I left messages tradutor Turco
626 parallel translation
No, ma'am, but I left messages everywhere in town.
Hayır bayan, ama şehirdeki her yere mesaj bıraktım.
I left messages, you never called me back.
Mesaj bıraktım ama hiç geri dönmedin.
I called you three times and I left messages.
Seni üç kez aradım ve mesaj bıraktım.
- I left messages on their answering machines.
- İkisinin de telesekreterlerine mesaj bıraktım.
I left messages for everyone the shrink gave up, including the sister in Colorado.
Psikiyatrın söylediği herkese mesaj bıraktım. Colorado'daki ablası dâhil.
I left messages for Kiki and the Wolperts.
Affedersiniz. Kiki ve Wolpert'lara mesaj bıraktım.
I left messages.
Mesaj bırakmıştım.
I left a half a dozen messages yesterday.
Dün yarım düzine mesaj bıraktım.
I left three messages at the desk.
Resepsiyona üç mesaj bıraktım.
I left several messages at the hospital.
Hastaneye bir kaç mesaj bıraktım.
- I left three messages.
- Üç mesaj bıraktım.
Doesn't answer, and I've left messages, and he doesn't call me back.
Cevap vermedi, mesajlar bıraktım ve o geri dönmedi.
I left three messages.
Sana üç mesaj bıraktım.
It's one of the messages I left on your desk.
Masana bıraktığım mesajlardan birinde yazıyordu.
I left three messages.
Üç mesaj bıraktım.
- I left five messages for you.
- Sana beş mesaj bıraktım.
I've left 15 messages!
Hayır, 50 mesaj bıraktım.
Well, Maris has finally deigned to call me back, after I've left no fewer than 20 messages.
20 kadar mesaj bıraktıktan sonra Maris aramalarıma cevap vermeye lütfetti.
I left phone messages and faxes for you.
Telefon sekreterine konuştum ve dedim.
I left six messages.
Altı mesaj bıraktım.
I've left a few messages. 60, 70...
Birkaç mesaj bıraktım. 60 - 70 tane.
I left him like, 5 messages
Ona neredeyse beş mesaj bıraktım.
I've tried the Rabbi, I've left several messages, nothing.
Hahamı arayıp bir sürü mesaj bıraktım.
Our lawyers say it's actionable. I left you four messages.
Avukatlarımız dava açılabileceğini söylüyor.
I left so many messages but you refuse to respond.
Takur seni sürekli çağırıyorum. Ama gelmiyorsun.
I telephoned a couple of times, left messages.
Birkaç defa telefon ettim, birkaç mesaj bıraktım.
Shelly, I've been trying to reach you for five days. - I left you 32 messages.
Shelly, sana ne kadar ulaşmak istedi ve sana 32 mesaj bıraktım.
I've already left, like, five messages.
Zaten beş mesaj bıraktım.
I left two messages.
2 kez mesaj bıraktım.
I left a couple of messages, but no answer.
Birkaç mesaj bıraktım ama cevap vermedi.
I left you messages about Danny's bachelor party. If you're there, pick up.
Danny'nin bekârlığa veda partisi için sana iki mesaj bırakmıştım.
I left you a bunch of messages.
Bir sürü not bıraktım. Öyle mi?
I SENT YOU SOME LETTERS AND LEFT SOME MESSAGES ON YOUR ANSWERING MACHINE.
Size birkaç mektup gönderdim ve telesekreterinize bazı mesajlar bıraktım.
The neighbors say messages get left on it sometimes, but strangely enough, when I checked the machine There were no messages recorded.
Komşuların söylediğine göre ara ara telefon gelip mesaj bırakılıyormuş. Mesajları dinlemeye çalıştım ama işin burası garip. Hiç kayıtlı mesaj bulamadın.
I've left 60 messages.
60 mesaJ bıraktım.
Ok, fyi, the only reason I'm here is because your whole tires-got-slashed-story was so much more believable than the first 13 messages you left me.
Bilgin olsun, burada olma sebebim lastiklerin yirtilma bahanen. Biraktigin ilk 13 mesajdan daha inandirici olmasiydi.
I left you like- - like three messages after prom.
Sana balodan sonra üç mesaj bıraktım.
- I left her three messages.
- Ona üç tane mesaj bıraktım.
- I've left you messages.
Sana mesajlar bıraktım.
- I left you 300 messages.
- Sana 300 tane mesaj bıraktım.
I left a bunch of messages.
Sana bir sürü mesaj bıraktım.
The number he left for us in Spain is no good, and I've left messages everywhere.
İspanya'da verdiği numara kayıtlı değil. Her yere mesaj bıraktım.
- I left four messages.
- Dört mesaj bıraktım.
I've left a couple messages at Michael's... [MOUTHS]... but I'm not even sure he's living there anymore.
Michael'in telefonuna bir kaç mesaj bıraktım ama artık orada yaşadığına bile emin değilim.
- I called you at home, left messages.
Seni evden aradım ve mesaj bıraktım.
- I left three fucking messages. - You don't call me back? - This is not a good time.
Şimdi iyi bir zaman değil.
I've left messages for you everywhere.
Her yere mesaj bıraktım.
I probably left a dozen messages for her and, um... she, uh...
Ona düzinelerce mesaj bıraktım.
Well, stand in line, because I left her three messages already.
O zaman sıraya gir, çünkü ben şimdiden 3 mesaj bıraktım.
I left four messages here.
Size dört defa mesaj bıraktım.
I know, I was made aware of your situation through the 27 messages you left on my voicemail.
Evet. Biliyorum. Ofisime bıraktığın 27 sesli mesajda durumu belirtmişsin.