He's my patient tradutor Turco
153 parallel translation
- Don't you know he's my patient?
- Benim hastam olduğunu bilmiyor musunuz?
Then I walk in here, today, and I find out that one of my doctors... was killed by a couple of nurses who mistook him for a patient... because he screwed a technician from the Nephrology Lab.
Sonra bugün gelip doktorlarımdan birinin sırf nefroloji laboratuarından birini becerdiği için hemşirelerim tarafından bilmeden öldürüldüğünü öğreniyorum.
As difficult as he was to understand... I think I can manage to figure out my own patient's instructions.
Anlaşılması ne kadar zor olsa da sanırım hastamın direktiflerini doğru tahlil edebilirim.
He's my patient. He's critical.
- O benim hastam, onunla kalmam lâzım.
He's not my patient.
O hastam değil.
It's just that he's always been my patient, since I first volunteered.
Ama o, gönüllü hemşire olduğumdan beri, benim ilk hastamdı.
He was referred to me in April or May 1990 by my patient, Benjamin Raspail.
Bana 1980 Mayısında yada Nisanında gönderilmişti. hastam, Benjamin RaspaiI tarafından.
he's taking my patient!
Lütfen!
Whether my patient is under anaesthetic or not, whether he ´ s under hypnosis or he has just been knocked out with a blunt instrument is totally irrelevant.
Hastamın narkozla, hipnozla veya sert bir cismin yardımıyla bayıltılmış olmasının önemi yok.
- He's my patient.
O benim hastam.
He's my patient.
O benim hastam.
- He's my patient!
O benim hastam!
He's still my patient and I'll not have him disturbed.
Öyle olabilir, yine de o benim hastam ve kimsenin ona dokunmasına izin vermeyeceğim.
Hal Arden's been my patient since he came here eight years ago.
Hal Arden, 8 yıl önce buraya geldiğinden beri, benim hastamdı.
He's my patient and I will take responsibility for him, Bernstein.
O benim hastam ve sorumluluğunu ben alırım, Bernstein.
- No, he's my patient.
- O benim hastam.
He's not really a patient, he's my golf pro, but- -
Aslında hastam sayılmaz, golf hocam, ama...
Well... Must be because I wrote the order, he's my patient.
Evet, herhalde ben emir verdiğim içindir.
He's my patient.
Benim hastam.
My professor told me that had my patient not been dead, he would have lived.
Öğretmenim, hasta sağ olsaydı, iyi bir iş çıkarmış olurdun dedi.
- Hey, he's still my patient.
- O hala benim hastam.
He's not my patient.
Benim hastam değil.
He's probably in the same condition as my patient.
Tıpkı bizim hasta kız gibi.
He's my patient.
İçerideki de benim hastam.
He must've thought if he solved my patient's problems, I'd have more time for him.
Eğer hastalarımın sorunlarını çözerse ona daha çok vakit ayırabileceğimi düşünmüş olmalı.
- He's not my patient.
- Benim hastam değil.
- He's my patient.
- O, benim hastam.
Why are you here? - He's my patient.
Sen neden buradasın?
My patient thinks he's a vampire.
Hastam vampir olduğunu düşünüyor.
He's my meningitis patient.
Menenjit hastası.
I know my uncle. He's a patient man.
Ben amcamı tanırım, sabırlı bir adamdır.
- He's my patient.
- Benim hastam.
Yes, it's a pity he's not my patient.
Evet, ne kötü ki o benim hastam değil.
By the time I got there, it was clear my father was not only incapacitated, but that he had also severed the patient's hepatic artery, which, in my professional opinion,
Oraya vardığımda babamın bunu yapamayacak durumda olduğu belliydi, üstelik bir de hastanın atardamarını kesmişti.
So even though he's post-op and still technically my patient, I'm gonna pretend to consider your opinion before I walk away and do whatever I want!
Hâlâ ameliyat sonrası olmasına ve teknik olarak benim hastam olmasına rağmen buradan uzaklaşıp istediğimi yapmadan önce önerini değerlendireceğim!
That's when he was dismissed as director, and became my patient.
İşte o zaman yöneticilikten azledildi ve benim hastam oldu.
He's my patient.
- O benim hastam.
- He's my patient now too.
Hayır, o artık benim de hastam.
I just did an exchange transfusion on my malaria patient in there, and he just woke up from his coma.
Sıtma hastama kan nakli yaptırdım ve komadan uyandı.
- He's my patient
- Benim hastam.
- He's my patient.
- O benim hastam.
He's relentless. Why do you think I was out Sunday buying comics for my patient?
Sizce neden pazar sabahımı hastam için çizgi roman arayarak geçirdim?
I lost my stethoscope, and that's- - He's my patient, Bob!
O benim hastam Bob.
- He's my patient until I sign him over.
- Belgeleri imzalayana kadar benim hastam.
Remember when I put my malaria patient through that painful procedure, when everyone knew he'd die anyway?
Geçen yıl sıtması olan hastaya..... acı verici bir prosedür yaşattığımı hatırlarsınız. Oysa herkes öleceğini biliyordu.
- She won't let me off my patient, and there's nothing wrong with him except he's a nut job.
- Hastayi birakmama izin vermiyor ve hastanin çatlagin teki olmasi disinda hiçbir sorunu yok.
but my patient's in a coma, and he's never gonna wake up again.
Ama hastam komaya girdi ve bir daha uyanamayacak.
He's my patient. I got here first.
O, benim hastam. ilk ben geldim.
HE'S NOT MY NEPHEW. HE WAS MY PATIENT. SORRY, DID YOU SAY, "PATIENT"?
O benim yeğenim değil, benim hastamdı afedersiniz, acaba hasta mı dediniz?
Actually, he's my patient.
Aslında o benim hastam.
He has been my patient for years - he's got no-one else to talk to.
Yıllardır benim hastam, konuşacak başka kimsesi yok.
he's my uncle 44
he's my husband 167
he's my baby 20
he's my brother 335
he's my best friend 106
he's my dad 94
he's my cousin 54
he's my man 22
he's my hero 20
he's my friend 298
he's my husband 167
he's my baby 20
he's my brother 335
he's my best friend 106
he's my dad 94
he's my cousin 54
he's my man 22
he's my hero 20
he's my friend 298