Black eye tradutor Turco
552 parallel translation
How did your eye become a black eye?
O mor gözü neye borçlusun?
Does he have a black eye?
Siyah gözleri mi var?
You know, Gilda, we did a marvelous job on that third act... and I have a feeling that if we got together and collaborated on a note to leave behind... and really worked on it... it would not only be a very fine piece of literature... but it might save me a black eye.
Gilda, oyunun üçüncü perdesinde harika bir iş başardık ve içimden bir ses, arkamızda bırakacağımız bir not yazıp bunun üzerinde etraflıca düşünürsek sadece iyi bir edebi eser bırakmış olmakla kalmayıp beni de morarmış bir gözden kurtarmış oluruz diye düşünüyorum.
I gave him a black eye for it and had to tie him up to a tree.
Gözüne bir yumruk indirdim ve onu ağaca bağlamak zorunda kaldım.
I don't mind a black eye.
Aşağılanmak umurumda değil.
You'll get nothing out of fighting but a black eye.
Kavga etmeniz size mor bir gözden fazlasını kazandırmaz.
You shall get a penny for every mark on your face, sixpence for a bloody nose... a shilling for a black eye, two shillings for a broken nose.
Güzel. Bugünden itibaren yüzündeki her iz için 1 peni alacaksın. Kanayan burun için 6 peni.
A black eye, is it?
- Beth, güzelim...
Gives your saintly legend a black eye, doesn't it?
Bu, azize imajına leke sürüyor, değil mi?
Get your hands off her! You want a black eye?
Çek ellerini kızın üzerinden!
And you gave him a black eye!
Onunla ne alıp veremediğin var senin!
- They give the bank a black eye.
- Bankanın itibarını zedeliyorlar.
It was Brad who gave me my first black eye and... and my first kiss.
Gözümü ilk morartan ve beni ilk öpen Brad idi.
"'I never nursed a dear gazelle, to glad me with its soft black eye. "'Um "'And when it came to know me well - "'- "'... and love me, it was sure to die. "'
O sıcak kara gözleriyle beni mutlu etmesi için hiç bir ceylana bakıcılık yapmadım. - Beni daha iyi tanımaya kalkıp... -... sevmeye başladığında ölüme mahkum oldu.
Irene came into work with a black eye.
Irene işe morarmış bir gözle geldi.
That black eye makes you cantankerous.
Bu kadar kızgın olduğunu bilmiyordum.
He won't tell me how he got that black eye.
Gözünün nasıl morardığını söylemedi.
One of them actually got a black eye.
Aslında birinin gözü morardı.
Says he saw Jim Curry come out of here wearing a black eye.
Jim Curry dışarı çıkarken gözü morarmıştı diyor.
That man with the black eye?
Dün akşamki mi, hani bir gözü morarmış olana mı?
Mrs Garvey, I'm sorry about your black eye.
Bayan Garvey, gözünüz morardığı için üzgünüm.
Is the black eye from an accident?
O mor göz kaza eseri mi? - Yok.
She had a black eye starting'.
Gözü morarmaya başlamıştı.
Why, Mrs McLintock, you have a black eye.
Bayan McLintock, gözünüz morarmış.
- McLintock give you that black eye? - No.
Gözünü McLintock'mı morarttı?
Who gave her a black eye?
Gözünü kim morarttı?
I shouldn't mind a black eye.
Gözüme yumruk yemeyi umursamam.
They have a husband, and you get a black eye, without 5 lire.
Kocalarıyla karşılaşırsınız, 5 lireti geri alıp gözünüzü morartırlar.
You've got an awful black eye.
Gözün morarmış.
He is already dead, stabbed with a white wench's black eye, run through the ear with a love-song, the very pin of his heart cleft with the blind bow-boy's butt-shaft.
Çoktan öldü. bir yosmanın kara gözleriyle hançerlendi. bir sevda türküsüyle kulağından vuruldu ;
You might get a black eye.
Gözünü morartabilir.
A black eye isn't a formality.
Morarmış bir göz, formalite değil.
Ice is good for a black eye.
Morarmış göze buz iyi gelir.
I got a black eye.
Gözüm morardı.
You should be happy about that black eye.
Gözün morardığı için mutlu olmalısın.
How'd you like a black eye?
Gözünü morartmamı ister misin?
That's why you got your black eye.
Gözün o yüzden morarmıştı.
Who gave you that black eye?
Gözünü kim morarttı?
I got a bruised butt and a black eye, but I'm OK.
Biraz korktum. Alnımda bir ezik var ama iyiyim.
How many were they? He gave me a black eye.
Hayır, bana vuran onlar değil, kocan.
Then this electric eye prints on the negative... in this cylinder in black and white... what it sees in Chicago.
Negatif oluşturan bu göz ; Chicago'da ne görüyorsa bu ruloya Siyah ve beyaz olarak aktarıyor.
Geiger's in his early 4os medium height fattish soft all over, Charlie Chan mustache well-dressed wears a black hat affects a knowledge of antiques and hasn't any and I think his left eye is glass.
Geiger 40 yaşlarında orta boylu şişmanca ham vücutlu, Charlie Chan bıyıklı iyi - giyinen siyah şapka takan antikalardan anlar gibi görünüp, aslında anlamayan ve sanırım sol gözü cam olan biri.
Says he's very blue, except for his eye, which is black.
Kahverengi gözleri dışında çok hüzünlü olduğunu söylüyor.
Cover have picture of pirate with a black patch over eye.
Kapak resmi bir korsan, gözünde siyah yama vardır.
As far as the eye could see... smoke and flame reached for the jet-black sky.
Göz görebildiğince... duman ve alevler kapkara gökyüzüne ulaşıyordu.
One more crack, Queenie and I will not only spit in your eye but I will punch it black and blue.
Tek kelime daha edersen kraliçe bozuntusu... suratına tükürmekle kalmam, gözünü de morartırım.
A black rump, a black crown with a bold white flash, and a white line over the eye.
Siyah bacaklar, çarpıcı beyaz lekeli siyah tepelik ve gözün üstünde beyaz bir çizgi.
I hope it isn't that beat-up black tom with the one eye.
İnşallah o hırpani bir gözü kör yaban kedisi değildir.
All it does is black her eye, that ain't nothin'to a woman.
Sadece gözleri morarır ve bu bir kadın için önemli değildir.
There's something black in the green part of your eye.
Gözünüzün yesil ksmnda siyah bir sey var.
A black eye
Bir siyah göz.
black eyes 26
eyes 364
eyed 257
eyes on the prize 41
eyebrows 21
eye of the tiger 23
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes 364
eyed 257
eyes on the prize 41
eyebrows 21
eye of the tiger 23
eyes on me 42
eyes up 51
eyes up here 21
eyes open 53
eyes here 16
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes forward 43
eyes front 76
eyes on 29
eyes closed 32
eyeball 22
eye for an eye 35
eye candy 29
eyes on the road 42
eyes down 32
eyes forward 43
eyes front 76
eyes on 29
eyes closed 32
eyeball 22
eye for an eye 35
eye candy 29