Do not tradutor Turco
113,610 parallel translation
If I do not come out now, that army outside... those phony agents... they are just the tip of the iceberg.
Şimdi çıkmazsam, dışarıdaki ordu o sahte ajanlar buzdağının sadece görünen kısmı.
You do not know me, commander.
Beni tanımıyorsun, binbaşı.
So if you do not answer my questions to his satisfaction, you will not be granted entry to the United States of America.
BERLİN, ALMANYA 1932 O yüzden, sorularıma onu memnun edecek cevaplar vermezseniz Amerika Birleşik Devletleri'ne giriş izni alamayacaksınız. Buna katlanmak zorunda değilim.
Do not ask questions of authority.
"Göze çarpmayın." "Otoriteyi sorgulamayın."
They do not.
– Tutmuyorlar.
Niels, it defies common sense that the rules which govern those things we can see do not apply to those we cannot.
Niels, görebildiğimiz şeyleri yöneten kuralların göremediklerimiz için geçerli olmadığı düşüncesi sağduyuya aykırı.
According to Bohr. But I do not believe God plays dice with the universe.
Bohr'a göre öyle ama ben Tanrı'nın evrenle zar attığına inanmıyorum.
Do not be afraid.
Korkmayın.
An eternity, if you do not hold still.
Sabit durmazsan sonsuza kadar.
I do not suppose I have ever felt more uncertain about whether or not what I'm doing is right.
Yaptığım şeyin doğru olup olmadığı konusunda hiç daha belirsiz bir hisse kapılmamıştım herhalde.
The Germans do not have a bomb.
Almanların bombası yokmuş.
"Do not despise these small beginnings," he said.
"Küçük işleri yapmayı küçümsemeyin." dedi.
I'm sorry, Martin, I do not understand.
Üzgünüm, anlamadım.
Do not change the subject to me'cause we're talking about you.
Konuyu bana çevirme, senden konuşuyoruz.
No, you do not.
- Hayır, gerekmiyor.
Do not blame yourself.
Kendini suçlama.
And do not open your mouths when you're in there.
Karavana girdiğinizde ağzınızı açmayın.
After this conversation, you do not talk about this.
Bu mesele aramızda kalacak.
"Do not participate..."
" Karanlığın meyvesiz...
"Do not participate... in the unfruitful deeds of darkness."
Karanlığın meyvesiz işlerine katılmayın!
Just jeans, a T-shirt, a windbreaker, and do not forget your medication.
Pantolon, tişört, rüzgârlık al ve ilacını da unutma.
I do not know where he is. I do not know where he is.
Nerede olduğunu bilmiyorum.
Honestly, I do not know.
Açıkçası bilmiyorum.
Listen, do not fucking shoot me.
Bana bak, sakın vurma beni.
For the love of God, please do not wake that baby.
Tanrı aşkına, ne olur uyandırma şu bebeği.
Oh, no. I do not believe in radio voodoo.
Hayır, radyo voodoo'suna inanmıyorum.
And at this time, we do not have the funds necessary...
Ve şu an gerekli kaynağımız yok...
Don't fuck this up. Don't fuck this up. Do not fuck this up.
Bunun içine etme.
Reality cannot be described by two theories which do not agree.
Gerçeklik birbirine uymayan iki kuramla tasvir edilemez.
Then I do not approve.
– O zaman onaylamıyorum.
Many believe that young men such as yourselves do not deserve the same opportunities as everyone else.
Birçok kişi sizin gibi gençlerin... LİNCOLN ÜNİVERSİTESİ CHESTER COUNTY, PENSİLVANYA... herkesle aynı fırsatları hak etmediğine inanıyor.
What part of "we need him alive" do they not understand?
Onu canlı istiyorum dediğimi anlamadılar mı?
He will not be able to do so with this model.
Bu modelde yapamaz.
Do not stand out.
"Araya karışın" diyorlar.
The surest way to get my husband to do what you want is to - tell him not to. - Dr. Einstein...
Kocama istediğinizi yaptırmanın en kesin yolu yapmamasını söylemektir.
- Why do you not answer your phone?
Telefona niye bakmıyorsun?
And two, do I like your face, or do I not like your face?
İkincisi de yüzünüz hoşuma gidiyor mu yoksa gitmiyor mu?
It may not look like it, but they are steering the world, and to do that, they need to know that what is said and done within these walls will stay here.
Öyle görünmüyor olabilirler ama onlar dünyayı döndüren insanlar. Ve bunu yaparlarken de bu duvarlar arkasında yapılanlar ve konuşulanların bu duvarların arkasında kalmasını isterler.
But that's not a reason not to do it.
Ama bu yapmamam için bir neden değil.
As your boss, I hope I'm not gonna have to negotiate every single time I ask you to do something.
Umarım patronun olarak senden ne zaman bir şey istesem - her defasında pazarlık yapmayız.
And that will not do.
Bu da işimize gelmez.
Not if we do what they want.
İstediklerini yaparsak bir şey olmaz.
You're not gonna do anything on this property.
Bu araziye hiçbir şey yapılmayacak.
Well, even if you... if we did do this, I mean... - it's not like you'd be stealing.
Bu işe girmiş olsaydık bile hırsızlık yapıyor olmazdın.
You know, I know it's not any of my business, but how do you know him?
Biliyorum, beni hiç alakadar etmez ama onu nereden tanıyorsun?
He's trying not to do the morphine drip.
Mümkün olduğunca morfin almamaya çalışıyor.
I'm not gonna let Gilbert do this.
Gilbert'ın bunu yapmasına izin vermeyeceğim.
- You're not gonna do anything.
- Kevin, hiçbir şey yapmayacaksın.
And I'm not going to do that because there is one policy for you out here, and it is to box you up for eternity.
Ve bunu yapmayacağım, çünkü burada sizin için bir tedbir var, ve sizi kutuplaştırıyor.
Maybe not then, but now I could do it in 15.
Belki de değil, ama şimdi 15'de yapabilirim.
It's not right to do that and get nothing in return.
Bunu yapıp karşılığında bir şey almamak doğru değil.
do not disturb 82
do not enter 22
do not touch 30
do not be afraid 137
do not engage 63
do not stop 42
do not touch me 90
do not say 25
do not move 334
do not cry 56
do not enter 22
do not touch 30
do not be afraid 137
do not engage 63
do not stop 42
do not touch me 90
do not say 25
do not move 334
do not cry 56
do not panic 50
do not fear 30
do not forget 37
do not lie to me 46
do not worry 517
do nothing 111
do not know 60
do not do it 54
do not you 30
do not go 73
do not fear 30
do not forget 37
do not lie to me 46
do not worry 517
do nothing 111
do not know 60
do not do it 54
do not you 30
do not go 73