In front of everybody tradutor Turco
387 parallel translation
But, Jeanne, you have admitted in front of everybody that you were sent by the Devil.
Ama Jeanne, herkesin önünde itiraf ettin ; şeytanın seni aldattığını.
Are you crazy coming in here in front of everybody?
Herkesin önünde buraya gelecek kadar deli misin?
I can't afford to fight with you here in front of everybody.
Ben bir öğretmenim. Herkesin önünde seninle kavga edemem.
It's the way he treats me now in front of everybody.
Sorun babamın herkesin önünde bana davranma şekli.
Hauling me down in front of everybody!
Herkesin önünde beni aşağıya indiriyor!
Not in front of everybody.
Herkesin önünde olmaz.
You want it in front of everybody, or you want to come outside?
Herkesin önünde mi dövülmek istersin, yoksa dışarı mı gelirsin?
You paraded her in front of everybody.
Herkesin önünde ilgini sergiledin.
Well, because. He backed down from Steve in front of everybody.
Şey, çünkü... herkesin önünde Steve'e sırt çevirdi.
- I know... but in front of everybody!
Ama burada herkesin içinde olmaz. Sus! Bir şey söyleyeceksen bana söyle.
He resisted arrest and insulted me in front of everybody.
Tutuklamaya karşı çıktı ve herkesin önünde bana hakaret etti.
I told you, I don't want you to speak in Spanish in front of everybody.
Herkesin içinde İspanyolca konuşma demiştim sana.
. I'm gonna make a liar out of you in front of everybody.
Herkesin önünde yalancı olduğu ispatlayacağım.
I stole this in front of everybody!
Bu para kesesini herkesin gözü önünde çalmışım!
Right now, in front of everybody.
Hemen şimdi, herkesin önünde.
Well, Maddox called my name down in front of everybody.
Maddox herkesin içinde beni küçük düşürdü.
He said things that were politically delicate in front of everybody, including American reporters who would quote him later.
Herkesin önünde, siyasi açıdan hassas olan şeylerden bahsetti buna daha sonra onun cümlelerini kullanacak olan Amerikalı muhabirler de dahil.
It's like I want to recite a poem in front of everybody.
Sanki herkesin önünde şiir okumak gibi.
I want you to scream in front of everybody!
Herkesin önünde çığlık atmanı istiyorum!
You're embarrassing me in front of everybody. You'll make me look bad in front of your sis...
Herkesin önünde, kardeşinin önünde.
I HAVE TO STAND UP IN CHURCH AND TELL IT OUT LOUD IN FRONT OF EVERYBODY.
Bunu, kilisede ayağa kalkıp herkesin önünde söylemeliyim.
Can we not argue in front of everybody? I get embarrassed.
Hey, istersen burada herkesin önünde tartışmayalım ha?
Don't do that in front of everybody.
Herkesin önünde böyle davranma.
Don't you want to beat those shitheads in front of everybody?
Bu bok kafalıları yenmek istemiyor musun, herkesin önünde.
You're embarrassing me in front of everybody.
Beni herkesin önünde utandırıyorsun.
He made fun of me in front of everybody... including myself.
Herkesin gözü önünde benimle dalga geçti... Beni de katarak.
But... if you do it in front of everybody, won't they suspect something?
Ama... herkesin önünde yaparsanız, bir şeyden şüphelenmezler mi?
She... She kneed you in the nuts and called him faggot in front of everybody. No.
Hayalarına vurdu ve "ibne" dedi.
I think it's because he cried in front of everybody.
Sanırım herkesin önünde ağladığı için.
In front of everybody!
Herkesin önünde!
Our friend was telling the waitress of the day the story of how bullets flew all around him on the battle, when the other seats and says in front of everybody :
Dostumuz, garsona savaşta uçuşan mermilerin hikayesini anlatıyordu, diğeri oturdu ve herkesin önünde dedi ki :
In front of everybody.
Herkesin önünde.
She doesn't care what she says to me in front of everybody.
- Herkesin önünde bana ne söylediği umurunda değil.
In front of everybody.
Herkesin gözü önünde.
I'll-I'll kill him in front of everybody!
Herkesin önünde onu öldürürüm!
- and pie face in front of everybody.
-.. ya da pasta suratlı diye hitab et.
And it's going to be a real apology in front of everybody.
Ve bu herkesin önünde gerçek bir özür olacak.
I mean, you've got this person on display in front of everybody.
Yani herkesin önünde görünecek bir insan var.
I'm gonna storm into his office in front of everybody... in the middle of the day and kill him that night?
O gün kavga etmiştik. Aynı gece onu öldürür müyüm?
Well, it was kind of cool being with you here in front of God and everybody.
Tanrı'nın ve herkesin huzurunda seninIe beraber oImak cok hostu.
In front of everybody, I'll spit in your face.
Herkesin gözü önünde yaparım bunu!
Out in front, both of you, where everybody can see you.
İkiniz burada, herkesin sizi görebileceği bir yerde yapacaksınız.
Don't start in front of everybody.
Herkesin önünde başlama şimdi.
In the meantime, give everybody a shovel and dig a ten-degree incline in front of the wheels.
Tekerlerin önünü 10 derecelik kazsınlar.
Everybody ease over and keep going till you're in front of that hotel.
Herkes sakinleşsin ve otelin önüne kadar devam etsin.
Everybody in the front part of the car move to the back.
Ön taraftaki herkes geri gitsin.
Ever since that Easy Rider movie, that's the kind of bike everybody's been drivin'... long, low, laid back in front.
Easy Rider filminden beri herkes bu tip motosikletleri kullanıyor uzun, alçak, önü düşük.
Do you care if I kiss you right here in front of God and everybody?
Seni burda Tanrı'nın ve diğerlerinin önünde öpmemin mahsuru var mı?
RIGHT OUT HERE IN FRONT OF GOD AND EVERYBODY.
Burada Tanrı'nın ve herkesin gözü önünde.
What, you're gonna - You're gonna run out that door... down Main Street out to Highway 1, in front of God and everybody?
Yani çıkıp Tanrı dâhil herkesin gözü önünde bir numaralı ana yolda mı koşacaksınız?
Then I'd help you have that baby right there in the elevator, in front of God and everybody.
O zaman, Tanrı ve herkesin önünde yeminimdir sana ve bebeğe hemen yardım ederdim.