Cul tradutor Turco
211 parallel translation
Well, that lands both of us in a cul-de-sac, doesn't it, sir?
İkimizde tahmin yürütmede başarısız olduk değil mi efendim?
But I'm a robber now and you're the Marquise of the Angels, and your cousins are Barcarolle, Jactance and Cul-de-Bois!
- Şimdi bir hırsızım ve sen "Serseriler Markizi" sin, ve senin kuzenlerin, - Barcarolle, Jactance ve Cul-de-Bois lerdir!
Cul-de-Bois is the new Coësre.
- Yeni Şef, Cul-de-Bois dir.
Perhaps even now, while we mention it. the doubtful manoeuvre is already behind us and we are proceeding into a cul-de-sac.
Hatta şimdi, biz ondan söz ederken bile, şüpheli manevralar hemen arkamızdalar, ve biz çıkmaz bir sokakta ilerlemekteyiz.
From the Cul-de-Sac in which you let me die.
- Senin yüzünden ölü bir adam oldum
and soon the whole Crimea will be a cul de sac
Yakında tüm Kırım çıkmaz bir sokağa dönecek.
Remember, the cul-de-sac is by the great north wall.
Unutma, çıkmaz sokak büyük kuzey duvarının orada.
Yeah, you're also in a cul-de-sac.
Evet ama çıkmaz sokaktasınız.
I hate cul-de-sacs. There's only one way out, and the people are weird.
Soğuk ilişkilerden nefret ederim.
After which, thankfully, the pain retreats to a cul-de-sac in a distant suburb of my conscious mind.
Ve sonrasında, çok şükür... ağrı, bilincimin uzak köşesindeki bir varoşa, çıkmaza doğru geri çekiliyor.
Mimi, magnes le cul?
Mimi şu siparişleri götürür müsün?
Quais m'en plus j'ai rien à m'foutre sur le cul.
Ne oldu ki?
Just another close-end biological mistake, an evolutionary cul-de-sac.
Bir başka biyolojik hata olacağız sadece, bir evrimsel tuzak.
Because at the end of that road is a cul-de-sac of vulnerability.
Çünkü yolun sonunda savunmasız kalacağın çıkmaz bir sokak var.
- "Cul-de-sac of vulnerability"?
- Savunmasız kalacağım çıkmaz sokak mı?
A cul-de-sac.
Bir cul-de-sac.
It's a cul-de-sac, right.
Orası çıkmaz sokak.
You keep a gun under the front seat of your car ever since you were robbed in that dark cul-de-sac in that very, very bad part of town.
Şehrin çok kötü bir bölgesindeki o karanlık çıkmaz sokakta soyulduğun geceden beri arabanın ön koltuğunun altında bir silah bulunduruyorsun.
This one's nice and secluded on the end of the cul-de-sac with woods behind.
Burası güzel ve sakin bir ev. Arkasında ağaçları ile bir bahçesi var. Balık tutar mısın?
One continues to turn in round, the same good old man cul-de-sac.
Dön dolaş, tekrar tekrar. Yine aynı, eski çıkmaz sokak.
In a cul-de-sac.
Çıkmaz bir sokakta.
- There's all sorts of twists and cul-de-sacs. It's wild.
- Her türlü yanlış anlama ve çıkmaz var orada.
I am in a financial cul-de-sac.
Maddi bir kriz içindeyim.
We decided before we even climbed the face that we were going to come down the north ridge of the mountain, down to a cul between the mountain Siula Grande and another mountain called Yerupaja.
Yüzü tırmanmaya başlamadan önce karar vermiştik, aşağıya inerken Siula Grande ile Yerupaja dağlarının arasında Kuzey sırtını kullanacaktık
I mean the cul-de-sacs.
Çıkmaz sokak demek istiyorum.
I don't leave the cul-de-sac for anything.
Yuvamı hiçbir şey için terk etmem.
The only time I ever leave my cul-de-sac is when Jon takes me to the vet. Which he's been doing a lot recently, and it appears to have nothing to do with me.
Yuvamdan sadece Jon beni götürünce çıkıyorum, ve son zamanlarda çok sık gidiyoruz, galiba benimle bir ilgisi yok.
Never leave the cul-de-sac.
Yuvanı asla terk etme.
Ladies and gentlemen, Garfield has left the cul-de-sac.
Bayanlar ve baylar, yuvayı terk etti.
Cul de sacs.
Ölü nokta.
Inside the box, it's like a street, and both ends are cul-de-sacs.
Kutunun içi bir cadde gibi ve iki uç da çıkmaz sokak.
I don't mean this in a bad way but genetically you are... a cul-de-sac.
Bunu kötü anlamda söylemiyorum ama genetik olarak sen bir... çıkmaz sokaksın.
You have quite the little Cul-de-sac going here.
Çıkmaz sokağa saptın.
- The plural of cul-de-sac is culs-de-sac?
Öyle. "Culs-de-sac" ın çoğulu "culs-de-sac" mı?
So everyone in the entire world knew... - the plural of cul-de-sac was culs-de-sac?
Yani dünyadaki herkes cul-de-sac'ın çoğulunun culs-de-sac olduğunu biliyor mu?
- Cul-de-sacs.
- Cul-de-sac.
Maybe we're gonna buy a ranch house in a cul-de-sac.
Belki çıkmaz sokakta bir çiftlik evi alacağız.
- Cul-de-sac.
- Çıkmaz sokak.
... neighbors say the first sparks were seen just past 9 : 00, and it wasn't until 10 : 00 that the fire began to take hold of the cul-de-sac.
... komşular ilk kıvılcımların 9 civarında görüldüğünü... yangınınsa saat 10'da başladığını ve çıkmaz sokağı sardığını söylüyorlar.
Those are single-family homes with lawns and cul-de-sacs.
Bunlar çimleri olan ve her yanı çevirili aile evleri.
You know, and you're like, "Use the Force." You're already in the cul-de-sac.
En çok da "Gücü kullan" yazsını seviyorum. Çoktan modası geçse bile.
Being dressed in rags when you were caught. Living in a hovel.
yakalandığında çul giyiyordun Barakada yaşıyordun.
If Tyre and Sidon had witnessed such miracles they would have repented in sackcloth and ashes long ago.
O mucizeler Sur ve Sayda'da yapılmış olsaydı,.. ... çoktan çul kuşanıp külde oturarak tövbe etmiş olurlardı.
In their streets they shall gird themselves with sackcloth.
Çul kuşanıyorlar sokaklarında.
My son, when you feel the prickings of the flesh... put on a hairshirt and say an "Our Father."
Oğlum, nefsinin kıpırdadığını hissettiğinde üzerine bir çul giyip bir kere "Tanrım" de.
Today's loot isn't much, you know.
Ne vurgunu? Çul çaputtan başka bir şey yok ki.
" Now you must go in sackcloth and ashes.
" Şimdi çul ve küllerin içinde devam etmelisiniz yolunuza.
It's a cul-de-sac!
Ordan kaçamayız!
"... and the sun became black as sackcloth and the moon became red as blood. "
"ve güneş, keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı ve ay kan rengine döndü."
Love knows nothing of rank or riverbank.
Aşk sınıf veya çul tanımaz.
Spare me the sackcloth and ashes.
Çul ve kül, koru beni.