Let me see this tradutor Turco
805 parallel translation
- Let me see this thing.
- Dur şuna bir bakayım.
Now let me see this, Fannie.
Şimdi göreyim seni, Fannie.
- Let me see this.
- Buna bakmama izin ver.
Pat, let me see this horse.
Pat, şu atı bir göreyim.
Let me see this fraud, this charlatan.
Gösterin bana şu düzenbazı, şarlatanı.
Tell me, let me see this great treasure of such great value.
Bu kadar değerli olan şu muhteşem hazineni göster bakalım.
Let me see this.
Dur bir bakayım.
Let me see this over here.
- Şuradakine de bir bakalım.
I sent her up to Pinewild for a rest. It was doctor's orders. Let me see this.
Doktorların tavsiyesiyle onu Pinewilde'e, dinlenmeye yolladım.
All right, let me see this.
Pekala, bir bakayım.
Let me see this one again.
Şuna bir daha bakayım.
Let me see this.
- Şuna da bakalım.
- Let me see this one.
- Buna bakayım.
OK, let me just see if this is even logistically possible.
Tamam, lojistik olarak olur mu bir bakayım.
Out of this house... and never let me see your faces again.
Defolun bu son damlaydı ve yüzünüzü bir daha hiç görmeyeyim.
- Let me see you walk this line.
- Şu çizgide yürüyün bakayım.
- Let me see now, what month is this?
- Şimdi bir bakalım, hangi aydayız?
I won't let Fuku see me like this
Fuku'nun beni bu hâlde görmesine izin veremem.
Let me see now. This is 1 1, isn't it, Abby?
Dur bakayım. 11 tane oldu, değil mi Abby?
This is your chance because I'm a friend, and you're going to let me see her.
Bu senin şansın, ben dostum ve sen onu görmeme izin vereceksin.
I finally persuaded headquarters to let me take on this mission... so I could see for myself.
Nihayetinde bu görevi bana vermeleri konusunda karargahı ikna ettim. Bunuda kendi gözlerimle gördüm..
I can't let her see me, not when I'm off like this.
Onun, bu halimle, beni görmesine izin veremem.
Let me see you play cards with this boy.
Bu çocukla kâğıt oynadığını göreyim.
You're not going to see me at all if you don't let me finish this.
Şunu bitirmeme izin vermezsen, hiç göremeyeceksin.
If you should see anything outside of this house, or even in it that makes you suspicious, I want you to let me know.
Bu evin dışında hatta içinde seni şüphelendiren en küçük bir şey görürsen, bana haber vermeni istiyorum.
Let me see if I've got this straight.
Bakalım doğru anlamış mıyım?
If you let me take care of this, I'll see that you get your money.
Bu işi benim halletmeme izin verirseniz paranızı almanızı sağlarım.
If this should fail... Soft, let me see.
Beceremezsek eğer- - Dur, bakayım hele.
This is too heavy. Let me see another.
Bu çok ağır, bir başkasını verin bakayım.
You've got both hands free... And this gadget here... Let me see...
İki elini de kullanmadan ve bu zımbırtıyı da buraya...
Don't let me leave with this remorse. We'll see.
Beni bu suçluluk duygusuyla gönderme.
Well, no, let me explain. See, when the world comes to an end, how are the frogs gonna get to the moon? In this.
Dünyanın sonu gelince, kurbağalar aya nasıl gidecek?
Don * t let him see me like this! Please!
Beni böyle görmesine izin verme!
Well, now, let me see how'bout 4 : 00 this afternoon?
Pekala, şimdi bir bakalım... Bu öğleden sonra 4 : 00 ne dersiniz?
Let me see now. Do you, Walter Christopher Eckland, take this woman...
Walter Christopher Eckland, bu kadını...
Let's see if you can do this for me, though.
Tamam.
Let me see, is this the third time that you and Danny have been brought up before me or the fourth?
Bir bakalım, siz ve Danny kaçtır önüme çıkarılıyorsunuz... bu üçüncü mü, yoksa dördüncü mü oluyor?
That reminds me this is my ration day, let's go see the old Druid.
Bu bana istihkak günümü hatırlatıyor, hadi yaşlı rahibi görmeye gidelim.
Well, let me tell you that you have never seen a compact car... until you see what I'm going to do with this.
Pekala, sana söyleyeyim ki bununla ne yapacağımı görene kadar... asla sıkı bir araba görmemişsindir.
OK, let me see if I got this straight.
Bakalım anlamış mıyım?
Oh, Julie, please don't let him see me like this!
Julie, lütfen beni böyle görmesine izin verme!
- I don't know how you do this. - Let me see it.
- Buna nasıl dayanıyorsun, bilemiyorum.
Now, I've asked you to see me this morning because I'm afraid we're going to have to let one of you go.
Bu sabah sizi buraya çağırdım çünkü korkarım içinizden birini işten çıkarmak zorundayız.
Let me see whether I can clear this thing up. To some, the Hypothesis, that a shark...
Pekala, olayı toparlamaya çalışayım diyelim ki, şu hipotez geçerli...
Let me see if this is the speech.
Bakayım, konuşma bu mu.
Let me see if I kind of get the consensus of all this.
Bakalım fikirlerinizi anlamış mıyım genel olarak.
Yes, that's right, Ron, but let me tell you something. You see, the video crew isn't here on this trip.
- Evet Ron ama sana bir şey diyeyim gördüğün gibi bu yolculukta hiçbir kameraman yok.
I can't let him see me like this.
Bunun üzerine titreyeceğim.
Somebody take this son-bitchin'blindfold off me and let me see my bride.
Biri şu sıçtığımın göz bağını çözsün de gelinimi göreyim.
Watch this, T.J. Let me see what we got here.
Bunu izle, T.J. Bakın burada neler var.
Let me see if I got this straight.
Şimdi bakalım.
let me see you 68
let me see 2571
let me go 3490
let me know if you need anything 71
let me guess 2650
let me know 632
let me show you 378
let me know what you think 20
let me explain 567
let me in 830
let me see 2571
let me go 3490
let me know if you need anything 71
let me guess 2650
let me know 632
let me show you 378
let me know what you think 20
let me explain 567
let me in 830
let me think 405
let me get this straight 664
let me know how it goes 45
let me know when you're ready 18
let me help you 998
let me see your face 34
let me 1529
let me handle this 219
let me tell you 619
let me tell you something 1022
let me get this straight 664
let me know how it goes 45
let me know when you're ready 18
let me help you 998
let me see your face 34
let me 1529
let me handle this 219
let me tell you 619
let me tell you something 1022