Her life tradutor Turco
20,237 parallel translation
Risking her life to save others.
Diğerlerini kurtarmak için kendini tehlikeye atıyor.
That night changed her life forever.
O gece annemin hayatını sonsuza dek değiştirmiş.
Isabelle Fortier ended her life on 24 September 2009 at the age of 36.
Isabelle Forlier 24 Eylül 2009'da yaşamını 36 yaşında sona erdirdi.
You ju... you can't just come and go from her life.
Hayatına öylece girip çıkamazsın.
You want him in her life? Fine.
Onun kızının hayatında mı olmasını istiyorsun?
My father pays him for such help- - now, if he was in the old man's pocket two years ago, stands to reason he was asked to investigate the shooting which cost Sabine Raoult her life.
Babam o yardımın karşılığını ödemişti. Eğer Muller iki yıl önce de babamın avucunun içindeyse şüphesiz babam ondan Sabine Raoult'un hayatına mal olan saldırıyı araştırmasını istemiştir.
This lie could ruin her life.
Bu yalan onun hayatını mahvedebilir.
The woman's never had a million dollars in her life.
Kadının daha önce hayatında hiç milyon dolarları olmamış.
She didn't lay down her life for you.
Senin için hayatını karartır mıydı?
Her life is so lonely.
Hayatı çok yalnız.
His heart could save her life.
Kalbi hayatını kurtarabilir.
If I deal with Rome, and you deal with Elizabeth, we might be able to save her life without sacrificing my country.
Ben Vatikan'ı sen de Elizabeth'i idare edersen ülkemi kurban etmeden Elizabeth'in hayatını kurtabiliriz.
Uh, I think she realized she made a mistake shutting me out, you know... and she's got a hole in her life without Danny.
Sanırım beni dışlamakla hata ettiğinin farkına vardı bir de Danny'nin yokluğunda hayatında bir boşluk oluştu.
Where she should thank him for saving her life and her rule.
Hükümdarlığını ve hayatını kurtardığı için ona teşekkür etmeli.
Anyway, she said that her daddy told her that when she dies, if she's been bad in her life, after she dies, she's gonna go to wherever he is, and he's gonna beat her ass forever and ever.
Babası, kız yaşarken kötü biriyse öldüğünde şöyle olacağını söylemiş : Öldükten sonra babası neredeyse oraya gidecekmiş ve babası onu sonsuza dek dövecekmiş.
You- - you are making an effort to be in her life.
Onun hayatında olmak için çabalıyorsun.
She says that you saved her life, but more importantly, you saved her son.
Oğlunun hayatı başta olmak üzere kendi hayatını kurtardığını söylüyor.
We saved her life, Ted.
Onun hayatını kurtardık, Ted.
Every Hunter in there had to take a human life to look human, just like you did.
İçerideki her Hunter insan gibi gözükmek için bir insanı öldürdü aynı senin gibi.
It's not every day a girl gets to see her father on trial for his life.
Babasının hayatı için yargılandığını görmek her kıza nasip olmuyor.
You said she gets stronger each time she comes back to life.
Her döndüğünde daha güçlü oluyor demiştin.
It all just felt like the exact moment that my entire life had been building up to, all of the reading, and dreaming, and loneliness, and magic.
Her şeyin sanki hayatımdaki bu an için hazırlanmış olduğunu gibi hissediyorum tüm okuduklarım, düşlediklerim, tüm yalnızlığım, büyü..
You have had your whole life handed to you.
- Her şey önünüze serildi sizin.
She would have ruined everything in my life.
Hayatımdaki her şeyi mahvedecekti.
Yeah, well, she roasted children in her previous life.
Geçmişinde çocuk kızartmışlığı var.
You want to take her off life support?
Yaşam destek ünitesinden çıkarmak istiyor musunuz?
I'll take her off life support.
Yaşam destek ünitesinden çıkaracağım.
We keep her on life support and regift.
Yaşam desteğe bağlı tutup başkasına vereceğiz.
Why do you have to control everything in my life?
Hayatımdaki her şeyi kontrol etmek zorunda mısın?
I was ready to abandon everything I believed in... because I couldn't picture a life without you.
İnandığım her şeyi bırakmaya hazırdım....... çünkü sensiz bir hayatı hayal bile edemiyordum.
She has strength and speed and she's been training her whole life for war.
Hızı ve gücü var ve hayatı boyunca savaşmak için eğitim gördü.
And what kind of life is she gonna have if she's scared of everything?
Her şeyden korkarsa nasıl bir hayatı olacak peki?
A life where I don't have to worry about her. Ohh.
Onun için endişelenmemin gerekmeyeceği bir hayatı.
Like all things in life, you get out of AA what you put in.
Hayatta her şeyde olduğu gibi, kattıklarınıza göre AA'den çıkabilirsiniz.
Once you've paid the price for everything you've done, you can start building a new life.
Yaptığın her şeyin bedelini ödedikten sonra yeni bir hayata başlayabilirsin.
You should tell her that you'll join her, that you'll have a life together.
Onunla gideceğini, birlikte bir hayat süreceğinizi söylemelisin.
Do either of you know if Emma was having personal problems with anyone, anyone at work, in her personal life?
İkinizden biri Emma'nın işte veya özel hayatında, problemli olduğu birini biliyor musunuz?
To teach him everything he knows about life.
Ona hayatta bildiği her şeyi öğretmesi gerekecek.
The difference is that I figured out a long time ago that I can't be her guy because of who I am and what I want out of my life.
Aramızdaki tek fark şu ben uzun zaman önce yaşam tarzım ve olduğum kişi yüzünden onun aradığı adam olamayacağımı fark ettim.
And when I get her back in my life,
Ve ı hayatımda onu geri almak zaman,
Ladies of the jury, I want you to imagine a girl who, her whole life, had a best friend that she trusted more than anyone.
Jüri makamındaki bayanlar, hayatında ondan başka kimseye güvenmediği kadar çok güvendiği yakın arkadaşı olan bir kızı düşünmenizi istiyorum.
I suppose we all have those moments in life where everything changes in a second.
Herhalde hepimizin hayatında her şeyin bir saniyede değiştiği zamanlar oluyor.
You've always told me my whole life I should stand up for what I believe in.
Hayatım boyunca her zaman inandığım şeyleri savunmamı söyledin.
These people, from all walks of life, were exceedingly generous and, I might add, very brave.
Her kesimden olan bu insanlar fazlasıyla cömerttiler, hatta çok cesur olduklarını da ekleyebilirim.
You'll have the life you always wanted - - gumdrops and G-strings as far as the eye can see.
Her zaman istediğin gibi bir hayatın olacak. Şekerlemeler ve iç çamaşırları hemen görüş alanında.
I've made a new life for myself here, and though it may seem insignificant to you, it is everything to me.
Burada kendime yeni bir hayat kurdum. Ve sana önemsizmiş gibi görünebilir ama bu benim için her şey demek.
I've never seen someone so happy in my whole life than when ro-ro would listen to achy breaky heart, but one of the nuns, sister Isadora, she was assigned to this patient, this guy who ate everything, literally everything.
Ro-Ro "Achy breaky heart" dinlerken hayatımda ondan daha çok mutlu olan birisini hiç görmedim. Mma rahibelerden biri, Kardeş İsadora her şeyi ama her şeyi yiyen bir hastadan sorumluydu...
Unless maybe it's a good thing and it's happening for the best and you get to go back to Wall Street and reclaim your life.
Ama belki de bu iyi bir şeydir her şerde vardır bir hayır ve Wall Street'e geri dönüp hayatını tekrar eline alabilirsin.
Life was not kind to her and she became... She fell into low company and died, worn out with disease.
Hayat ona nazik davranmadı ve kardeşim rezil bir adama âşık olup hastalıktan bitap düşüp öldü.
Every sleeping moment of my life..... I've dreamt of him.
Uyuyarak geçirdiğim her an rüyamda onu görüyorum.
Eventually, a person has to start taking responsibility for their own life.
Er ya da geç, her insanın kendi hayatının sorumluluğunu alması gerekir.
life 1101
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life sucks 30
life is too short 32
lifetime 19
life is but a dream 17
life is good 62
life is beautiful 34
life goes on 120
life is short 124
life isn't fair 26
life sucks 30
life is too short 32