In an instant tradutor Turco
499 parallel translation
I'd sign Mr Durand in an instant.
Onu hemen işe alırdım!
As a train looms in the distance, in an instant it is upon you.
Uzaktan belli belirsiz görünen bir trenin görünmesi gibi çabucak üzerimize gelecek.
Like the spark that spreads fire through a ripe field Rosa and her friends'tears spread to the crowd in an instant
Ekili araziye ateşi yayan bir kıvılcım gibi Rosa ve arkadaşlarının göz yaşları da kalabalığa hızlı bir şekilde yayılmıştı.
those people : Worms dragging... that I could squash in an instant.
Şu insanlar... solucan gibi sürünüyorlar... hepsini bir saniyede ezebilirim.
In an instant of your time, we travel from beyond your moon to the surface of your Earth.
Sizin bir anlık zamanınızda biz ayınızın arkasından Dünya'nın yüzeyine yolculuk yapıyoruz.
And in an instant other seals...
Ve bir anda diğer foklar..
In an instant, Jeanne felt all shame and awkwardness die away.
Jeanne bir anda tüm mahcupluğun ve acemiliğin yok olup gittiğini hissetti.
The labor of centuries, gone in an instant.
Yüzyılların emeği bir anda yok oldu.
In an instant, I made my decision.
Anında kararımı vermiştim.
You just killed three grown men, three full-fledged samurai, in an instant.
Az önce üç yetişkin adamı öldürdün, üç tane samurayı bir anda öldürdün.
It can be changed in an instant.
Her an değiştirilebilir.
Do all women have the power to to change their minds in an instant?
Bütün kadınlar fikirlerini bir anda değiştirecek güç varmıdır sence?
Super electro-magnetic weapons, far more destructive than atomic weapons, caused half the world to be wiped out in an instant.
Atomik silahlardan çok daha yıkıcı olan süper-manyetik silahlar dünyanın yarısının, bir anda imhasına neden oldu.
And in an instant, everything freezes over.
Ve bir anda, herşey buzla kaplanıyor.
But civilizations then might take billions of years of tortuous evolution to arise and then snuff themselves out in an instant of unforgivable neglect.
Ancak bu uygarlıkları,... milyarlarca yıllık dolambaçlı evrim ile ortaya çıktıktan sonra affedilmez bir ihmal ile bir anda kendilerini yok edebilirler.
I could have killed you in an instant.
Seni bir saniyede öldürebilirdim.
I shall be at your service in an instant.
Birazdan hizmetinde olacağım.
Well, I recognized in an instant the thief must have come up through the side door.
Hırsız yan kapıdan gelmiş olsaydı fark ederdim.
It didn't happen in an instant though for these chairs were swept over to the wall and he had this one in his hand, as if he did try to hold her off with it.
Fakat hançerleme bir anda olmamış. Çünkü sandalyeler duvara fırlatılmıştı. Bu sandalye ile sanki kadını, kendinden uzak tutmaya çalışmış.
If I'm right Watson then in an instant this case rises from the common place to the exceeding and remarkable.
Eğer haklıysam Watson, bir anda olaylar patlak veriyor, dizginlenemez bir hale ulaşıyor.
Lulu. It seems to me that this whole madhouse, this moral mire in which we now crawl, can in an instant, as if by magic, be changed into something great.
Bana öyle görünüyor ki, burası tımarhane, bu ahlaki pislik yavaş yavaş ilerliyor, ve bir an da, sanki sihirle, büyük bir şeye dönüştürülebilir.
[Radio] If your saber wags as loosely as your tongue... you'll be run through in an instant.
Eğer kılıcın da dilin kadar gevşekse kaybetmeye hazır ol.
10,000 acres of wooded residential land were scorched in an instant when a laser cannon aboard the Strategic Defense Peace Platform misfired today during routine startup tests.
10.000 dönüm ormanlik meskun arazi Yildiz Savasi Baris Platform'undaki lazer topunun rutin tatbikat sirasinda kazara atesi sonucu kül oldu.
And in an instant of grief I destroyed the Husnock.
Ve bir anlık kederle... Husnockları yok ettim.
My short, young life could be snuffed out in an instant.
Kısacık, körpe hayatım bir an içinde sönebilir.
They can round on us in an instant.
Bize bir anda saldırabilirler.
You must know about how, three days ago, the woodland area near Metro South turned into a desert in an instant, right?
Herhalde, sen de, bundan üç gün önce,... Güney Metro yakınlarındaki ormanlık alanın nasıl bir anda çöle dönüştüğünü biliyorsundur.
We are capable of turning the whole world into a desert in an instant, if we wanted to!
Eğer istersek, tüm dünyayı bir anda çöle dönüştürürüz!
Here in an instant, gone in a flash What does it mean?
İşte bir anda, yıldırım hızıyla geçti Ne demek bu?
She managed to steal the pearls in an instant because it would not unlock the policeman-jewel.
Matmazel Celestine'in makas almak için odadan ayrıldığı vakit ışık hızıyla hareket eder.
Let's see that in an instant replay.
Şimdi de bunu geriye sararak izleyelim.
Then, in an instant, the volcano that heated their homes and powered their machines erupted.
Sonra bir anda, evlerini isitmak ve makinelerini isletmek için kullandiklari yanardag, patladi ve sehri mahvetti.
He's a dangerous man and he'd betray you and all of your friends in an instant if he thought it would help him.
Çok tehlikeli bir adam. Eğer çıkarı varsa sana ve arkadaşlarına anında ihanet eder.
Drop them, my friends, or he dies in an instant.
Silahlarınızı bırakın dostlarım, yoksa anında ölür.
And that's what caused the storm to die down in an instant. Exactly.
Aynen!
But in spite of the lovely scenery all around us, it was clear to me that never for one instant did Sherlock Holmes forget the shadow that lay across him.
Ama etrafımızdaki bütün bu doğal güzelliklere rağmen Sherlock Holmes bir an bile üzerinde dolaşan bu kara gölgeyi unutmamıştı.
I think if one lives intensely in fullness of spirit, every instant will count as a year and every year one will be five years younger!
Bugünü bütün yoğunluğuyla yaşarsan, her an 1 yıl gibi olur ve her yıl 5 yıl gençleşirsin.
We meet for an instant and there's really nothing to say nor time to say it in.
Birden karşılaştık ve ne söyleyecek bir şey var ne de kaybedecek zaman.
As those slaves have died, so will your rabble... if they falter one instant in loyalty to the new order of affairs.
Eğer yeni düzene sadakatte bir an bile tereddüt ederlerse... senin avam takımın da o köleler gibi ölecekler.
From the first instant I saw you entering Rome on that monstrous stone beast shining in the sun like a little gold toy. ... how I envied Caesar.
Roma'ya girerken seni ilk gördüğüm an güneşte parlayan o devasa taş hayvan üzerinde küçük altından bir oyuncak gibi Sezar'ı nasıl da kıskanmıştım.
Any move to escape or destroy this ship will result in the instant destruction of the Enterprise and everyone aboard.
Bir kaçış ya da bu gemiyi yok etme teşebbüsü Enterprise'ın ve sizlerin anında yok edilmesine yol açar.
There is an instant in the ascent of man when he steps out of the shadow land of secret and anonymous knowledge into the new system of open and personal discovery.
Gölgeler dünyasındaki anonim bilgilerin, kişisel keşiflere açılan. yeni ve sistemli, hatta gizemli boyutuna adım atılan bu dönem,... insanın yükselişindeki ani sıçramayı sembolize eder.
Light reflected off your nose reaches me an instant in time before your ears.
Burnunuzdan yansıyan ışık bana kulaklarınızdan yansıyan ışıktan daha önce ulaşır.
Well, I never had an instant of doubt in my mind, Mortimer.
Bir saniye bile şüpheye düştüğüm olmadı, Mortimer.
The expectation of receiving... instant gratification in daily life... and that this gratification constitutes... the normative parameter of existence.
Günlük yaşamda bir an önce zevk alma ve bu zevkin varoluşun örnek parametresini teşkil etmesi.
Blowing into maximum warp, you appeared for an instant to be in two places at once.
Maksimum warpa fırlayarak, bir an için, iki yerde birden bulunuyormuş gibi göründünüz.
I want you to come in here this instant. No! All right.
Hemen şu an içeri girmeni istiyorum.
Instant recall, he's got things in his head - entire books,
Anında hatırlama, kafası dolu, bütün kitaplar var,
And just for an instant, all his life is just folding in on itself.
Ve bir anlığına bütün hayatı üstüste binmektedir.
And then, just as they look past you the moment that they look past you, you can't help but meet their gaze and just for an instant, you see God reflected in their eyes.
Ve bakıp da görmedikleri bakışlarının içinden geçtiği o anda gözlerini gözlerinden ayıramıyorsun ve bir an için onların gözlerinde Tanrı'nın yansımasını görüyorsun.
And in a few thousand years, just an instant in cosmic time curiosity and technology would take us back toward the stars.
Ve bir kaç bin yıl içinde, Kozmik zaman için çok küçük bir anda merak ve teknoloji bizi tekrar yıldızlara ulaştırdı.
in another life 66
in any case 862
in an hour 114
in and out 206
in any event 133
in an ideal world 29
in any way 55
in ancient times 16
in an emergency 22
in another 26
in any case 862
in an hour 114
in and out 206
in any event 133
in an ideal world 29
in any way 55
in ancient times 16
in an emergency 22
in another 26