English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I can do that

I can do that tradutor Turco

15,860 parallel translation
- I can do that.
- Bunu yapabilirim.
I can do that dance.
Yapabiliyorum ben onu.
I can do that?
Bu olası mı?
I can't do that.
Onu yapamam.
Look, Harris, I trust your instincts, I really do, but unless you can find a flaw in the chain of evidence that's brought us all here, how about we see this through?
Harris, içgüdülerine güveniyorum, gerçekten ama hepimizi buraya getiren kanıt zincirinde bir kusur bulamadıysan şu işi yapalım mı?
I know you think he can't hurt you, but the last thing you wanna do is make that a challenge for him.
Onun seni incitemeyeceğini düşünüyorsun, ama son yapmak isteyeceğin şey ona meydan okumak.
Without that piece of the puzzle, there's nothing that I can do.
Bulmacanın bu parçası olmadan yapabileceğim hiçbir şey yok.
Now that we're... not working together... that sort of means I can do this.
Artık birlikte çalışmadığımıza göre bunu yapabiliriz.
You know I can't do that.
Bunu yapamayacağımı biliyorsun.
- And how can I do that?
Peki ben bunu nerden bilebilirim?
'That's one thing I can't do.'
Bu benim yapabileceğim bir şey değil.
Is there anything that I can do?
Benim yapabileceğim bir şey var mı?
- I can do that.
Sorun değil.
Afraid I can't do that.
Korkarım yapamam.
No, no, I can't do that.
- Hayır, ben yapamam.
I can't do that, sir.
Bunu yapamam bayım.
I can't do that.
- Kapat şunu, Elliott. - Bunu yapamam.
I can't do that, Ivy.
Bunu yapamam, Ivy.
- I can't do that.
- Bunu yapamam.
You're gonna want to do everything you can to get to Mike and express your support, but I am telling you, that is a bad idea.
Mike'a ulaşmak ve ona desteğini göstermek için... yapabileceğin her şeyi yapmak istiyorsun, ama sana söylüyorum, bu kötü bir fikir.
I can't do that.
Bunu yapamam.
In fact, I'll make sure that he doesn't get bail at all, because hacking into the bar is a federal crime, and if he can do that, he sure as hell can flee the country.
Hatta onun kefalet hakkını almadığına emin olacağım, çünkü baroya gizlice girmek federal bir suç, ve bunu yapabiliyorsa, eminim ülkeden kaçıp gidebilir.
Well, I can tell you right now, he can't do anything for two weeks, but after that, there's nothing we can do to stop him.
Sana hemen şimdi söyleyebilirim, iki hafta içinde hiç bir şey yapamaz, ama ondan sonra onu durduramayız.
I can't do that.
- Yapamam.
I can't do that. You just said that you would do anything for me.
- Az önce benim için her şeyi yapacağını söyledin.
Or I can say that he didn't do this.
- Onun yapmadığını söyleyebilirim.
- Louis, I can't do that.
- Louis, bunu yapamam.
He can't do that. That's what I tried to tell him.
- Ben de bunu söylemeyi denedim.
And what if I can't do that?
- Ya bunu yapamazsam?
- I don't owe them anything, and if I can get myself off, that's what I'm gonna do.
- Onlara hiçbir şey borçlu değilim ve kendimi bu işten sıyırabiliyorsam, bunu yapacağım.
Mike just threw his whole life away, and there's nothing I can do about it, and the only way that I can accept it is if I find out what that verdict was gonna be.
Mike tüm hayatını bir kenara attı ve bu konuda yapabileceğim bir şey yok. Bunu kabul etmemin tek yolu ise jüri kararının ne olduğunu öğrenmem.
Donna, I can't do that with Gibbs, because what she really wants is me, and Mike won't let me.
- Donna, bunu Gibbs ile yapamam çünkü istediği şey, benim. Hem Mike buna izin vermez.
On the contrary, I can guarantee it, but I cannot do that if you run away.
Karşıyım ama sana garanti ederim çekip gitmek istersen engel olmam.
I can't do that.
- Bunu yapamam.
I can't do that.
Ben bunu yapamam.
I wanna do whatever I can to make you feel better, and somehow I don't think that sex is it.
Seni iyi hissettirmek için elimden gelen her şeyi yapmak isterim ama bence çözüm seks değil.
I'm afraid we can't do that.
Maalesef bunu yapamayız.
You just let me know if there's anything that I can do.
Yapabileceğim bir şey varsa söyle.
I know very little about anything, but what I do know is that if you can live your life without an audience... you should do it.
Hiçbir konuda fazla bilgim yoktur, ama bildiğim bir şey varsa o da, hayatınızı seyircisiz yaşayabiliyorsanız öyle yapın. Şimdi içinizden şöyle geçiyordur...
I might... You can't do that.
Bunu yapamazsın.
I can totally do that.
Tam benlik bir iş.
I can't do that, and it is horrible that you would ask me to.
Bunu yapamam. Ayrıca benden bunu istemen çok kötü.
I wouldn't have been able to cook. - If there's anything else that we can do... oh, crap. - Thanks.
Ben yemek bile yapamazdım.
All I can do is promise that... I won't make the same mistakes next time.
Verebileceğim tek söz şu, bir dahaki sefere aynı hatayı yapmayacağım.
I might be able to fly a plane, but how do you know that I can land this exact one?
Uçak kullanabiliyor olabilirim ama düzgünce indirebileceğimi nereden biliyorsun?
Okay, well, I think the first step would be to lure them out of hiding, if you can even do that.
O zaman yapılacak ilk iş yapabilirsen tabi, onları saklandıkları yerden çıkarmak.
You're not gonna get a chance to do that because that whole immunity deal, That's just a trap to get you onto American soil so you can be prosecuted for... I don't know... a dozen different federal laws that you've broken.
Buna şansın olmayacak çünkü tüm bu dokunulmazlık işi sizi Amerikan topraklarına getirip bir düzine federal suçtan yakalanmanız için bir dümen.
I don't know if Gloria's dreams can predict the future like mine can, but I do know that if something happened to Jay... I couldn't live with myself.
Gloria'nın rüyaları da benimkiler gibi çıkar mı bilmem ama şunu biliyorum ki, Jay'e bir şey olursa bu acıyla yaşayamam.
And there's something I need you to do... that only you can do.
Ve yapmanı istediğim bir şey var sadece senin yapabileceğin bir şey.
I can't do that, luv.
Bunu yapamam canım.
Look, I just need to know that you can do this, alright?
Sadece bunu yapabileceğini bilmeliyim tamam mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]