End of the line tradutor Turco
789 parallel translation
That's a pretty cute bundle you got on the end of the line there.
Grubun sonundaki fıstık çok şirinmiş.
There's $ 250,000 at the end of the line.
İşin ucunda 250.000 dolar var.
Get to the end of the line, blimp!
Şişko, sıranın sonuna geç!
The end of the line.
Hattın sonu.
It's message from my brother at the end of the line.
Hattın sonundaki kardeşimden bir mesaj.
There was someone on the other end of the line.
Hattın ucunda biri vardı.
Don't tell me this is the end of the line.
Burası yolun sonu deme sakın.
You've been to the end of the line and back again.
Hattın sonuna kadar gittiniz ve geri geldiniz.
They're stuck with each other and they've got to ride... all the way to the end of the line.
Birbirlerine yapışmış durumdalar. Yolun sonuna kadar beraber gitmek zorundalar. Ve bu yolun dönüşü yok, son durak mezarlık.
Just like I remembered what you had told me, Keyes... about that trolley car ride... and how there was no getting off till the end of the line where the cemetery was.
Bana söylediklerini hatırladığım gibi, Keyes.Tramvaya bindik ve inme şansımız yok, yolun sonuna kadar. Mezara kadar.
They're stuck with each other and they have to go on... riding together clear to the end of the line.
Yapışırlar birbirlerine. Beraber yolu sonuna kadar giderler.
Two people are gonna ride to the end of the line, all right.
İki kişi beraber yolun sonuna kadar gidecek.
Joe, something may be pulled against your end of the line.
Joe, Hattın sonuna çekildiğinde,
How are things going down at your end of the line, Joe?
Hat boyunca işler nasıl gidiyor, Joe?
- It's the end of the line.
- Yolun sonu.
End of the line, sailor.
Yolculuk bitti bahriyeli.
End of the line, Corey.
Yolun sonu, Corey.
Most of that time, I was on the other end of the line.
Çoğu zaman, hattın diğer ucundaki bendim.
But that lipstick on your shirt isn't mine So I'm getting off It's the end of the line
Ama gömleğindeki ruj tekesi benim değil Ben gidiyorum, her şey bitti
But that lipstick on your shirt isn't mine So I'm getting off It's the end of the line
Ama gömleğindeki ruj lekesi benim değil Ben gidiyorum, her şey bitti
A chance to call it off, to collect. "The end of the line. Fares, please."
Nokta koymak, parsayı toplamak için bir fırsat. "Son durak, biletler lütfen."
PLANK : Looks like the end of the line.
Hattın sonu gibi görünüyor.
It's the end of the line.
Çizginin sonu.
I've taken more than I can stand from you... and this is the end of the line.
Senin için dayanabilecegimden daha fazlasına dayandım... ve artık herşey buraya kadar.
Santa Rosalia, that's the end of the line.
Santa Rosalia yol orada bitiyor.
- He's really the end of the line.
- O adam sınırı aştı artık.
- This is the end of the line for me.
- Benim için bu yolun sonu demektir.
Literally, to the end of the line
Soyumuz gerçekten tükeniyor.
San Diego, the end of the line.
San Diego, yolun sonu.
End of the line, boy.
Yolun sonu evlat.
This is the end of the line.
Burası hattın sonu.
- End of the line?
- Hattın sonu mu?
All right, end of the line!
Tamam, tek sıra olun!
- That's the end of the line.
- Başka yer yok.
It's the end of the line for me, Wyatt.
Burasi benim için yolun sonu Wyatt.
End of the line.
İzler bitiyor.
The end of the line.
Yolun sonu.
Fall in at the end of the line.
Sıranın sonuna geçin.
It's the end of the line.
Orası yolun sonu.
I was told to go to the end of the line
Sıranın sonuna geçmem söylenmişti.
Especially on the end of a line.
Özellikle de oltanın ucunda.
One ticket for the West, end of line.
Batı'ya bir bilet. Hattın sonuna kadar.
The other end of this line is what we're looking for.
Bu hattın diğer ucunu arıyoruz.
The end of a long, long line of bats
Uzun lafın kısası,
Tie the tank to the end of your safety line.
Tüpü güvelik ipinin sonuna bağla.
You're standing at the end of a long, long line
Çok uzun bir yolun başında duruyorsun.
We have come to the end of our line
Ve soyumuz tükeniyor.
Looks like the end of our freight line, doesn't it, Charlie?
Taşımacılık işimiz burada bitti galiba, değil mi Charlie?
There's a train come to pick up the turpentine every day, come out of the west end of the swamp heading'cross the line to the paintmakers up north in Ohio.
Her gün bir tren terebentin almaya gelirdi. Mason-Dixon hattından geçerek, Ohio'daki fabrikaya geliyordu.
Well, the rate of flow differs from year to year, depending on the balance between the melting line and the accumulation area at the upper end of the glacier.
Akış oranı yıldan yıla değişiklik gösterir, bu değişiklik erime hattıyla buzulun üst ucunda yer alan birikme alanı arasındaki dengeye dayanır.
The melting line, of course, is at the lower end.
Erime hattı, kuşkusuz, aşağı uçtadır.