English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / It talks

It talks tradutor Turco

807 parallel translation
It talks!
Konuşuyor!
"I've come back home, Mortimer." Listen, it talks!
"Eve döndüm Mortimer" dedi. Bakın, konuşuyor!
It talks to me.
Benimle konuşuyor.
What about this part right here, where it talks about Jonah being swallowed by the whale?
Peki, şu bölüme ne dersiniz? Nerdeydi... hah! Bu bölüm Yunus Peygamber'in balina tarafından yutulmasından bahsediyor.
It talks to them about Mustangs, about Suburbia and Blighted Love.
Onlara Mustangler kenar mahalleler ve Blighted Love'dan bahsediyor.
It talks about the body. And about the water.
İnsan vücudunu ve suyu anlatıyor.
If anyone talks foul about him again, I won't leave that person alone, no matter who. Got it?
Ona tavır koyan kimseyi affetmem.
For a man who talks a lot, it's amazing how unenlightening you can be.
Çok konuşkansınız doğrusu, sohbetinize doyum olmuyor.
Old Ben never talks except when it's wanted.
İhtiyar Ben isteği dışında hiçbir zaman konuşmaz.
He never talks about it, of course, but he's a broken man.
O konuda asla konuşmuyor, elbette, ama o kolu kanadı kırık bir adam.
Well, I reckon it's money what talks the loudest.
Sanırım mevzu para olmalı.
It is generally supposed, Mr. Chandler that these little talks of Blecher's are most instructive and unpleasant.
Genellikle Bay Chandler, Blecher'ın küçük konuşmaları fazla bilgilendirici ve nahoş olarak bilinir.
Is it true that if this swine talks, you and the others...?
Eğer bu domuz konuşursa sen ve diğerleri...
Everybody talks about it, in Mexico and abroad.
Meksika'da ve yurt dışında herkesin dilinde o var.
Mostly silent, but talks when I need it to.
Genelde sessizdir, ama gerekirse konuşur.
It's a bad sign when a guy talks to himself.
Kendi kendine konuşmak kötüye işarettir.
He can't play the game. He just talks ya out of it.
Oyunu oynamıyor, anca oyun dışında konuşuyor.
The way Bud talks about it, it makes it sort of come alive. Sure.
Bud'ın anlatış şekli sanki bu şeyleri canlandırıyor.
"Everybody talks about it, but nobody does anything about it".
"Herkes bundan bahseder, ama kimse bir şey yapmaz."
He talks too much about his health, but when you get to be his age, it's understandable.
Sağlığı hakkında çok fazla konuşuyor. Ama onun yaşındaki biri için bu anlaşılabilir bir durum.
When he talks about walking the night, I couldn't write it that well.
Geceleri dolaşmak konusunda anlattıklarını ben bile o kadar iyi yazamazdım.
– Nobody talks about it.
– Herkes bu konu hakkında konuşuyor.
It concerns a young man who talks more than is good for him, who needs discipline, and who should not be given a reward for doing the things he should do.
Gerektiğinden fazla konuşan,... disipline ihtiyacı olan,... yaptığı şeylerden dolayı ödüllendirilmemesi gereken bir çocuk meselesi.
And now speaking of our beloved leader, I feel it is indeed fitting and proper that in this moment of grave worldwide danger he give us one of his one minute inspirational talks.
Ve şimdi sevgili önderimizden söz açmışken dünya ölçüsündeki bu ciddi tehlike anında bize esin verici ayrıntılı konuşmalarından birini yapmasının gerçekten uygun ve yerinde olduğunu hissediyorum.
If the Jew talks, we've had it
Eğer yahudi konuşursa..
Everybody talks about it.
Herkes bundan bahsediyor.
You get that terrain fixed in your head, because the way he talks, you're gonna need it.
Araziyi ve yolu hafızana yerleştir, çünkü yolda sorduğu zaman ihtiyacın olacak.
PROFESSOR WALTER JAMESON, POPULAR BEYOND WORDS, WHO TALKS OF THE PAST AS IF IT WERE THE PRESENT, WHO CONJURES UP THE DEAD AS IF THEY WERE ALIVE.
Efsunlu saatlere veya yağmurlu, kasvetli gecelere mahsus olmayan bir kabusun 1. perdesinin 1. sahnesini görüyorsunuz.
It'd be perfect if Ushitora got arrested during the talks.
Konuşmaları sırasında tutuklanırsa hiç fena olmaz.
And if Petar talks, it will have to be abandoned.
Eğer Petar konuşursa görevi bırakmalıyız.
She talks to that car like it was alive and breathing and could hear things.
Arabayla sanki canlıymış da onu duyabilirmiş gibi konuşuyor.
If Augie Gorman makes it to that Grand Jury or if Forrester talks to the police, that girl dies.
Augie Gorman jüriye ifade verirse ya da Forrester polise giderse, kız ölür.
You first, I'll follow. It talks!
Konuşuyor!
You know what gets me is here is a city with the women in it supposedly terrified of the Strangler and this pickle salesman, a total stranger talks his way into their beds without any trouble at all.
Aklıma takılan şey Cani dehşeti içinde olması gereken bu kentteki kadınların kendilerine tamamen yabancı olan bu turşucuya kolayca yataklarına alabilecek kadar kanmaları.
Thanks for nothing, but just remember... if she talks, it's your neck.
Hiçbir şey için sağ ol. Ama unutma : Konuşursa, senin başın belaya girecek.
- I talk about it. He talks around it.
- Açıkça soruyorum ama dolambaçlı cevap veriyor.
You know, when he talks about Granny that says it all
Büyükanne hakkındaki konuşma şekli her şeyi ortaya koyuyor.
It's not enough that he talks and acts like a gringo... But now he think like a gringo.
Gringo gibi konuşup, onlar gibi davrandığı yetmiyormuş gibi onlar gibi düşünmeye başladı.
No one talks peace unless he's ready to back it up with war.
Savaşla desteklemeye hazır olmayan kimse barıştan söz etmez.
He talks peace if it is the only way to live.
Yaşamak için tek yolsa barıştan söz eder.
You ought to know that a man who talks about it all the time never does it.
İntihardan söz edenlerin intihar etmediklerini sen de bilirsin.
The defense talks of racism, it opposes testimonies from honorable American citizens, in favor of irresponsible and scrupulous witnesses, a bunch of poor immigrants, people who do not know anything about our national principles, about the grand ideals of our democracy,
Savunma Makamı ırkçılıktan bahsediyor. Saygın ve onurlu Amerikan vatandaşlarının ifadelerine karşı çıkıyor, hem de birkaç zavallı göçmene dayanarak. Ulusal prensipleri olmayan ve demokrasiden anlamayan bu insanlar yüksek adaletten de anlamazlar.
The union only talks about one problem, or only has one way to talk about it - with figures.
Sendika, sadece bir problem hakkında konuşuyor ya da sadece tek bir yolla konuşuyor, rakamlarla.
Now you hear how it sounds when Karin talks.
Şimdi Karin konuştuğunda nasıl konuştuğunu duydun.
It's nice, a woman who talks and talks well.
Biliyor musun, konuşan bir kadınla olmak güzel bir şey. Üstelik iyi konuşan bir kadınla..
You know it's only by the grace of God, a country doctor doesn't cackle when he talks?
Doktorların çenesi düşüktür derler.
Because nobody talks about it.
Neden? Çünkü kimse bundan bahsetmiyor.
After all the serious talks and passionate moments... that it ends here, in a health food restaurant on Sunset Boulevard.
O kadar şeyden sonra bir ilişkinin böyle bir hamburgercide bitmesi ne kadar ilginç!
But the whole house talks of an old well and someone throwing leaves into it
Herkes eski bir kuyudan ve o kuyuya yapraklar döken birinden söz ediyor.
Who talks about it anymore
Artık kim konuşuyor bunun hakkında
She's been here for almost a month Makes it a point to take a peek at every new customer but never talks to anyone
nerdeyse 1 aydır burada kalıyor her gelen yeni müşteriyi uzaktan gözetler ama hiç kimse ile konuşmaz

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]