Indisposed tradutor Turco
316 parallel translation
He's feeling indisposed A slight blackout
Biraz keyifsiz gibi. Hafif bir şuur kaybı.
Linda has been somewhat indisposed.
Linda biraz rahatsızdı.
No, Mr. Graham. My wife is still indisposed. - Oh, sorry.
- Hayır bay Graham, karım hâlâ rahatsız.
Perhaps I should remind you why we were sent to Berlin, since our chairman, Mr Pennecot of New Hampshire, has been indisposed ever since we took off from Washington.
Berlin'e neden yollandığımızı size hatırlatsam iyi olur herhalde zaten heyet başkanımız New Hampshire'dan Bay Pennecot Washington'dan havalandığımızdan beri rahatsız.
- Tell him His Majesty is indisposed.
- Majestelerinin rahatsız olduğunu söyle.
Dona Gloria felt indisposed and went to bed.
Gloria hanım kendini kötü hissediyormuş, uyumaya gitti.
Since the voyage, I've been indisposed.
Yolculuktan beri rahatsızım.
I was indisposed. I am better.
Biraz rahatsızdım. Şimdi daha iyiyim.
She's indisposed.
- Müsait değil.
And I suggest that you do not keep her indisposed for the dinner tonight in honour of the new governor.
Umarım bu akşam vali onuruna verilecek yemekte onu saklamazsın.
- Joe, you are indisposed?
- Joe, rahatsız mısın?
Mr. Hitchcock is indisposed this evening.
Bay Hitchcock'un bu akşam keyfi yerinde değil.
He's indisposed, sir.
Rahatsız, efendim. Rahatsız mı?
Jim Bowie, as Mr Bonham has informed us, is indisposed.
Jim Bowie, demin de Bay Bonham'ın belirttiği gibi, rahatsız.
It seems he is indeed indisposed.
Görünüşe göre o da rahatsız.
Lying here, indisposed you must have had time to consider the problem.
Burada yalan söylüyor, isteksiz sorunu hesaba katmak için zaman ayırmış olmalısın.
H is indisposed, sir.
O biraz rahatsız bayım.
- As I told you, Major BattagIia is indisposed.
- Söyledim, Binbaşı Battaglia hasta.
- Is he indisposed?
- Rahatsız mı?
He's indisposed at the moment, sir.
Özür dilerim, kendisi şu anda müsait değil efendim.
I'm a little indisposed.
Biraz rahatsızım.
Indisposed.
Biraz rahatsız.
Thank him for coming. I'm getting quickly indisposed.
Gittikçe keyfim kaçıyor.
Yes, yes and we have never indisposed ourselves.
Evet, evet asla rahatsız değiliz.
- Indisposed.
- Biraz rahatsız.
Indisposed.
Rahatsız.
Oh, she is in-in-indisposed.
Oh, kendisi mü-mü-müsait değil.
The King is temporarily indisposed.
Kral geçici olarak rahatsız.
In case I'm indisposed... " "... the dollar you gave me for safekeeping is in the top of the sugar bowl. "
Rahatsız olduğum takdirde saklamam için verdiğin dolar şeker kabının içinde.
She is indisposed, resting in her room - and not to be disturbed.
Kendisi biraz rahatsız, odasında dinleniyor - Ve rahatsız edilmek istemez tabi.
She is indisposed.
Biraz rahatsız.
Michael is... indisposed.
Michael biraz... rahatsız.
Mr. Dupres seemed to be somewhat indisposed.
Bay Dupres biraz keyifsiz görünüyor.
She's indisposed at the moment.
Şu anda rahatsız.
he's indisposed.
- Kendisi şu anda boşaltımda.
oh, he's indisposed.
- Haa... boşaltımda...
he's indisposed.
- Özür dilerim, boşaltımda.
Beduschi was indisposed, and his understudy had to take over.
Hasta olduğu için yerine yedeği çıkmak zorunda kaldı.
He's indisposed.
- Rahatsız.
I think my brother told you I was indisposed.
Kardeşim size rahatsız olduğumu söyledi.
I am allowed to be indisposed. Right?
Rahatsız olmaya hakkım var değil mi?
He ´ s indisposed...
Şu anda meşgul...
- Mr. Mayhew is indisposed at the moment.
- Bay Mayhew şu an müsait değil.
He is indisposed.
Kendisi biraz rahatsız.
I am indisposed, it must be of the heat.
Başım döndü. Sıcaktan olmalı.
I am only not much indisposed.
Pek iyi hissetmiyorum.
I'm a little indisposed at the moment.
Şu an biraz çaresiz durumdayım.
My wife is indisposed.
Karım biraz rahatsız.
- He is indisposed at the moment.
- Şu anda hiç keyfi yok.
I had heard Your Majesty was indisposed, but I see that...
Majesteleri'nin keyifsiz olduğunu duydum, ama görüyorum ki...
Indisposed.
- Keyifsizmiş.