilgi o zamanlar tam bir sürprizdi.
Professor Brown told me it was 500 million years old when I first met him and that was three and a half years ago.
İIk görüştüğümüzde Profesör Brown 500 milyon yıllık olduğunu söyledi. Ayrıca üç buçuk yıllık olduğunu da.
About 2 million years ago, this brontosaurus and these other dinosaurs roamed the earth during a period the experts called Jurassic.
Bundan yaklaşık 2 milyon yıl önce uzmanların Dinozor Çağı dediği dönem boyunca bu brontozor ve diğer dinozorlar yeryüzünde dolaştı.
A body of land uplifted by volcanic eruption a hundred million years ago cut off from the march of time by the unscalable nature of its cliffs.
Toprak parçası.... yüz milyon yıl önce yanardağ patlamasıyla yükselmiş. Tırmanmaya elverişsiz uçurumlarla zamanla kopup ayrılmış.
Perhaps a world that's dead now, but a few million years ago could have been teeming with life.
Belki şu anda ölü bir dünya ama birkaç milyon yıl önce hayatla kaynıyor olabilirdi.
I think what he gave us just now was a vision of life on Mars five million years ago.
Bence bize şu anda 5 milyon yıl öncesinde Mars'taki hayattan bir kesit verdi.
With two very important exceptions. It is much older than Earth, and about a half million years ago, its atmosphere was totally ripped away by some sort of cataclysm.
Dünya'dan daha yaşlı olması ve atmosferi bir tür afet tarafından tamamen delinmiş olması dışında.
This vault was constructed about a half million years ago.
Bu mahzen yarım milyon yıl kadar önce yapılmış.
I'm talking about a period that was 4,500 million years ago.
4,5 milyar yıl önce gerçekleşen bir süreçten bahsediyorum.
It's absolutely certain, however, that they do represent a group of primitive creatures from which more modern mammals developed about 180 million years ago.
Ancak şurası kesindir ki onlar ilkel bir canlı grubunu temsil eder ve 180 milyon yıl kadar önce onların soyundan modern memeliler gelmiştir.
That change in Australia's climate can be traced right back to a time some 45 million years ago when the continent first split away from Antarctica.
Avustralya iklimindeki o değişiklik bundan 45 milyon yıl kadar önce kıtanın Antarktika'dan ilk kez koptuğu dönemde başlıyor.
No, the fact of the matter is that the accidental isolation of marsupials in Australia, brought about by the drifting of the continents some 45 million years ago, has given them a long, long time in which to weave variations on the basic model.
Hayır, gerçek şu ki, 45 milyon yıl önce kıtaların hareketleri sonucu şansa bağlı olarak Avustralya'nın izole kalmış olması onlara bu temel yöntemi çeşitlendirmek için uzun bir zaman vermiş oldu.
About 20 million years ago, a space time traveler might have recognized these guys as promising bright, quick, agile, sociable, curious.
20 milyon yıl önce bir uzaylı gözlemci bu canlıları zeki,... çevik, sosyal, ve meraklı olarak tanımlardı.
And then, on the evening of the last day of the last month only a few million years ago the first true humans took their place on the cosmic calendar.
Sonra birden, son ayın son gününün akşamı, sadece birkaç milyon yıl önce, ilk gerçek insanlar kozmik takvimdeki yerlerini aldılar.
Our ancestors now 500 million years ago, were jawless filter-feeding fish a little like lampreys.
500 milyon yıl önceki atalarımız çenesi olmayan ve filtre ederek beslenen, küçük bir vantuz balığına benzeyen bir formdu.
I saw East Africa and thought a few million years ago we humans took our first steps there.
Doğu Afrika'yı gördüm ve bundan birkaç milyon yıl önce... biz insanların ilk adımlarımızı burada attığımızı gördüm..
Five million years ago, the Galactic economy collapsed, and seeing that custom-built planets are something of a luxury commodity...
Beş milyon yıl önce, Galaktik ekonomi çöktü ve sipariş usulü gezegen yapımının lüks hizmete girdiği düşünülürse...
And here, in a cave somewhere in the North American continent about 2 million years ago, the first artist was born.
Ve burada, mağarada Kuzey Amerika kıtasında bir yerde 2 milyon yıl önce, ilk ressam doğdu.
These are all insects ; they all have the same basic insect body plan, which they inherited from a common insect ancestor, which lived about 350 million years ago.
Tüm böcekler burada ; her biri, 350 milyon yıl önce yaşamış olan ortak atalarından aldıkları ;
About 3 million years ago, when our ancestor Australopithecus roamed about Africa, his brain was no bigger than that of a chimpanzee.
Yaklaşık üç milyon yıl önce, atamız Australopithecus Afrika'da dolaşmaya başladığında beyni bir şempanzeninkinden büyük değildi.
This is a story that began 400 million years ago.
Bu, 400 milyon yıl önce başlayan bir hikayedir.
A hundred million years ago, there were mosquitoes just like today.
Yüz milyon yıl önce de bugünkü gibi sivrisinekler vardı.
The rock is a piece of a special meteorite... which was chipped off upon impact 65 million years ago.
Taş, özel bir meteorun parçası. 65 milyon yıl önceki çarpışmadan sonra meteordan koptu.
# It was a night like this 40 million years ago #
* It was a night like this 40 million years ago *
50,000 years ago... there's not even a million people.
.. bir milyon insan bile yoktu.
Feels like a million years ago, doesn't it?
Çünkü kafasındaki her şeyi uyandırdın.
About a hundred million years ago, the land we call India... began moving north, towards Asia.
Yüz milyonlarca yıl önce, bugünkü Hindistan Asya'ya doğru kuzeye hareket eder.
440 million years ago, a great mass extinction would kill off nearly every species on the planet, leaving the vast oceans decimated and empty.
440 milyon yıl önce büyük bir kitlesel yok oluş gezegendeki büyük okyanuslar haricinde her yerde türlerin büyük kısmını öldürecekti.
Venus may have been catastrophically resurfaced a few hundred million years ago.
Ana fikirlerden biri Venüs'ün yüzeyinin sadece birkaç yüz milyon yıI önce feci bir şekilde yeniden şekillenmiş olabileceğiydi.
Two years ago, he robbed a bank, popped a guard and the bank manager and walked out with two million in cash and bearer bonds.
İki yıl önce, bir banka soydu, bir bekçiyi ve banka müdürünü hakladı ve iki milyon nakit ve hamiline bonoyla kaçmayı başardı.
One night, 1,3 million years ago... a seed of humanity was planted when a family of chimpanzees decided to sit around the fire.
1.3 milyon yıl önce, bir gece, ateşin etrafında oturmakta olan bir şempanze ailesine insanlığın tohumları bahşedilmişti.
a million 131
a million times 51
a million bucks 20
a million dollars 83
million years ago 118
years ago 5618
years ago today 35
years ago now 25
a mile 16
a million times 51
a million bucks 20
a million dollars 83
million years ago 118
years ago 5618
years ago today 35
years ago now 25
a mile 16