I asked tradutor Turco
33,620 parallel translation
But I-I'm, watching my cholesterol, so... You get a chance to get the skinny on that thing I asked you about?
Ama kolestrolüme dikkat etmem lazım, yani... senden istediğim o küçücük ricayla ilgilenebildin mi?
I-I asked, and-and she wouldn't say.
Sordum ama söylemedi.
Forgive me, Commander, but that's not what I asked. What are the odds?
Affedersiniz Komutan lakin bunu sormamıştım.
I asked these men to go into battle, risk their lives.
Onların savaşa girip hayatlarını riske atmalarını ben istedim.
I asked the Congressman to join us.
Kongre Üyesi'nin bize katıImasını istedim.
That was my question exactly, so I asked Hector to recreate 105 from the debris using the architectural drawings, and this is what he came back with.
Benim sorum da tam olarak bu. Hector'dan mimari çizimleri kullanıp 105 numaralı odayı tekrar oluşturmasını istedim. Geldiği nokta burası.
I asked'em if they could roll their tongues.
O yaptığın neydi? Dillerini böyle bükebiliyor mı diye sormuştum.
Do you have what I asked for?
Senden istediğimi getirdin mi?
I asked my wife to join us because of her immigration-law expertise.
Göç hukukunda uzman olduğu için eşimi de görüşmemize davet ettim.
I asked New Scotland Yard to keep eyes on McGrath.
Yeni Scotland Yard'dan McGrath'ı izlemelerini istedim.
You're exactly what I asked Julian for.
Tam olarak Julian'dan istediğim şeysin.
That's not why I asked you to come by. Are we finally going to talk about that state senate seat?
Sonunda senato koltuğu hakkında mı konuşacağız?
And all the times I asked you about my family.
Sana ailemle alakalı olarak sorduğum onca soru.
Because I asked Jeremy, but he said he didn't want anything of his dad's.
Çünkü Jeremy'e sordum, babasının hiç bir kıyafetini istemediğini söyledi.
When I awoke, I asked my friend to open the Internet for me, as I didn't know how.
Uyanınca, arkadaşımdan İnternet'i açmasını istedim çünkü ben açmasını bilmiyordum.
I saw my reflection and I asked myself - -
Yansımamı görünce kendi kendime şunu sordum :
I asked him for the footage, and he violated protocol to give it to me.
Görüntüleri ondan istedim. ve bana vererek protokolü ihlal etti.
How many times have I asked you not to run a story?
Kaç kez senden bir haberi yapmamayı istedim?
I asked about Rittenhouse, and no one's ever heard of him.
- Rittenhouse'u sordum. Kimse onu duymamış.
Just because I asked a single question.
Sırf tek bir soru sordum diye.
I asked nicely.
Kibarca sordum.
I asked you to pick me up a carving knife, not something from Mad Max.
Senden et bıçağı getirmeni istedim Mad Max'ten çıkma bir şey değil.
We're leaving for good, and I was asked to come here to suggest to you that you should do the same thing.
İyilik için gidiyoruz, ve buraya sana sormak ve sana da aynı şeyi yapmanı önermek için geldim.
And I'm here today because she asked me to come and tell you and Ed to get the hell out of this city... because she still cares about you.
Bugün buradayım, çünkü benden gelip sana ve Ed'e bu şehirden gitmenizi söylememi istedi çünkü hala sizi umursuyor.
Just, you know, out of curiosity, if I'd have asked, what would you have said?
Sadece meraktan soruyorum. eğer teklif etseydim cevabın ne olurdu?
I have what you asked for.
- İstediğin şeyi getirdim.
I have what you asked for. The last Capitol renovations took place 2 1 / 2 months ago.
Binanın son restorasyonu 2,5 ay önce yapıImış.
Yesterday, Aaron asked me if I knew a Jeffrey Myers.
Dün Aaron bana Jeffrey Myers'ı tanıdığımı sordu.
Radioed in and asked your permission if I could take the shot in the two-second window I had?
Telsizle bağlanıp, yakaladığım iki saniyelik şans için izin mi alsaydım?
Edgar, I understand that you'd rather not be here, but Assistant Director Weller has asked me to evaluate you before you resume active duty.
Edgar, anlıyorum burada bulunmak istemiyorsun fakat Müdür Yardımcısı Weller, aktif göreve dönmeden önce durumunu değerlendirmemi istedi.
I rented a car to drive to Albany because my sister Elise went into labor last night and she knew I had it and asked me to take her here.
Ablam doğum yapmak üzere, bu yüzden Albany'e gitmek için araç kiraladım. Bunu bildiği halde onu buraya getirmemi istedi benden.
Yeah, I just- - You just specifically asked if they had vegan options.
Özel olarak vegan seçenekleri olup olmadigini sordun.
Oh, babe. [chuckling] I never asked you to be vegan.
Bebegim, vegan olmani istemedim ki.
- I never asked you to do that. - I want to. I just...
- Senden bunu yapmani istemedim.
- I never asked you to do that. - I really, I want to.
- Istiyorum ama yapamiyorum.
I'm here. You asked me to be here. I'm here.
Gelmemi istedin, geldim.
I became kind of a little bit frustrated really help people. Because what I thought was happening I was just basically seeing patients asked to see them very quickly and was really left with limited options as far as what I could do.
Çünkü şöyle oluyordu, sadece hastalara bakıyordum, hızlıca bakmam isteniyordu ve yapabileceklerim açısından seçenekler kısıtlıydı.
I've got what you asked for.
İstediğin şey bende.
Earlier, you asked me why I thought I should be your president.
Neden başkanınız olmam gerektiğini düşündüğümü sormuştunuz.
I know you asked the FBI to start vetting MacLeish, but since the president let it leak to some of the governors,
FBI'dan MacLeish'i incelemelerini istemiştin ya?
I betrayed you for the same reason I just betrayed Nikos- - to keep Elizabeth safe, just like you asked me to all those years ago, when you first put her in my arms as a baby girl,
Sana az önce Nikos'a ihanet ettiğim aynı sebepten ihanet ettim- - Elizabeth'i güvende tutmak için, yıllar önce benden istediğin gibi, onu bir bebekken kollarıma verdiğin zamanki gibi, ama şimdi kendi bebeği var, ve onların hayatındaki varlığın, onları tehlikeye atıyor.
I never asked.
Hiç sormadım.
Look, I came here because Dad asked me to come.
Dinle, buraya babam istediği için geldim.
I asked you if you had to go.
- O zaman yoktu.
I wasn't going to, but I told Oscar you called and he asked me to find out what you wanted.
Gelmeyecektim, fakat aradığını Oscar söyledi, o da ne istediğini öğrenmemi istedi benden.
I've known Cleaver since we were peas, and he ain't never asked me to help him.
Cleaver'ı bebeklikten tanırım. Benden hiç yardım etmemi istemedi.
You know, you asked me why I was running from... you know.
Bana neden bu, şeyden kaçtığımı sormuştun.
And where they'll definitely ask for an ID with my credit card when I go to pay, even though they haven't asked for anybody else's.
Ve ayrıca, kredi kartı ile ödemeye gittiğim zaman benden kimlik isteyeceklerini ki hiç kimseden istemedikleri halde.
I, uh... I did the wash, and I polished the silver like you asked.
Çamaşırları yıkadım istediğin gibi gümüşleri parlattım.
Here I am going on and on about myself and I haven't even asked how you're doing.
Gelmiş kendimden bahsedip duruyorum ve nasıl olduğunu bile sormadım.
Well, I mean, if it wasn't, then you just accidentally asked me if I was in the CIA.
Yani, eğer değilse kazara bana CIA'de olup olmadığımı sordun.