For nothing tradutor Turco
16,452 parallel translation
Everything that I had accomplished up to that point was wiped away, and according to you, it was for nothing, because we didn't get the bad guy.
Georgia ya dönmek zorunda kaldım bu zamana kadar başardığım her şey bir çırpıda silinip atıldı, ve bu sana göre hiç bir şey, niye çünkü kötü adamı yaklayamadık.
you good for nothing feline.. cat!
Hiçbir şey kedi için iyi. Kedi!
Then you worry for nothing. I've sent Indra to raise an army from the villages near Arkadia.
Indra'yı Arkadya'nın yakınındaki köylerden ordu kurması için gönderdim.
Then you came for nothing.
- O halde boş yere geldin.
I did all that for nothing.
Boş yere yaptım onca şeyi.
'cause I think a woman like you, a woman who looks like you Should aim higher and not for nothing.
Çünkü senin gibi bir kadının, senin gibi olan bir kadının daha büyük amaçları olmalı ve işe yaramalı bence.
It seems as if the King cares for nothing but his son.
Görülüyor ki kral oğlundan başka kimseye değer vermiyor.
All those years of thought and planning and calculation that you and he put in are for nothing, and there's a high probability that it does go wrong.
Onca yıl boyuncaki fikirleriniz, planlarınız, öngörüleriniz boşa gidiyor. Üstelik büyük bir ihtimalle de sonu kötü olacak.
Everything you fucking put me through has been for nothing?
Bana yaşattığın her şey hiç için miydi lan?
Without affection? Caring for nothing?
Kimseyle duygusal yakınlık kurmadan, hiçbir şeyi önemsemeden.
Well, looks like you borrowed the car for nothing.
- Arabayı boşuna almışsın.
But about the ninth or tenth time this happened, Walter ran outside, climbed up into a tree in our backyard, and wouldn't come down for nothing.
Ama dokuzuncu veya onuncu sefer gibi, Walter dışarıya koştu bahçemizdeki bir ağaca tırmandı ve bir türlü aşağı inmedi.
All of that hard work, to get this close, and now the second they leave, they'll vanish, along with all the animals and all this would've been for nothing.
Bütün bunları yakından takip etmek için, Ve şimdi bıraktıkları ikinci, yok olacaklar, Bütün hayvanlarla birlikte ve hepsi boşa giderdi.
I take blame for nothing.
Hiçbir suçu üstlenmiyorum.
One will lead us to prosperity and a future where our children's children will want for nothing.
Biri, bizi refaha ve torunlarımızın her şeye sahip olacağı bir geleceğe götürecek.
This feels real weird, sitting in this office, getting paid for nothing.
Ofiste oturup hiçbir şey yapmadan para almak garip hissettiriyor.
Thanks for nothing.
Teşekkürü hiç hak etmiyorsun.
Of course, i shall say nothing for now.
Elbette, Şimdilik hiçbir şey söylemeyeceğim.
Dozens of neighbors heard her cries for help and did nothing.
Düzinelerce komşu yardım çığlıklarını duymalarına rağmen birşey yapmadılar.
You have nothing to say for yourself?
Hiç bir şey söylemeye hakkın yok senin?
fending for myself with nothing but time and very few skills to survive.
Hiçbir şey ama zaman ve çok az becerileri ile kendim için fending hayatta kalmak için.
Just two homeless castaways, we were held captive by that human for months with nothing to eat but the crumbs from his table.
Sadece iki evsiz castaways, Biz ay boyunca insan tarafından esir alındı. Onun tablodan yemeye bir şey ama kırıntıları ile.
I lay with my son's father one night and I knew he was a good-for-nothing!
Oğlumun babasıyla bir gece yatmıştım ve beş para etmez olduğunu anlamıştım!
There's nothing here for you.
İşinize yarayacak bir şeyimiz yok.
We ain't got nothing better to do for the next hour or so.
Birkaç saat yapacak işimiz de yok zaten.
I assure you, Dr. Palmer, there's nothing more you can do for her.
Sizi temin ederim Dr. Palmer, onun için yapabileceğin fazla bir şey yok.
Nothing to apologize for, we said the deal was on the table for a week.
Özür dilemenize gerek yok. Teklifin süresi bir haftalık demiştik.
We've had nothing to eat for weeks.
Haftalardır bir şey yemedik.
I have nothing but the utmost respect for the US Attorney.
ABD Savcılığı'na karşı sonsuz bir saygım vardır.
And a knife for the dead ones, nothing else.
Bir de ölüler için bir bıçağım ; başka bir şey yok.
So you've got nothing for me.
Yani bana göre bir işin yok.
"For evil to triumph, it only takes good men to do nothing."
"Kötülerin ilerlemesi için ; iyilerin bir şey yapmaması yeterlidir."
You sure? Nothing for you?
Bir şey istemediğine emin misin?
"Have them all bury my picture in autumn leaves, and as they do, they should make a wish for the world... that has nothing to do with the financial markets."
"Tüm resimlerimi sonbahar yapraklarıyla yakın ve yandıklarında finans piyasalarıyla ilgisi olmayan bir dilek tutun."
Whether Richard's winning awards for his acting or courting controversy on top-rated chat shows, it seems nothing can stop him heading all the way to the top.
Aktörlüğü için ödül kazanıyor olsa da ya da çok izlenen talk şovlarda aşırılık yapsa da hiçbir şey Richard'ın en tepeye çıkmasını engelleyemeyecek gibi görünüyor.
There's nothing left for you in Polis.
Polis'te sizlik bir şey kalmadı.
You're here for Bobbi... nothing more.
Bobbi için buradasın. Bu kadar.
So, if I'm looking for something positive... let's just say, I probably don't gotta get her nothing for Christmas.
Eğer iyi yanından bakıyorsam bile şöyle söyliyim, sanırım ona yılbaşı için hiçbir şey alamıyorum.
There's nothing here for you.
Senin için burada hiçbir şey yok.
- Oh, nothing for me, thank you.
- Sağ olun, ben almayayım.
Now, I'm just filtering traffic, looking for packets that traveled through the Latin American or Caribbean Internet exchanges, but nothing's popping up.
Sadece iletişim trafiğini tarayıp Latin Amerika ya da Karayiplerden geçen veri paketlerine de baktım, - ama bir şey çıkmadı.
No water, no fan, nothing for him.. - Sarita, I want to speak to you.
- Ne su, ne havalandırma hiç biri.
There's nothing for me to do here anyway.
Burada yapacak bir işim yok zaten.
It's like going to sleep for a while, nothing else.
Biraz uyuyor gibi olacaksın, hepsi bu.
- He killed her! It cares nothing for us.
Bizi umursamıyor bile.
My brother is going to jail for a murder he has nothing to do with.
Kardeşim hiç ilgisi olmayan bir cinayet yüzünden hapse girecek.
Nothing so prosaic for you, Professor.
Senin için hiçbir şey sıradan değildir Profesör.
And I have nothing waiting for me back there.
Beni orada bekleyen hiçbir şey yok.
I'm fine, there's nothing for you to worry about.
Ben iyiyim, endişe edeceğin bir şey yok.
I lived on nothing but grief for thousands of starless nights in the darkness.
Yıldızsız binlerce gece karanlıkta kederden başka bir şeyle yaşamadım.
For all Franklin's experiments, these books offer nothing of any practical use.
Kitaplar Franklin'in deneylerine dair kullanılacak bir şey içermiyor.
nothing 25771
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing yet 509
nothing changes 92
nothing to see here 87
nothing else matters 82
nothing to hide 21
nothing much 304
nothing more 611
nothing happened 754
nothing at all 597
nothing yet 509
nothing changes 92
nothing's changed 230
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing so far 85
nothing fancy 88
nothing has changed 127
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing here 109
nothing important 86
nothing to worry about 339
nothing happens 85
nothing so far 85
nothing fancy 88
nothing has changed 127
nothing serious 268
nothing will happen 77
nothing here 109
nothing important 86