English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / In so many words

In so many words tradutor Turco

169 parallel translation
- You want it in so many words?
Açık-açık anlatayım mı?
No, not in so many words.
Hayır, kelimelerle değil.
Nanny told me what it was in so many words.
Nanny ne olduğunu bana bir çok kereler söyledi.
Well, he hasn't really asked me, not in so many words.
Aslında tam olarak teklif etmedi, yani bütün kelimeleri kullanarak değil.
Not in so many words, but it was implied.
Açıkça olmasa da, ima edilmişti.
He didn't say it in so many words, but it's clear that the Allies intend to capture Paris by encirclement.
Çok fazla bir şey söylemedi ama Müttefikler'in Paris'i kuşatarak ele geçirmeye niyetli olduğunu açıkça ifade etti.
In so many words.
Aşağı yukarı.
Never in so many words.
Açık bir şekilde edilmedim.
Well, not in so many words, no.
şey, çok fazla değil, hayır.
I mean, not in so many words.
En azından sözle değil.
Well, not in so many words, but that was the general gist of the thing.
O kadar uzatmamış ama çıkan anlam genel olarak buydu.
- Not in so many words.
- Pek fazla konuşmadık.
Not in so many words.
Tam olarak değil.
- Not in so many words.
- Tam olarak dile gelmedi.
Well, not in so many words, but we're not blind.
Açıkça söylemedi ama biz de kör değiliz.
- In so many words.
- Başka deyişle.
Here I am, throwing myself at you, succumbing to your wily charms, and you're calling me a slut in so many words.
- Pislik! Buradayım, kendimi kollarına atıyorum, kurnaz cazibene karşı boyun eğiyorum,... ve sen bana kaşar manasına gelecek şeyler söylüyorsun.
In so many words.
Tamı tamına.
I guess, in so many words, I'm a pro at that in my mind.
Sanırım, kafamdakiler sayesinde bu konuda profesyonelim.
In so many words, yes.
Kelimesi kelimesine, evet.
Not in so many words.
Kelimelerle değil.
- In so many words, yes.
- Her türlü deyişle, evet.
Well, not in so many words but I believe we had an understanding.
Belki kelimeler kullanarak değil ama sanırım birbirimizi anladık.
No, not in so many words, but a guy just figures that.
Hayır, tam olarak değil ama bir erkek bunu çıkarabilir.
- Not in so many words.
- Çok fazla değil.
Not in so many words, but he blinked twice for "Yes."
Kelimelerle ifade etmedi ama "evet" için gözlerini iki kere kırptı.
In so many words, yes.
Bir başka deyişle, evet.
- In so many words.
- Bir sürü laf kalabalığıyla.
Not in so many words, but he was thinking about it.
Sözlü olarak değil ama düşünüyordu.
Well, not in so many words.
- Sana böyle olduğunu mu söyledi?
In so many words. Yeah.
Hem de açık bir şekilde.
Not in so many words.
Uzun cümlelerle değil.
- Not in so many words.
- Çok fazla sözcük kullanmadan.
Not in so many words, no.
Bu kadar çok sözcükle değil, hayır.
- Well, in so many words.
- Şey, birçok kelimeyle.
- No, she did, in so many words.
- Hayır, anne ağzından kaçırdı.
Not in so many words.
Pek değil.
- Not in so many words.
Çok açık değildi.
Not in so many words, but-
Sözlü olarak değil, ama...
WELL, NOT IN SO MANY WORDS. BUT, YOU KNOW, THE SILENCES TOLD ME EVERYTHING I NEEDED TO KNOW.
Ama bilirsin sessizlik bilmem gereken her şeyi söyledi bana.
So does she in so many words.
- Meadow'da. - Ayrıldılar mı?
- Not in so many words, but I got their attention. - Names? Dates?
Hayır, o kadar uzun boylu değil ama dikkatlerini çekmeyi başardım.
- In so many words.
- Birçok anlamda.
- Not in so many words, no.
- Pek kelimelerle değil.
In so many words.
Değişik kelimelerle.
In so many words, yes.
Öyle de denebilir, evet.
Because there are so many different words that might express... what we feel in our hearts for you... and your long services to Peyton Place High School... we decided to give you all the words in the language.
Size karşı duygularımızı ve okula emeklerinizi ifade etmek için öyle çok söz var ki. Biz de dildeki tüm sözcükleri size vermek istedik.
The judge had never heard anyone speak so many words in so short a time.
Yargıç, bu kadar kısa zamanda bu kadar çok konuşan birini hiç tanımamıştı.
So tell me, in as many words as necessary, what you think led to the riot.
Bana izah eder misin sence isyanı ne teşvik etti.
Oh, his output as committed to paper was so far limited to the words "great" and "small", followed by question mark, but nevertheless meticulously archived in one of his many bureau drawers.
Kağıda döktükleri henüz birkaç kelimeyle sınırlıydı. "Büyük" ve "küçük" ve sonunda bir soru işareti. Ama yazdıklarını masasının çekmecesinde özenle saklıyordu.
I told him, in not so many words, that we might be looking at some changes.
Fazla kelime kullanmadan, ona değişiklikler olabileceğini söyledim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]