Let me see her tradutor Turco
470 parallel translation
Let me see her.
Onu görmemi sağla.
They wouldn't let me see her.
Onu görmeme izin vermediler.
Let me see her.
- Bir bakayım.
- I think you should let me see her alone.
- Yalnız görüşmeme izin ver.
All I'm asking is that you give her the money, let me see her and apologize.
Sizden bütün istediğim, parayı ona vermeniz, beni onunla görüştürmeniz ve ondan özür dilemek.
Let me see her.
Onu göreyim.
Dr. Meade, please let me see her.
Doktor Meade, lütfen onu görmeme izin verin!
I couldn't force him to let me see her.
Görmek için zorlayamam.
This is your chance because I'm a friend, and you're going to let me see her.
Bu senin şansın, ben dostum ve sen onu görmeme izin vereceksin.
You won't let me see her?
Onu yeniden görmeme izin vermeyecek misin?
Manage, huh? Let me see her.
Ben orasını hallederim.
Let me see her
Bir göreyim.
And if it is you that she marries, I believe that you would let me see her often.
Ve eğer sizinle evlenirse, onu sık sık ziyaret etmeme aldırmazsınız sanrım, değil mi?
Please, let me see her. Right away.
Bana hemen onu getir.
Max, let me see her. Wait!
Max, bana da versene!
Just as you did about mother, you, you you wouldn't let me see her unless she promised to come back to you!
Tıpkı annem hakkında yalan söylediğin gibi sana geri döneceğine dair söz vermedikçe onu görmeme izn vermedin!
No. No, unfortunately, he wouldn't let me see her.
Maalesef onu görmeme izin vermedi.
They won't let me see her in solitary.
Onu, tecrit ettiklerinden beri görmeme izin vermiyorlar.
Love her, marry her... and let me see her.
Sev onu, evlen ve onu görmeme izin ver.
Go away before it's too late. Before her father- - Why won't they let me see her, Aunt Nonnie?
Soğuk içecekle kurabiye.
Let me see her expression when she died.
Bana onu ifade bakayım o öldüğünde.
Let me see her!
Onu göreceğim!
- Let me see her.
- Onu görmeme izin verin.
Let me see her.
Bir bakayım.
Let me see her.
Ben de bir bakacağım.
Why didn't you let me see her?
Neden onu görmeme izin vermedin?
They haven't even let me see her for two days.
İki gündür benim görmeme bile izin vermiyorlar.
And they wouldn't let me see her.
Onu görmeme izin vermiyorlardı.
They wouldn't let me see her.
Onu görmeme izin vermiyorlardı.
Let me see her.
Onu görmeme izin ver
Let me see her or I'll kick the door in!
Bırakın onu göreceğim yoksa kapıyı kırar öyle girerim!
Well, let me see her.
- Onu görmeliyim.
I've been here every Sunday for the past month, but they wouldn't let me see you.
Geçen ay her pazar buraya geldim... ama seni görmeme izin vermediler.
Don't let her see me.
Beni görmesin.
I can't let her see me, not when I'm off like this.
Onun, bu halimle, beni görmesine izin veremem.
But I'm sure he'll let me come and see you whenever you need me.
Ama bana ihtiyacınız olduğunda her zaman gelip sizi görmeme izin vereceğine eminim.
Won't they let her see me?
Yoksa beni görmesine izin vermiyorlar mı?
- Why won't you let me see her, sir?
Özel sahilinden, özel sürat teknesiyle denize açılıyor.
I tried not to let her see me.
Saklanmıştım halbuki.
You're the last man alive to expect me to let her go for nothing. I can see you're a straight sort, Governor.
Gördüğüm kadarıyla sağlam adamsın patron.
Well, now, let me see, from the beginning. It all started in Cairo about a month ago.
Şimdi bir bakalım ilk olarak her şey Kahire'de 1 ay önce başladı.
Let me see, what was her name...?
Dur bakalım. Neydi kadının adı...
Let me go see how our Caterina slept through the night with her nightingale.
Gidip bakayım Caterina gece boyu bülbülüyle nasıl uyumuş.
I sent her up to Pinewild for a rest. It was doctor's orders. Let me see this.
Doktorların tavsiyesiyle onu Pinewilde'e, dinlenmeye yolladım.
Now, let me see if I've got everything.
Şimdi bakalım gereken her şeyi almış mıyım.
Just to see if she really is a fine commodity, let me touch her.
Gerçekten iyi mal mı görmem için dokunmama izin ver.
So then whenever I tried to see her... she wouldn't even let me in.
Ben onu çok görmeye çalıştım... ama o izin vermemişti.
We was engaged, see, and... and then when orders come along, well... her old man wouldn't let me marry her.
Nişanlanmıştık sefere çağrılmamın ardından babası evlenmemize müsaade etmedi.
Ah! If you happen to see her again, let me know, please.
Eğer tekrar görecek olursanız lütfen bana haber verin.
I'm sitting there in her Bentley in the dark, right... in front of her goddamn office, trying not to let anybody see me... and ask me what I'm doing.
Onun ofisinin hemen önünde, Bentley'nin içinde karanlıkta oturuyorum, kimseye görünmemeye çalışıyorum ve bana ne yaptığımı soruyorsun.
Let me call her from down here and see what she says.
Arayayım bakalım... ne diyecek.
let me see here 28
let me see you 68
let me see 2571
let me go 3490
let me know if you need anything 71
let me guess 2650
let me know 632
let me show you 378
let me know what you think 20
let me explain 567
let me see you 68
let me see 2571
let me go 3490
let me know if you need anything 71
let me guess 2650
let me know 632
let me show you 378
let me know what you think 20
let me explain 567
let me in 830
let me think 405
let me get this straight 664
let me know how it goes 45
let me know when you're ready 18
let me help you 998
let me see your face 34
let me tell you 619
let me handle this 219
let me 1529
let me think 405
let me get this straight 664
let me know how it goes 45
let me know when you're ready 18
let me help you 998
let me see your face 34
let me tell you 619
let me handle this 219
let me 1529