Intensifies tradutor Turco
69 parallel translation
Yes. Now, as the man hears the maiden, the beat of the drums intensifies.
Adam genç kızın sesini duyunca davulların sesi daha kuvvetli çıkmaya başlar.
[music intensifies Dramatically]
ALACAKARANLIK KUŞAĞI
As the military struggle nears its close, the political struggle intensifies.
Askeri mücadele sona yaklaşırken siyasi mücadele yoğunlaşır.
VIETNAM CRISIS INTENSIFIES
VİETNAM KRİZİ DERİNLEŞİYOR
It intensifies the meaning.
Daha da yoğunluk katar.
He merely intensifies the search.
- Sadece aramayı artırır.
[Moaning Intensifies]
[İnleme artıyor]
And the guy said, "Well, it intensifies your personality."
"Kişiliğini vurguluyor," diye yanıt verdi.
"Each festival... Intensifies my longing..."
"Her festival sıla hasretimi artırıyor."
So you can kill me, too? ( laughing intensifies ) I see a mirror when I look into a fool... but when I look into a mirror...
Yoksa beni de mi öldürürsün? Ayna gördüğüm zaman aptalca bakıyorum... fakat ne zaman aynaya baksam...
[beeping intensifies] oh, my god.
Aman tanrım.
The fight against the Resistance intensifies.
Direnişe karşı mücadele şiddetlenmişti.
Tomorrow your training intensifies.
Yarın, yoğun bir eğitime başlayacaksın.
- The search intensifies for a Michiganman... - Here's your Picasso.
Picasso'dan daha iyi.
It, like, totally intensifies it.
Bu etkisini artırır.
[Sobbing Intensifies]
Oğlum!
Saigon will be responsible for a base defense but if the Vietcong activity intensifies despite these measures, they may need some help.
AMA EĞER VİETKONG AKTİVİTESİ, ARTARSA YARDIMA İHTİYAÇLARI OLABİLİR AMA ARTACAK BOB
Artillery fire and incendiary bombs rain down on Madrid as the fighting intensifies.
Toplar ve bombalar yağmur gibi Madrid'e yağıyordu.
- ( BLEEPING INTENSIFIES ) - Here they come.
Geliyorlar.
[Tense instrumental music intensifies]
[Gergin enstrümantal müzik hızlanır]
"Tenseness of the body intensifies the sensation of pain."
"Vucüdun gerginliği acının hissedilmesini arttırır."
You know, I heard that if you don't eat meat, it, like, intensifies your high.
Baksana, et yemezsen, uçtuğunda daha yükseklere çıkarsın diyorlar.
Oil fuels war, it's a catalyst for war, it is something that prolonges war, it intensifies war, this is not a pretty picture.
Petrol savaşların deposunu doldurur, katalizör vazifesi görür, savaşların süresini uzatır, şiddetlendirir, ortaya da güzel bir resim çıkmaz.
BUT IF YOUR LABOR INTENSIFIES AND THE BABY DOESN'T DESCEND- -
Ama doğum süreci ilerler ve bebek hala inmezse...
So, that makes you uptight, and the conflict between you... intensifies.
Bu da seni kizdiriyor ve aranizdaki anlasmazlik... siddetleniyor.
You want to limit the irrigation'cause it makes the vines struggle... intensifies the flavor.
Sulamayı sınırlı tutarsan asma mücadele eder üzümdeki tatlar artar.
She remains missing, and each day that passes... our fear intensifies.
O hâlâ kayıp ve gün geçtikçe korkumuz şiddetleniyor.
The sixties begin with a shot. The civil rights movement intensifies. The war in Vietnam gets bigger and bloodier.
İnsan hakları mücadelesi kızışırken Vietnam'daki savaşta her geçen gün daha fazla kan dökülüyordu.
Activity by intelligence services intensifies in advent of the Moment of Truth.
İstihbarat teşkilatlarının faaliyetleri kader anlarının öncesinde artar.
After the "Holocaust by bullets" in Russia, the genocide intensifies.
Rusya'daki kursunla Holokost sonrasi, soykirim yogunlasiyor.
[crying intensifies] Oh, listen, jay, you're a tough guy to compete with.
Senin gibi sağlam bir adamla aşık atmak zor, Jay.
That we left lily's window open a crack And those raccoons need something to put between that bread... [crying intensifies]...
Lily'nin penceresini aralık bırakmıştık ve o rakunlar arakladıkları ekmeğin arasına koyup yemek için bir şey arayabilir.
My friends who know about these things Tell me it is a science. Trauma intensifies memory,
Bu tür konulardan anlayan bir arkadaşım bunun bir bilim olduğunu söyler.
As the search intensifies for the man who calls himself Clark Rockefeller, concern for the safety of his daughter increases.
Kendine Clark Rockefeller diyen bu adamın aramaları yoğunluk kazanırken kızının güvenliğinin artırılması konusundaki endişeler sürüyor.
This machine really intensifies a beer buzz.
Birayla iyi kafa yapıyor bu alet. [ARKADAN BAĞIRIŞMALAR GELİR]
As the players go from level to level the HART's power increases, the colour intensifies
Oyuncu her üst seviyeye geçtiğinde HART'ın gücü daha da artacak ve rengi maviye doğru yaklaşacak.
Being a vampire, it intensifies your guilt.
Vampir olunca bu suçluluk duygunu güçlendiriyor.
In the next episode, Muhammad's persecution by the Quraysh intensifies and he's forced to leave his hometown of Mecca.
Bir sonraki bölümde, Kureyşliler'in Hz. Muhammed'e yaptığı işkenceler artacak ve Hz. Peygamber Mekke'yi terk etmek zorunda kalacaktır.
His rage intensifies with each victim.
Öfkesi her mağdurla pekişiyor.
It also intensifies the impact of hurricanes and typhoons.
Kasırga ve tayfunların şiddetini arttırmasına da neden olacak.
So a person takes a drug designed to combat depression that instead intensifies that depression, leading to suicidal ideation.
O halde kişi depresyonla mücadele etsin diye üretilmiş bir ilacı alıyor,... bu ilaç da depresyonu daha da şiddetlendirerek intiharı düşünmeye sevkediyor.
"Conflict between government and separatists in Katana intensifies."
"Katana'daki Hükümet ile bölücüler arasındaki çatışma şiddetleniyor."
'The glow of the firefly, for instance, intensifies anything red.'
Örneğin ateş böceğinin ışığı kırmızı olan her şeyi belirginleştirir.
As the economic collapse intensifies, opinions vary on how to stop the downward spiral.
Ve ekonomik çöküş çok daha hızlı ilerliyor
As the fight intensifies, they change tactics.
Dövüş kızıştıkça taktikleri değişiyor.
As an Alpha, you have that bit of extra, that spark intensifies the color of your eyes from a bright yellow into a searing red.
Bir Alfa olarak senin biraz daha fazlan var. Gözlerinin rengini parlak sarıdan yakıcı bir kırmızıya dönüştüren o kıvılcım.
The pressure intensifies when the cameras are rolling.
Kameraların önünde stres daha da artıyor.
BRAND N EW? [music intensifies]
Fabrikadan çıkar çıkmaz gelmiş...
[Tense instrumental music intensifies] CARJACKER :
- Üç.
[Tense instrumental music intensifies] Excuse me.
Affedersiniz.
Intensifies the orgasm.
Orgazmı şiddetlendirmeye yarar.