Given the chance tradutor Turco
367 parallel translation
No longer orphans, Huxley's Harlots were at last being given the chance to prove themselves.
Artık yetim olmayan Huxley'nin Fahişeleri nihayet kendilerini kanıtlayabilecekti.
And given the chance, sister, he'd rape you.
Ve ilk fırsatta sana tecavüz edecek.
Well, perhaps the poor man's never been given the chance.
Belki de fırsat bulamamıştır.
If I had been given the chance to interrogate him... I could have incriminated Mundt.
Eğer onu sorgulama şansım olsaydı, Mundt'u deşifre edebilirdim.
EVEN IF THEY WERE GIVEN THE CHANCE, AT BEST, IT WOULD LOOK LIKE THIS
Bize ikinci bir şans verilirse işte olacağı bu.
We just know that the young people, if given the chance, would rather be playing baseball and football than fighting and smoking pot.
Bu şehrin gençlerine şans verildiği takdirde kavga edip esrar çekmek yerine, beysbol ve futbol oynayacaklarını biliyorduk.
And who in the jury wouldn't do the same thing if given the chance?
Hangi jüri üyesi fırsat bulsa aynı şeyi yapmazdı?
I have not been given the chance.
Fırsatım olmadı.
This time, when given the chance, the alligator became the hunter.
Bu seferlik, verilen fırsatla, avcı olan timsah oldu.
I know, if given the chance, I can cure him.
Biliyorum, fırsatım olsa onu iyileştirebilirim.
He wasn't given the chance that you and I were given, to live.
Sana ve bana verilen yaşama şansı ona verilmedi.
The thing is, given the chance, I think he could do a good job.
Ona şans verilirse, işi başarabileceğini düşünüyorum.
You have been given the chance to tell him again.
Eline, onu kurtarma fırsatı geldi.
Given the chance, a perfectly good father, too.
Eğer şans verilseydi, mükemmel bir baba da olurdun.
But I wasn't going to be given the chance to find out what.
Ama neler olduğunu anlamama şans vermediler.
But given the chance, the disease could mutate... into something that could affect us all, if we don't stop it now.
Ama hastalık tüm türleri etkileyecek şekilde mutasyona uğrayabilir.
Given the chance, a large male might kill the cubs.
Büyük bir erkek ayının yavruları öldürme ihtimali de var.
I ´ ve been given the chance to help in Casualty tonight.
Bu akşam Acil'de biraz vakit geçirmeme izin verildi.
You've taken a city that's been graft-ridden for 40 years and given us a chance to have the same kind of government New York has under La Guardia.
40 yıl yolsuzluğa batmış bir kente New York'taki La Guardia gibi bir yönetime sahip olma şansı verdin.
Have you given her the chance to make up her own mind?
Kendi kararını vermesi için ona fırsat tanıdınız mı?
If the instructions are not followed out exactly, you'll not be given a second chance.
Talimatlara harfiyen uyulmazsa, sana ikinci bir fırsat verilmeyecek. Anlaşıldı mı?
You've been given a great gift, George, a chance to see what the world would be like without you.
Sana büyük bir hediye verildi, George. Dünyanın sensiz nasıl olacağını görmek için bir fırsat.
Your Honour, we feel the defendant and this young girl should be given a chance to be heard.
Sayın Yargıç, davalıya ve bu genç kıza konuşmak için bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
It states that under the procedure governing trial by court-martial, a charge having been made must first be referred... to the immediate commanding officer of the accused, and, thereafter, the person who preferred the charges, together with available witnesses, shall appear before him, and the accused shall then be given a chance to defend himself before that officer.
Elimde bulunan tüzükte açıkça belirtildiği üzere, bir suçlama yapıldığı zaman konu ilk olarak... sanığın bağlı olduğu birlik komutanına iletilir, ve bundan sonra suçlanan kişi olayla ilgili tanıklarla birlikte mahkemenin karşısına çıkar, ve bu sayede sanığa kendini savunma hakkı tanınmış olur.
You think I'd given him $ 5 if I'd had the chance to think it over?
bir kez daha düşünme fırsatım olsaydı ona 5 dolar vereceğimi mi sanıyorsun
You're still wrestling with the idea that, given half a chance... you could talk him into a different kind of life.
Ona farklı bir hayat sunsan bile, bu şansı... kullanabileceğini sanmıyorum.
Withdrawal requisition numbers are fed in from headquarters it has to tally with the number given - there's no chance Vicki!
Karargahtan verilen talep numaraları ile verdiğimiz numaralar uyuşmalı. Şansımız yok Vicki.
Long live George Dancer, given half the chance.
Yaşasın George Dancer tabii izin verilirse.
Do you think, I mean, given a chance... that you could operate the kind of transmitter they've got in there?
Sence, yani, şansımızı denesek... onların telsizini kullanman mümkün olabilir mi?
He would have been me in a matter of days if you'd given the poor fellow a chance.
Zavallı çocuğa şans tanısaydın bir iki gün sonra yerime geçebilecekti.
You've been taken into the church... and given a chance to lead a good Christian life.
Kiliseye girmen ve... iyi bir Hristiyan olman için eline fırsat geçti.
Scotty, you've just given the Enterprise and Mantilles a chance to live.
Scotty, Atılgan'a ve Mantilles'e yaşama şansını... ancak sen verebilirdin.
When a plot against the Emperor failed the plotters were always given a chance to let their families keep their fortunes. Right?
İmparatora karşı yapılan entrika başarısız olursa, entrikayı düzenleyene fırsat tanınırdı, ailesinin servetini tutması için.
The spirits have given me another chance.
Ruhlar bana bir şans daha verdiler.
I'm grateful the board has given me this chance.
Bana bu şansı tanıdıkları için hastane yönetimine müteşekkirim.
Watson, we have been given a line of investigation which has been missed by the police, and which a singular chance has placed in our hands.
Watson, polis tarafından gözden kaçırılan bir ipucunun araştırması üzerindeyiz ve bu elimize nadir geçen fırsatlardan biri.
Given the type of guys you are this may be your only chance in your entire lives to have sex.
Tipinize bakarsak şu güçlü olasılığı kabul edin : Bu, hayatınız boyunca tek seks fırsatınız olabilir.
Tell it so people will use the chance she has given them.
Anlat ki... insanlar, onun verdiği şansı kullanabilsinler.
Look, I'm not an unreasonable man, Thord Andersson but this is the second chance that I've given you.
Bak, mantıksız biri değilim, Thord Andersson ama bu sana verdiğim ikinci şans.
A slim chance. Given the choice between slim and none, I'll take slim.
Çok düşük ve hiç arasında seçim yapmam gerekirse, çok düşüğü seçerim.
I've always believed... that given half a chance, the system would work.
Düzenin işleyeceğine her zaman yarım da olsa şans vermem gerektiğine inandım.
Well, now the Mayor, in her wisdom, has given me a chance to provide it.
Ve şimdi, B. Başkanı, bilgeliğiyle, bana bunu kanıtlama şansı verdi.
I can say "pretty bird." Why, I can say about four or five different things if given the proper chance.
Güzel kuş diyebilirim. Fırsat tanınırsa dört veya beş farklı şey söyleyebilirim.
God knows, you know, given half the chance I know you're a grafter.
Tanrı biliyor ya şans verilse biliyorum ki çok çalışkan adamsın.
- And given half the chance, you'd appease the Kaiser as well.
Azıcık fırsat verilse Kaiser'i de memnun ederdiniz herhalde.
I'm protecting them from the lies those men will tell them if given half a chance.
Erkeklerin ellerine fırsat geçerse söyleyecekleri yalanlardan korkuyorum.
Look, I was a kid just like him. And if someone hadn't given me a chance to excel in the one thing I was good at... I never would have become the brilliant gum-chewing coach that I am.
Ben de tıpkı onun gibiydim, ve birisi çıkıp iyi olduğum tek alanda bana gelişme fırsatı tanımamış olsaydı, hiçbir zaman şu karşındaki zeki, ağzı sakızlı antrenör olamazdım.
I want you to look deeply into her eyes and listen with the heart of a man... who has just been given a second chance at life.
Onun gözlerine bakmanı ve hayatta kinci bir şans yakalamış biri olarak... kalbinin sesini dinlemeni istiyorum.
The one saving grace about this dream is it's given me a chance to flex my analytical muscle a bit.
Bu rüyanın tek faydası, analitik hafızamı çalıştırması oldu.
- The witness isn't being given a chance. - Mr. Baldwin!
- Tanığın şansı bile olmuyor!
I will have given flora... ... a chance against the thoughtless ravages of man.
Böylece bitki örtüsüne insanoğlunun sorumsuzluğuna karşı bir şans verebileceğim.
given the choice 21
given the opportunity 17
given the circumstances 135
given the situation 24
chance 308
chances 21
chancellor 172
chances are 105
given 33
givens 51
given the opportunity 17
given the circumstances 135
given the situation 24
chance 308
chances 21
chancellor 172
chances are 105
given 33
givens 51