Da tradutor Turco
1,223,031 parallel translation
And how he is in the world can make it hard sometimes, but I think it's important to celebrate the small victories.
Dünyadaki duruşu da işleri bazen zorlaştırıyor ama küçük zaferleri de kutlamak önemli.
There were four of us. The other girls are really fast, too.
Dört kişiyiz ve diğer kızlar da çok hızlıydılar.
Gardner, I think of you like a daughter... much to the chagrin of my real daughter, who can't run fast at all.
Gardner, seni kendi kızım gibi severim. Tabii kendi öz kızım senin kadar hızlı koşamasa da.
I'm pretty sure your dad hates me.
Baban benden nefret ediyor da.
Julia says we got to celebrate the small victories.
Julia da "Küçük zaferleri kutlayın." diyor.
The one that flushes is upstairs.
Sifonu çalışan yukarıda.
What do you mean, " Cigarettes?
Hayır. " da ne demek?
Since it's clearly, like, bothering you, why don't we just honey?
Dur da çıkarayım canım.
What are you laughing at, Cheech? He did say you have very clean shoes.
Ayakkabılarını temiz tuttuğunu da söyledi.
And I get it. Sam's got a disability or whatever. But Casey broke a record.
Anlıyorum, Sam'in engeli var ya da her neyse işte ama Casey rekor kırdı.
I can't go to the Valley Marketplace, and that's your fault, too.
Artık Valley Süpermarkete gidemiyorum ve bu da senin hatan.
Sometimes in cinema we do that, too.
Bunu bazen sinemada da yapıyoruz.
[shrieks, then giggles ] [ Langford] With the photo that's taken of Hannah, it was innocent, but an unflattering photo out of context, posted by a guy with a particular rep, or saying something, or spinning the story some kind of way can destroy someone.
Hannah'nın fotoğrafı, masumdu ama tek başına bakılırsa utandırıcıydı, belirli bir ünü olan bir adam yayınladı, bir şeyler söyledi ya da hikayeyi birine zarar verebilecek şekilde değiştirdi.
And people come up and conjure up their own story, or what they think is right, and it affects you, it hurts you.
İnsanlar kendi hikayelerini ya da doğru sandıkları şeyi yaratıyor. Ve bu seni etkiliyor, canını acıtıyor.
[Dr. Hsu] The topic of slut shaming, like what happened with Hannah, we're in a place where, on the one hand, girls feel incredible pressure to be rated on being attractive, um, to be popular, to be good-looking, to look perfect on Instagram.
Hannah'nın başına geldiği gibi sürtük yakıştırması konusunda öyle bir yerdeyiz ki, bir yandan kızlar çekici olma, popüler olma, güzel görünme, Instagram'da mükemmel olma konusunda çok baskı hissediyor.
I hope there's discussions like that, not just between friends in high schools and colleges when this show airs, but between parents.
Umarım böyle tartışmalar olur, sadece lise ve üniversite arkadaşları arasında değil, dizi yayınlandığında, ebeveynler arasında da.
[Yorkey] A big part of Clay's story is that he is not a kid who can communicate how he's feeling, or what's on his mind.
Clay'in hikayesinin büyük bir kısmı, hislerini ya da aklındakileri ifade edebilen bir çocuk olmaması.
I certainly remember experiencing things when I was younger, and being so overwhelmed because I had no idea what it was, or what I was feeling.
Daha küçükken yaşadıklarımı hatırlıyorum, ve çok yoruluyordum çünkü ne olduğunu bilmiyordum ya da ne hissettiğimi.
It's not because you don't love them or don't respect them.
Onları sevmediğin ya da saygı duymadığın için değil.
Hannah missed the opportunity to say what had happened to her, and Mr. Porter missed the opportunity and missed a lot of signs to see that this was someone in immediate crisis who needed more help than he gave her at that moment.
Hannah başına gelen şeyi söyleme fırsatını kaçırdı. Bay Porter da bu kişinin kriz içinde olduğu, kendisinin verebileceğinden fazla yardıma ihtiyacı olduğu konusundaki fırsatı ve pek çok işareti kaçırdı.
Just reading it on paper was devastating, and then having to bring it to life was... really fucking hard to do, so I can't even imagine what a lot of these girls are going through, or anyone who is a survivor of sexual assault.
Sadece okumak bile çok yıkıcıydı, sonra bunu hayata geçirmek gerçekten çok zor oldu, yani bu kızların çoğunun neler yaşadığını hayal bile edemiyorum ya da cinsel tacize uğrayan birinin.
Someone like Bryce, we call them a predator, which he is.
Bryce gibilere biz avcı diyoruz. Bryce da bir avcı.
You know, in the scene we stay on Hannah's face, and it's actually in the script where it says we stay on her face longer than is comfortable.
Sahne sırasında Hannah'nın yüzünü görüyoruz ve senaryoda da "Rahatsız edici bir süre yüzünü görürüz" yazıyor.
And how damaging, how deeply damaging that is, both, we see with Hannah obviously, and we also see with Jessica.
Ve bunun ne kadar derinden zarar verdiğini, hem Hannah'da hem de Jessica'da görüyoruz.
So many girls are afraid to come forward when something like this happens because immediately the victim-shaming, oftentimes, is actually worse than even the initial assault.
Pek çok kız böyle bir şey olduğunda öne çıkıp konuşmaktan korkuyor çünkü hemen kurban olarak utandırılıyorlar ve çoğunlukla yaşanan saldırıdan da kötü oluyor.
Young adults haven't fully formed their frontal lobe, or executive function as we call it, so everything that happens feels like this is forever.
Genç yetişkinlerin ön lobu yeterince gelişmemiş ya da karar mekanizması tam oluşmamış, yani olan şey sonsuza kadar sürecekmiş gibi hissediyorlar.
And it seems counterintuitive, and yet the person who has survived somebody else's suicide often feels guilty and can blame themselves, and that seems to be a large part of what happens with Alex.
Sezgilere aykırı görünse de, çevresinde bir intihar olayı yaşanan kişi, genellikle kendini suçlayıp sorumluluk hissediyor ve Alex'in yaşadağı şeyin büyük bir kısmı da bu.
A drastic change in behavior, a drop in their grades, getting in fights with their peers, or parents, or authority figures, substance abuse, these are all different signs to look out for.
Davranışlardaki ciddi değişiklik, notlarda düşüş, arkadaşlarıyla, aileyle ya da otorite figürleriyle kavgaya girme, madde kullanımı bakılabilecek farklı belirtiler.
Anxiety is, depression is, talk therapy, treatment centers, there's a million ways you can find help.
Anksiyete de depresyon da. Konuşma terapisi, tedavi merkezleri, yardım alabileceğin milyonlarca yol var.
If someone watching this is feeling like their life doesn't have worth, I hope that you see around Hannah in this show all the people who care about her, and know that there are those people in your life as well.
Bunu izleyen ve hayatının değersiz olduğunu düşünen varsa, umarım bu dizide Hannah'nın yaşadıklarını, onu seven herkesi görürsünüz ve bu insanların sizin hayatınızda da olduğunu anlarsınız.
[Langford] Reach out, even if you feel like Hannah and can't talk to your parents, or don't want to tell anyone at school because you're embarrassed, call a hotline.
Hannah gibi hissediyorsanız bile yardım isteyin, ailenizle konuşamıyorsanız ya da utandığınız için okulda kimseye söyleyemiyorsanız yardım hattını arayın.
You can help others by spreading it as well.
Bunu yayarak da başkalarına yardımcı olabilirsiniz.
We can't really tell how they're made.
Nasıl yapıldığını da bilemiyoruz.
They oughta leave ours.
Burayı da terk edecekler.
Titans took it from'em.
Titanlar onları da mahvetti.
You gotta be kidding!
Yok artık! O kadar da uzun boylu değil!
If you're not there for them, don't expect them to be there for you.
onlar da sana yardım etmezler.
Surely he realized something was amiss and fled...
Belli { \ fnComic Sans MS } ki o da bir şeylerin eksik olduğunu fark etmiş...
What's that?
Bu da { \ fnComic Sans MS } ne?
Who'da thunk it was you?
Meğer senmişsin.
Just now...
Bu da neydi?
Let the two of us withdraw from the front.
Bırak da ikimiz cepheden çekilelim.
We'll need to, but the horses and the rest of us are exhausted.
Onu da düşündük ama hem atlar hem de biz fena yorulduk.
What's that?
O da ne?
Luckily the moon is out.
Ay da yüzünü gösterdi.
Who's that?
O da kim?
But what if...?
İyi diyorsun da...
I think they all escaped, so there's that to be thankful for.
Bana sorarsanız hepsi kaçıp kurtuldu. Bu da bir şeydir sonuçta.
If this theory of yours is correct, that means your father had to be a Titan, too.
o zaman baban da Titan olmalı.
What the hell is this?
Bu da ne böyle?
Or, um...
Ya da...