English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ A ] / And your point is

And your point is tradutor Turco

338 parallel translation
And your point is?
Ne demek istiyorsun?
- And your point is?
- Bunun anlamı ne?
And your point is?
Buradan çıkarılacak sonuç?
- And your point is...?
- Ve senin demek istediğin...?
- And your point is?
- Varmak istediğin nokta nedir?
And your point is?
Yani?
- And your point is?
- Yani diyorsun ki?
And your point is?
Nereye varacaksın?
Yeah, and your point is?
Evet, ne olmuş yani?
The point is, you put yourself and your father in a very serious position by this infernal amateur meddling.
Dedektifçilik oynarken kendini ve babanı çok tehlikeli bir duruma soktun.
So all I can say is to consider that every time you look up at that building you're in a position to point with pride and... - that you'll find it is to develop your reflexes.
Tek diyeceğim o binaya her baktığınızda elinizle gösterip gurur duyabilirsiniz reflekslerini geliştirmek için olduğunu anlayacaksın.
The point is, Mr Edwards is going to leave no stone unturned to develop your talent and make you happy
Bay Edwards yeteneğinizi geliştirmek ve sizi mutlu etmek için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacak.
The point is, I detest my mother-in-law so much, I have to make sure that I'm joining your movement out of idealism, and not through personal pleasure.
- Sorun şu, kaynanamdan öyle nefret ediyorum ki, hareketinize kişisel zevkimden ötürü değil, idealist nedenlerle katıldığımdan emin olmam gerekiyor.
Your novel is, from an artistic point of view, mediocre, uninteresting. It lacks style and form.
Sanatsal açıdan romanın, şekil ve üslup bakımından yetersiz, yavan ve vasat.
There is a logical way to proceed, doctor. You point your toe, apply equal pressure to either side of the boot, and push.
Ayak parmağını ayarla, botun her iki yanına da eşit baskı uygula ve it.
Your point is well taken, CAM but it lacks the balance that a broader and deeper range of experience can lend it.
Bakış açın doğru CAM ama onda engin bir deneyimin sağlayacağı denge yok.
And now, Wallenberg, this is your battle point.
Ve şimdi, Wallenberg, Bu senin savaş bölgen.
And according to your message... match point is in 22 minutes.
Ve senin mesajına göre maç puanı 22 dakika sonra.
The reason you want to read these works... is so you can experience them for yourself... so you can share the thoughts and feelings of the writer... without the interference of your actor and director... and professor's point of view getting in the way... to truly share and understand... the common feelings of all mankind... the feelings of being alive.
Bunları kendin tecrübe edebilmek için okuyacaksın. Böylece yazarın düşüncelerini ve hislerini kendin paylaşabilirsin aktör ve yönetmenin müdahalesi olmadan ve profesörün bakış açısı araya girmeden. Tüm insanlığın genel hislerini gerçekten paylaşıp anlaman için.
The point here, moms and dads, is to teach your children the facts of life.
Burada mevzu çocuklarınıza hayatın gerçeklerini öğretmenizdir.
What your brother is so delicately attempting to inquire, and let me, out of my own personal curiosity, is the degree to which you may have or... have not, at some point in time been dorked?
Kardeşinin nazik bir şekilde öğrenmeye uğraştığı ve benim, kişisel bir meraktan dolayı zamanın bir noktasında, hangi derecede olup olmadığı becerildin mi?
Your opinion of me is by and large correct... but it errs on one point.
Hakkımdaki görüşlerin büyük oranda doğru. Ama bir noktada sorun var.
What I hope I'm doing, and here's where your English paper's got a point is, I'm responding to the will of the people.
Gerek yapmaya çalıştığım ve gerekse gazetenizin belirtmeye çalıştığı şudur ki, ben insanların taleplerine cevap vermeye çalışıyorum.
The point is, Raymond will take over the company during probate, and turn the company over to us in the event of your untimely death.
Raymond vasiyet onayı süresince şirketi dev alabilecek ve istediğin zamansız ölümün durumunda ise dev edecek.
We can't, because if we travel into the future from this point in time, it will be the future of this reality, in which Biff is corrupt and powerful and married to your mother and in which this has happened to me.
Yapamayız, çünkü zamandaki bu noktadan ileri gidersek bu gerçekliğin geleceğine gideriz ve Biff de böyle yozlaşmış, güçlü, annenle evli olur ve benim başıma da bu olay gelmiş olur.
When you point your finger at some guy... and you say this is the guy that could do the job... ain't the flashbulbs going?
Flaşları asıl patlatan iş,.. .. parmağınla bir adamı işaret edip.....'işte bu adamımızdır'dediğin iş değil midir?
Look, Al, we all appreciate the fact that you're insane and that you need a relaxing hobby, but maybe this gardening thing is just a little too challenging at this point in your life.
Al, deli olmanı ve rahatlatıcı bir hobiye ihtiyaç duymanı hepimiz anlıyoruz. Ama bu bahçe olayı hayatının bu aşamasında senin için çok zor olabilir.
He killed your boyfriend. All you have to do is point your finger, and we can put him away for 30 years.
Tek yapman gereken parmağınla işaret etmek, ve 30 sene onu uzaklaştırabiliriz.
Did you ever reach a point in your life... where you say to yourself "This is the best I'm ever gonna look, the best I'm ever gonna feel, the best I'm ever gonna do, and it ain't that great"?
Hayatında hiç şöyle bir şey oldu mu "Bu en iyi göründüğüm, en iyi hissettiğim en iyi şekilde yaptığım an, ama hiç de iyi değil"?
Although it can be tempting to put on a graphic display, particularly if you watch a lot of adult films together, there is no point going for lots of penetration and spreading of your labia or finger licking, if what you really enjoy is a light circling of your clitoris.
Birlikte fazlaca yetişkin filmleri izlemeniz, genellikle cazip gelebilir, eğer siz gerçekten sadece klitorisinizin ovalanarak okşanmasından hoşlanıyorsanız orda görülen parmak sokma, dudakları okşama ya da parmakları yalamanın hiçbir anlamı yoktur.
I mean, what is the point of opening your mouth and going :
Yani, ağzını açıp şöyle ses çıkarmanın manası nedir ki :
No, the question is, how long before you boys decide to save your lily-white asses and point the finger at me?
Soru şu, küçük beyaz kıçlarınızı kurtarmak için beni işaret etmenize ne kadar zaman var?
It would have been easier on me, Commander, had you not raised that point, but the penalty for these crimes on your planet is death and that is permanent.
Bu konu üzerinde konuşmasan benim için daha kolay olurdu Kumandan, ama sizin gezegeninizde bu suçların cezası ölümdür ve bu kalıcıdır.
She scores a 98 out of a possible 100, losing one point because she's a total stranger, and the other'cause your entire relationship is based on a lie.
100 üzerinden 98 puan aldı. 1 puanı yabancı olduğu için diğer 1 puanı da bütün ilişkiniz bir yalan üzerine kurulu olduğu için kaybetti.
The point is, there comes a time when you must put these security objects aside and reassert your independence.
Önemli olan bir süre sonra onlardan kurtulup özgürleşebilmektir.
This is your problem, and the first thing kids do today is point to the mother.
Bu senin sorunun. Günümüzde çocukların ilk yaptığı şey annelerini suçlamak.
The point is you need to talk to your father now and be honest with him.
Demek istediğim babanla konuşup ona karşı dürüst olman gerekiyor.
You get to a point with your parents where all you can do with them is eat. You can't talk anymore but you wanna at least try and keep your mouths moving.
Ailenizle buluştunuz..,... onlarla yapabileceğiniz tek şey "yemek" yemek.
Now close your eyes and imagine all the energy in your body is flowing to the point where your fingertips meet.
Şimdi gözlerini kapat ve vücudunda ki enerjini parmak uçlarında toplandığını düşün.
Your sole demand, Sam is simple to the point of absurdity and yet dauntingly complex, isn't it?
Tek isteğiniz, Sam saçma denecek kadar basit bir o kadar da karmaşık.
The point is, you're 18, and that's old enough to start making your own choices.
Mesele şu, 18 yaşındasın ve kendi seçimlerini yapmaya başlamak için yeterince büyüksün.
No, your point is that it's none of my business, and you're probably right.
Hayır, anlatmaya çalıştığın beni ilgilendirmediği, ve muhtemelen haklısın.
I know you guys have been hanging out a lot... and working on your art final and... and the point is... I can't compete with you.
Beraber çok vakit geçirdiğinizi ve final projeniz üzerinde çalıştığınızı biliyorum ve demeye çalıştığım seninle rekabet edemem.
And what is your point?
Ne demeye çalışıyorsun?
.. and the lizard people,..... but the point is none of these compare to your little secret, Colonel.
.. ve kertenkele adamlar..... fakat durum şu ki, bütün bunların hiçbiri, Albay, sizin küçük sırrınız ile karşılaştırılamaz.
You got your point of impact there where Agent Scully is standing clear and identifiable.
Düştüğü nokta şu an Ajan Scully'nin bulunduğu yer. Bundan hiç şüphe yok.
Point is, I will hang you cut your balls off and put them in your pocket.
Seni asacağım hayalarını kesip cebine koyacağım.
The point of any art, apart from expressing your emotions and saying what you want to, is to do everything in a special way.
Tüm sanatların çıkış noktası duygularınızı ifade etmeten ve demek istediklerinizi söylemekten başka ; yaptığınız her şeyin özel olmasıdır.
But the point is, I think I should go home, where it's quiet and safe and monsters don't eat your family.
Demek istediğim, evime dönsem iyi olacak, orası sakin ve güvenli ve ailemi yemeye çalışan canavarlar yok.
I mean, at some point the thing's too much for your brain to process and all you have to rely on is your heart and your natural human instincts.
Bir yerde işler öyle bir hal alıyor ki, insanın beyni almıyor. Yüreğine güvenmeye mecbur kalıyorsun. Doğal insanı içgüdülerine...
Okay, well, the point is... your dad started showing up at the hospital to mark his territory... and one of the doctors, who was getting a little fresh, got punched in the mouth.
Tamam. Önemli olan baban bölgesini belirlemek için hastaneye geldi ve acemi doktorlardan birinin ağzımım üstüne yumruğu çaktı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]