It's our thing tradutor Turco
464 parallel translation
It's a dangerous thing to have affairs at our age.
Bizim yaşımızdakiler için bu tarz ilişkiler içine girmek çok tehlikeli.
All you who love your paunch and our propriety There's one thing you must finally realize No matter how you try to twist and turn it
Siz tüm işkembesini ve görgü kurallarımızı sevenler anlamanız gereken bir şey var en başında ne kadar deneseniz de kıvırtıp bükmeyi önce yemek gelir ahlak konuşmaları sonra.
- Humor's a wonderful thing and we shouldn't waste any of it that comes our way.
- Şaka muhteşem bir şey elimize geçtiğinde boşa harcamamalıyız.
It's the most important thing is our Lord's life.
En önemli şey efendimizin hayatı.
It's the biggest thing that's ever happened in our time.
Zamanımızın en büyük olayı.
It's a glorious thing on my... our records.
Bu geçmişime... yani geçmişimize altın harflerle yazıldı.
It's one thing to get our sentences reduced.
Cezamızın indirilmesi iyi bir şey.
But if I had I'd have done the same thing. It's our only chance!
Ama düşünseydim, yine aynı şeyi yapardım.
It's our job to do this thing the way you want it done.
Bizim işimiz bu işi senin istediğin gibi yapmak.
It's a sure thing that they have eyes inside our camp.
Kesin bir şey var ki kampımızın içinde gözleri var.
It's not our sort of thing, but under the circumstances...
Pek bizim tarzımız değil ama bu koşullar altında...
The good thing about the weather is... it keeps our Air Corps from blowing us to hell... because it's too lousy to fly.
Bunun iyi tarafıysa uçmaktan aciz havacılarımızın bizi havaya uçurmasına engel olması. Verstehen?
You know what they say about us. If there's one thing more deplorable than our cooking, it's our love making.
Sevişmemizin, yemeklerimizden daha da acınacak durumda olduğunu söylerler.
It's quite right that you bring this sort of thing to our attention.
Bu tarz bir olayı bize aksettirmeniz doğru bir yaklaşımdı.
It's a good thing too, because somebody stole our car.
İyi yapmışsın, çünkü bizim arabamız çalındı.
It's the toughest thing about our profession.
Bu uzmanlığımızla ilgili en zor şey.
We're all here tonight because of our daughter, Jade, a girl that brings so much light to our life, and as you can tell, if there's one thing we need, it's light.
Kızımız, Jade, sayesinde hepimiz buradayız. O hayatımıza çok fazla ışık getiren bir kız. ve gördüğünüz gibi, ihtiyacımız olan bir şey varsa o da ışık.
It's not the kind of thing that should we should, you know, look forward to, like it's hanging over our heads all day that we're gonna be in bed together at night. Right.
Doğru.
The only thing that mattered to you was the Cauldron, but now it's no use to you, so we'll just take it and be on our way.
Senin için tek önemli şey kazandı. Ama şimdi hiçbir işine yaramıyor. Bu yüzden onu alıp, yolumuza devam ediyoruz.
I really wanted that surfboard I still haven't gotten it yet like Mischa won the same thing that Chad Michael Murray did but I got to present something else so I guess that kinda counts me an Adam were kind of annoyed about our surfboards
Teen Choice Awards'ta kendimi kandırılmış hissettim. Adam, en iyi aktör seçildi. Mischa ile ben bazı hediyeler kazandık.
When our school blows up tomorrow, it's going to be the kind of thing to infect a generation!
Yarın okulumuz havaya uçtuğunda adeta bir nesile aşılanmış olacak.
DO YOU THINK IT'S THE WORST THING THAT'LL HAPPEN IN OUR LIVES, OR DO YOU THINK KHOMENEI WILL TAKE OVER AND WE'LL ALL BE MADE SLAVES?
Sence hayatımızın en kötü olayı bu mu... yoksa Humeyni başa geçecek de hepimiz esir mi olacağız?
We're allowed to leave one thing on our plates, but I think it's wrong!
Tabaklarımızda tek bir şey bırakma hakkımız var.. .. ama bence bu doğru değil!
It's-It's-It's, you know, the kids... and... and, um, our memories together... and the fact that we take trips and laugh at the same thing.
Bilirsin işte, çocuklar ve birlikte anılarımız ve gezilere çıkmamız ve aynı şeye gülmemiz.
What was the equivalent of the mouse, the thing that made our species leap forward in the way that it did?
Bilgisayar faresinde olduğu gibi bu şekilde insanların ileri sıçramasına sebep olan şey neydi?
The amazing thing is, we're fugitives from the law, we're up to our elbows in cash and there's nobody that even knows about it.
Asıl ilginç olan, kanundan kaçıyoruz kuçak dolusu parayı çalıyoruz ve bunu kimse bilmiyor.
This thing's been here our whole life and we never knew it.
Bu şey yıllardır buradaymış ve biz hiç farkına varmamışız.
It's a good thing you're on our side.
Senin bizim tarafımızda olman güzel bir şey.
Go on. Don't miss a thing, and watch Daniel Hendrickx's face closely. See his reaction when it's our turn.
Hiçbir şeyi gözden kaçırmamaya çalışın ve özellikle de sıra bize geldiği zaman Daniel Hendrickx'in yüzüne çok dikkat edin.
If there's one thing I want you to leave thinking about tonight it's that we take care of our own.
Bu gece buradan giderken yalnız şunu düşün : Bizden olanlara göz kulak olacağız.
The thing of it is, I don't see how it's our fault.
Bu bizim hatamız değildi.
We think this may be a beacon, an announcement to get our attention. If it's attention you want, you got that. One thing :
Bunun, dikkatimizi çekmek için bir çağrı olduğunu sanıyoruz İstediğiniz dikkat çekmekse başardınız.
In our thing, you get sent for, you go in alive, you come out dead... and it's your best friend that does it.
Bu durumda, hayatta kalıyorsun, ölümün üstesinden gelmek zorundasın ve senin en iyi arkadaşın bunu yapıyor.
It's a good thing we have frijoles and tortillas to keep our strength up.
Neyse ki gücümüzü kaybetmememiz için frijole ve tortilla'larımız var.
It's this dumb thing that Ross made up to try to fool our parents.
Ailemizi kandırmaya çalışmak için Ross'un bulduğu saçma bir şey.
Now, regardless of what this thing is... it's a priceless scientific find... so our most pressing concern now... is determining who owns such a valuable skeleton.
Bu şey her ne olursa olsun..... paha biçilmez bir bilimsel kanıt. Şimdi ilk önceliği, bu değerli iskeletin kime ait olduğunu belirlemeye vermeliyiz.
We owe it to them to do everything in our power to find them and bring them home. It's the honorable thing to do.
Doğru, ama bu noktadan itibaren temas olasılığı artacak ve aldığım emirler çok açık.
Whatever that thing is, it's impervious to our technology.
Oradaki her ne ise, bizim teknolojimize yabancı.
As long as we're out of our hiding places quickly, it's the last thing you'd expect.
Saklanma yerimizden hizli bir sekilde çiktigimiz sürece, bu bekliyeceginiz en son sey.
It's one thing to bring a child into the world, but our world?
Bir çocuğu dünyaya getirmek önemli bir şey, ama ya bizim dünyamıza?
And if there's one thing our Vulcan friends lack, it's heart.
Vulcan arkadaşlarımızda eksik olan bir şey varsa, o da yürek.
Well, it's a good thing our fight against evil doesn't depend on our singing.
Peki, kötüyle olan savaşımızın şarkı söylememize bağlı olmaması iyi birşey.
It's absolutely one thing talking about... all these Third World countries, but the fact of the matter is... some of our worst experiences have actually come from Europe.
Kesinlikle konuşulan tek bir şey... Bütün 3. dünya ülkeleri hakkında, ve sorunun gerçeği... Bazı kötü tecrübelerimizin aslında Avrupa'dan geldiğidir.
Because it's a big thing. lt's our marriage. lt's the rest of our lives.
Çünkü büyük bir olay. Evliliğimiz. Hayatımızın geri kalan kısmı.
It's like that thing with Layla, that's out of our wheel house.
Evet, şu şey gibi, neydi kızın adı? Layla. Normal işlerimizden farklıydı.
Instead of our normal thing, we're just gonna sit back and enjoy some holiday songs! And, if you don't like it, well, I guess you can suck my tiny little balls!
Normal şeyin yerine, oturup arkamıza yaslanacağız ve bir kaç tatil şarkısı dinleyeceğiz, Ve eğer beğenmezseniz benim ufacık taşaklarımı yalayabilirsiniz
On Earth, we have a small greenhouse effect, because of the CO2 and water in our atmosphere. and it's a good thing.
Dünya'daysa karbondioksit ve su buharından kaynaklanan küçük bir sera etkisi var ve bu iyi bir şey.
Ms. Sympathy, isn't it true that when our convertible was destroyed in Monument Valley, the first thing you did was to steal somebody else's truck?
Bayan. SymPathy, arabamızın Anıt Vadi'de zararn gördüğü doğru değil mi. yaptığınız ilk şey.
I think it's time that we show our little friend a thing or two.
Sanırım küçük arkadaşımıza birşeyler gösterme zamanı geldi.
The only good thing I can say about our one offensive weapon is it's "wiry." What the shit is that?
Hücum silahımız hakkında söyleyebileceğim tek iyi şey sırım gibi olduğu. Bu da ne demek?
Music's always been our thing, hasn't it?
Müzik bizim hep tutkumuz oldu, değil mi?
it's our turn 37
it's our pleasure 42
it's our duty 16
it's our anniversary 57
it's ours 183
it's our guy 17
it's our secret 30
it's our house 33
it's our time 16
it's our little secret 17
it's our pleasure 42
it's our duty 16
it's our anniversary 57
it's ours 183
it's our guy 17
it's our secret 30
it's our house 33
it's our time 16
it's our little secret 17
it's our home 34
it's our 29
it's our job 32
it's our problem 17
it's our fault 39
it's our only chance 66
it's our best shot 17
it's our money 22
it's our only hope 29
it's our only shot 17
it's our 29
it's our job 32
it's our problem 17
it's our fault 39
it's our only chance 66
it's our best shot 17
it's our money 22
it's our only hope 29
it's our only shot 17
our thing 18
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things 422
thing 1205
thingy 49
things happen 87
things will get better 22
things change 215
things fall apart 17
things will change 18
things have changed 201
things like 24
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things are going well 18
things are different 35
things are great 27
things are changing 33
things like this 16
things are good 60
things could be worse 16
things to do 42
things are looking up 44
things are going well 18
things are different 35
things are great 27
things are changing 33
things like this 16
things are good 60