In an emergency tradutor Turco
881 parallel translation
In an emergency, pull that yellow lever.
Acil bir şey olursa, sarı kolu çek.
I've told you who I am and where I come from and what my father's business is here, and that, in an emergency should be introduction enough.
Size adımı ve nereli olduğumu babamın işini söyledim. Acil durumda bu bir tanışma sayılabilir.
That's the trouble with women, they always lose their heads in an emergency.
Kadınların sorunu da işte bu, sıkıştılar mı, hep akılları başlarından gider.
I want the files on all the air execs and operations officers... recommending those who'd take over in an emergency.
Komutan yardımcıları ve operasyon subaylarının dosyalarını getir. Acil bir durumda komutayı almaya tavsiye edilenlerin listesini.
Even the smallest trifle may be useful in an emergency like this.
Acil bir durumda en ufak bir şey bile işe yarıyabilir.
Here's a special lever where you can let the petrol out in an emergency.
Bu da özel bir manivela. Acil bir durumda tüm mazotu boşaltmayı sağlar.
Well, you know how women are in an emergency.
Bilirsiniz acil bir durumda kadınlar nasıldır.
Of course, in an emergency, we do sometimes make an exception.
Tabii acil durumlarda bazı istisnalar yaptığımız olur.
Can't you be reached in an emergency?
- Acil durumda sana ulaşamaz mıyız?
- Alan! It's only to be used in an emergency.
- Alan bu sadece acil durumda kullanılır
The doctor's a long way away and it's late, so he's not much use in an emergency.
Doktor çok uzakta ve saat çok geç..... yani acil durumda işe yaramaz.
It's understandable in an emergency like this.
Böyle bir acil durumda anlaşılabilir.
In an emergency, we walk.
Acil bir durum olduğunda yürüyoruz.
We can't speak only about the role which trade unionism must hold, because today we live at a time of mobilization of combat, in an emergency state.
Sadece sendikaların izleyecekleri yollardan konuşamayız. Çünkü savaşın hareket ettiği, olağanüstü koşullardaki bir devlette yaşıyoruz.
In an emergency of this magnitude, one must overlook such minor considerations as to whose nose is out of joint, mustn't one?
Durum aslında son derece acil. Bu nedenle iş bilen kişilerle çalışmak zorundayız.
Radio and TV stations across the eastern part of the country including the one to which you are listening have joined their facilities in an emergency network to bring you this news as it develops.
Toplantı bitimine kadar, işlenen cinayetlerin sayısında artış olma ihtimali çok yüksek görünüyor. Merkezimize ulaşan en son haberlere göre, korku ve panik içindeki halk, kilise, okul ve hükümet binalarına sığınmakta.
The Central Committee can deviate from the rules in an emergency.
Merkez Komite dilediğini yapabilir.
In an emergency, it's activated automatically.
Acil bir durumda, otomatik olarak aktif hale geçer.
Now, in an emergency like this...
Böylebir acil durumda...
Give me a number where I can reach you... in an emergency.
Acil durumlarda arayabilmem için..... bana bir numara bırak.
You see, there was nothing in the textbooks of civilian defence to indicate to local authorities how to behave in an emergency, calamity situation, such as we found on the morning of November 15th.
Görüyorsunuz ki, sivil savunma kitaplarında yerel otoritelere tıpkı, 15 Kasım sabahı gibi bir acil durum, felaket durumunda nasıl davranacaklarını gösteren herhangi bir ibare bulunmuyor.
Please remember that in an emergency situation, the Surface Door can be opened instantly without prior depressurization, so be sure to wear your starsuit at all times.
Lütfen acil durumda, satıh kaportalarının öncelikle basınç kontrolü yapılmadan bir anda açılabileceğini unutmayınız. Her seferinde, mutlaka uzay kıyafetinizi giyiniz.
It is not in absolutely mint condition, but it could certainly be used in an emergency.
Mükemmel olmadığı kesin ama... acil durumlarda kullanılabilir elbette.
But I must say to you, sir, whatever your feelings are, you must not call me here at any hour of the night or day. Even in an emergency.
Ama size şunu söylemeliyim ki, bayım, hisleriniz... hisleriniz ne olursa olsun gece ya da gündüz, hiçbir zaman beni buradan aramamalısınız, acil durumlarda bile!
As the sea horse advances slowly, it cannot flee in case of an emergency nor can it hide rapidly under algae or sand.
Denizatı yavaş şekilde ilerlerken, acil durumda ne hızla uzaklaşabilir, ne de hızla bir yosunun ya da kumun altına saklanabilir.
" According to reports, an emergency government has been set up in Vichy,
" Alınan bilgilere göre Vichy'de kurulan olağanüstü hükümet...
In the event of an emergency there will be no assembly.
Acil bir durumda son dakika toplantısı olmayacak.
The hospital itself lay a mile away... an Elizabethan manor requisitioned and converted... in the emergency of war.
Bir mil ötede kurulu olan hastane savaşta acil durumda devletin el koyup dönüştürdüğü 16. yüzyıldan kalma bir yapı.
It's a bit of an emergency and I'd like to put you in the picture
Biraz acil bir durum ve sana olup biteni anlatmak istiyorum.
Cover the alleyway in case he used an emergency door.
Yolu tutun. Acil çıkıştan kaçmasın.
It's an emergency. Ed Hawkins has got to see him right away.
Ed Hawkins'in onu hemen görmesi gerekiyor!
That in the event of an emergency before the split... The money was to be saved by whoever had possession of it at that time... Without any consideration of the fate of the others...
paylaşımdan önce beklenmedik bir durum oluşursa, para, o anda elinde bulunduran kişi tarafından diğerlerine ne olduğuna bakılmaksızın saklanacaktı... ve daha sonra güvenli bir ortam oluştuğunda paylaşılacaktı.
Mr. Secretary, I have to report an emergency situation in New York.
Sayın Bakan, New York'ta acil bir durumu bildirmem gerekiyor.
If it's an emergency, the one in the checked swimsuit. A Polish countess. Emil, please bring me an orange juice by the pool.
Acil bir durumsa, kareli mayolu Polonyalı bir kontestir.
Plan R is an emergency war plan, in which a commander may retaliate following a sneak attack.
Plan R bir acil savaş planıdır, buna göre bir kumandan ani bir saldırıya karşılık verebilir.
General practitioner in medicine, now on the staff of one of a series of emergency medical-aid units being established in preparation for a nuclear strike.
Pratisyen doktor ve şu an... nükleer saldırıya hazırlık amacıyla kurulan... tıbbi yardım ekiplerinden birinde görev yapıyor.
Knock more often in case of an emergency.
Acil bir durum olursa daha fazla vur.
If there was an emergency, I'd be interested in how that crew reacted too.
Acil bir durum olduysa, o gemidekilerin de tepkilerini incelemek isterim.
In other words, it reports that Captain Kirk was reacting to an extreme emergency that did not then exist.
Kaptan Kirk'ün mevcut olmayan acil bir duruma tepki verdiğini rapor etmiş.
So, Captain Baumann, I trust that in the event of an emergency at least the explosives are in place to blow up the bridge?
Pekala Yüzbaşı Baumann, en azından acil bir durum halinde patlayıcıların köprüyü uçurmak için hazır olduğuna güvenebilir miyim?
Put me through on an emergency signal to Dr Green.
Doktor Green'in acil durum numarasına bağlayın beni.
Uhura, tell the high adviser that we request to dispense with the welcoming ceremonies due to the emergency, that we're beaming directly down to the mine entrance in order to ensure the fastest possible delivery of the zenite. - The need is urgent. - Aye, sir.
Uhura, yüksek danışmana... acil durumdan dolayı karşılama törenlerini iptal etmesini... bir an evvel zeniti teslim etmek için, maden ocağı girişine ışınlanacağımızı söyle.
In times of emergency, they do anything. And believe me, this botanical plague is an emergency.
Acil durumlarda, her şeyi yaparlar ve bu bela acil bir durum.
In case of an attack.. on any of its information supply or power lines.. Colossus will switch on the emergency circuits which will then take the appropriate action.
Elektrik besleme hatlarına ya da veri besleme yollarına yapılacak bir saldırı durumunda Colossus acil durum devrelerini açacak ve uygun karşılığı verecektir.
I recommend that this facility be located in an uninhabited region of the United States, that it utilize all known isolation techniques, and that it be equipped with a nuclear device for self-destruction in the event of an emergency.
"Bu tesislerin, Amerika'nın... " yerleşimi seyrek olan bir kesiminde kurulmasını öneriyorum. Bütün bilinen izolasyon teknikleri kullanılacaktır ve ayrıca acil durumda kendini patlatması için ayarlanmış bir bomba ile durum desteklenecektir. "
Presidential news secretary John Fenner refused comment on a report that an emergency meeting of the Joint Chiefs of Staff is in session.
Bakanlık basın sekreteri John Fenner, Ordu Komutanlarının acil durum toplantısı ile ilgili yorum yapmaktan kaçındı.
Under the provisions of Title 2 of the 1950 Internal Security Act also known as the McCarran Act the President of the United States of America is still authorized, without further approval by Congress to determine an event of insurrection in the United States and to declare the existence of an "internal security emergency"
McCarran Kanunu olarak da bilinen 1950 İç Güvenlik Kanunu'nun 2. maddesinin verdiği yetkiyle Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Meclis'ten onay almadan ülke genelinde ayaklanma çıktığına karar verme ve Olağanüstühal ilan etme yetkisine sahiptir.
It's an emergency. The Baron Forshmetelli's suite.
Baron von Schmetterlin'in odasında acil bir durum var.
Naturally, in such an emergency as this!
Bunun gibi önemli bir durumda, tabii ki!
You are now in the Emergency Air Lock.
Şu an acil hava kilidi içindesiniz.
Well, I'm in the Emergency Air Lock and the hatch is... 4 minutes until drop, Bomb... have you checked your platinum euridium energy shielding?
Efendim, acil hava kilidi şu an... 4 dakika... Bomba, platin iridyum enerji kalkanını kontrol ettin mi?
in another life 66
in any case 862
in an hour 114
in and out 206
in any event 133
in an ideal world 29
in any way 55
in ancient times 16
in an instant 27
in another 26
in any case 862
in an hour 114
in and out 206
in any event 133
in an ideal world 29
in any way 55
in ancient times 16
in an instant 27
in another 26